II Komünistler ne yapacak?

Birkaç haftada bir patlayan bombalarla şekillendirilen bir ülkede, Gazete Manifesto olarak Türkiye Komünist Hareketi (TKH) Merkez Komitesi Üyesi Kurtuluş Kılçer ile bir röportaj gerçekleştirdik.

II Komünistler ne yapacak?

Röportaj: Merve Bahtiyar

Türkiye son birkaç yılda gündemin hızla değiştiği günlerden geçiyor. Türkiye’nin gündemine gelen konularda uçlarda yaşanan tartışmalar ve uygulamalar, gündemin hızıyla birlikte siyasetin olağan işleyişini de etkiliyor.

Yine böyle bir dönemde birkaç haftada bir patlayan bombalarla şekillendirilen bir ülkede, Gazete Manifesto olarak Türkiye Komünist Hareketi (TKH) Merkez Komitesi Üyesi Kurtuluş Kılçer ile bir röportaj gerçekleştirdik.

Dün yayınladığımız komünistlerin Türkiye’ye bakışını konuştuğumuz ilk bölümün ardından, Kurtuluş Kılçer ile bu kez komünistlerin ne yapacağı, Güvenpark katliamından sonra Kürt siyasetine bakışı, bağımsız bir sosyalist hattı, Birleşik Haziran Hareketi, Haziran Direnişi, komünistlerin birliği ve komünistlerin bu dönemde neleri öne çıkaracağı üzerine konuşmaya devam ediyoruz.

ø;

“Kimse Güvenpark’ta yaşanan katliamı mazur ve meşru gösterecek bir siyasal zorlama içine girmedi”

-Biraz daha başa dönelim. Son yaşanan Ankara katliamı konusunda sosyalist hareketin tutum ve değerlendirmelerinde belli bir ortaklık var. Bu tutumun, Kürt siyasi hareketine bakışta bir farklılık yaratacağını düşünüyor musunuz?

-Kurtuluş Kılçer: Ankara Güvenpark’ta yaşanan katliam, Türkiye sosyalist hareketinde sağlıklı bir değerlendirme ile birlikte karşıya alındı. Kimse bu katliamı mazur ve meşru gösterecek bir siyasal zorlama içine girmedi.

Bakın Merasim Sokak’ta yaşanan ikinci katliam sonrası ise, solun liberal ve Kürt siyasi hareketinin vesayeti altında bulunan unsurları, bunun bir terör saldırısı olamayacağını yazmak konusunda tereddüt göstermemişlerdi. Fakat 3. Ankara Katliamı, Kürt siyasi hareketi tarafından reddedilmemiş, bu konuda Kürt siyasi hareketine yakın duran unsurlar ise kınamak ve kabul edilemez demek zorunda kalan açıklamalar yapmak durumunda kalmışlardı.

Ancak sorun burada bitmiyor. Katliamla sonuçlanan bir eylem ile birlikte Kürt siyasi hareketinin çizgisine bakışın toptan değişeceğini düşünmemek gerek.

saldirilar collage

“Kürt siyasi hareketinden beklentilerin, solun bir dizi unsuru tarafından devam ettirildiğini ve ettirileceğini düşünüyorum”

Kürt siyasi hareketi tarafından resmi olarak karşıya alınmayan Ankara Güvenpark bombalaması bir terör saldırısı olarak değerlendirilmesine rağmen, Kürt siyasi hareketinden beklentilerin, solun bir dizi unsuru tarafından devam ettirildiğini ve ettirileceğini düşünüyorum.

Çünkü Türkiye sosyalist hareketinde Kürt sorununa ve Kürt siyasi hareketine bakışta siyasal analiz, ideolojik ve programatik bir yerleştirme çabası yerine güncel mücadelenin belirleyiciliği bulunuyor. Buna bir yandan da emperyalizm konusunda solun genel olarak ufuksuzluğu eklenince karşımıza çıkan tablo şaşırtıcı değil.

Kürt siyasi hareketi ile 7 Haziran seçimlerine mahsus bir ittifaktan değil, bizzat Kasım seçimlerinden sonra da “temelli ittifak” politikası önerenler vardı.

hdpye_destek_buyuyor_h18496“Kürt siyasi hareketinin rüzgarına kapılmış olanlar vardır”

Aslında benim gördüğüm şudur; Kürt siyasi hareketinin rüzgarına kapılmış olanlar vardır. Bu rüzgar nasıl dün CHP rüzgarı ise bugün HDP rüzgarı oldu. Ne yazık ki, bu konuda sağlam bir ideolojik çerçeve ve bunlardan daha önemlisi bir iktidar perspektifine sahip değilseniz ve bunun gereklerinden biri olan örgüt teorisine, bu kapılma normaldir.

Türkiye sosyalist hareketinde, örgüt meselesinden anlamayan ya da bütün tarihleri boyunca “örgüt” konusunda iki yakasını bir araya getiremeyenlerin nedense her siyasal gelişmede yaprak gibi sallanmaları, bu açıdan, artık şaşırtıcı gelmiyor.

“İmralı tutanakları Türkiye solunun HDP projesine bağlanmak istendiğini net olarak gösteriyor”

-Özelde TKH olarak sizin tutumunuzda bir değişiklik var mı?

-KK: TKH açısından ise yeni bir durum yok. Kürt sorunu konusunda hendek siyasetinin başlangıç günlerinde konuyla ilgili ayrıntılı ve net bir deklarasyon yazmıştık. Bugün ortaya çıkan gelişmelerin bizi fazlasıyla doğruladığını düşünüyoruz.

Bölgesel gelişmelerin Kürt sorununda nasıl bir doğrultuya işaret ettiği, bu gelişmelerin ülkemizdeki yansımaları konusunda isabetli değerlendirmelerimiz vardı, buradan bu değerlendirmelerin bir kez daha okunması gerektiğini söylemek isterim.

ht3888Türkiye solu HDP projesine bağlanmak istendi. İmralı tutanakları adıyla bilinen toplantı tutanaklarından artık bunu çok net olarak görüyoruz.

“Biz bu HDP projesine de AKP’nin geriletilmesi üzerine bakışa da karşı koyduk”

Bizim birinci direncimiz buydu, ancak bundan daha ötesi şudur; HDP, tam da mutabakat sürecinin bir partisi olarak gerici İkinci Cumhuriyet rejimine entegrasyon misyonunu da üzerinde taşıyordu. Bunu göremeyen ve at gözlüğü ile sadece AKP’nin geriletilmesi üzerine bakışın da biz Türkiye gerçekliğine uygun olmadığını açık olarak gördük.

Bakın, HDP barajı aştı ama AKP geriletilemedi. Hatta HDP barajı aşmazsa iç savaş çıkar tezleri vardı. Bugün yine büyük bir çatışma var ve HDP’nin Meclis’te olmasının bir değeri yok gibi… HDP baraj altı kalsaydı daha kötü olurdu gibi tezlere de katılmıyorum, belki bugün AKP iktidarının meşruiyeti daha fazla olmayacaktı. Bunlar elbet spekülasyon…

“Bazıları HDP’yi desteklemekten daha büyük bir siyasal gerçekliğin var olduğunu görememiştir”

Mesele, bir kez daha tekrar edersem, HDP’yi desteklemekten daha büyük bir siyasal gerçekliğin varlığıdır. Görülemeyen bu olmuştur.

Türkiye solunun önündeki tarihi fırsat kaçırıldı. Eğer Türkiye solu, bağımsız bir siyasal odak haline gelebilseydi, bugünkü siyasal sıkışmayı yaşamayabilirdi. Türkiye sosyalist hareketine enerji verecek dinamikler HDP’ye taşınarak sandıkta soğurulmuştur.

“Sosyalist hareketin kendi yolunu BHH ile açmasının mümkün olacağını düşünmüyoruz”

-Bağımsız siyasal hat vurgusunu çok dillendiriyorsunuz. Bu konuda Birleşik Haziran Hareketi’nin bir olanak olabileceğini düşünüyor musunuz? Sizler de bu güç birliğinin içinde yer alıyorsunuz…

-KK: Ne yazık ki Birleşik Haziran Hareketi bu rolünü oynayamadı ve bu rolü oynayabilecek bir durumda olup olmadığından bugün hiç emin değiliz. Garip bir şekilde Kürt siyasi hareketinden beklenti içinde bulunan bir haleti ruhiye var. Bunun aşılmasının zor olduğunu düşünüyorum. Dedim ya bu ideolojik bir yaklaşım çünkü…

Birleşik Haziran Hareketi’nin hedefleri ile bugün geldiği yer arasında başarısızlık olarak adlandırılabilecek büyük açıyı tespit etmek lazım. Sosyalist hareketin kendi yolunu açması gerekiyor, ancak bunun siyaseten yalpalayan siyasi öznelerin içinde yer aldığı Birleşik Haziran Hareketi ile mümkün olacağını açıkçası düşünmüyoruz.

maxresdefault

“Birleşik Haziran Hareketi, kötürüm bırakılmıştır”

-Birleşik Haziran Hareketi içerinde bir değişim ihtimali yok mu? 

-KK: Syriza konusunda özeleştiri yapmayanların, Kürt siyasi hareketi ile dans etmeyi siyaset zannedenlerin, 7 Haziran seçimlerinde CHP ve HDP’ye göz kırpanların ve daha önemlisi Haziran Hareketi içinde yer alırken başka “ittifaklar” peşinde koşanların sakat bıraktığı bir tablo var bugün.

Üzücü ancak açıkça ifade etmek durumundayız. Biz dün ne söylediysek bugün de aynı şeyi söylediğimizden emekçi halkımızın karşısında eğilip bükülmeden konuşmamız lazım. Birleşik Haziran Hareketi, kötürüm bırakılmıştır.

Bizim yapacaklarımız var ve zaman bizi sıkıştırıyor. O yüzden Birleşik Haziran Hareketi içinde “düzeltme” yapmaya çabalamaktan ziyade sosyalist siyasetin ete kemiğe bürüneceği bir mücadele hattının, öncü bir mücadele hattının örülmesi gerektiğini bugün daha gerekli görüyoruz.

“Sosyalist hareket zaten küçük, siz de iyice küçültüp kendinizi yanlızlaştırmıyor musunuz” gibi eleştirileri anlayabiliyorum, ancak devrimci bir siyasal çıkışla bu kuşatmayı kırabileceğimiz konusunda çok eminiz. Buradan küçülme değil, umut ve büyüme çıkacaktır. Birleşik Haziran Hareketi içinde gereksiz ve artık bizim de değiştirme umudumuz kalmayan iç tartışmaların ve alışkanlıkların ilerletici bir faydası olacağını düşünmüyoruz.

“3 yıl önce ortaya çıkan enerjinin bugün başka bir düzleme akması gerekiyor”

2013_Taksim_Gezi_Park_protests_(15th_June)-Bundan 3 yıl önce 2013 yılında büyük bir toplumsal direniş ortaya çıkmıştı. Toplumda Gezi olayları diye bilinen Haziran Direnişi. Bugün bakınca nasıl değerlendirmek gerekir?

-KK: Haziran Direnişi ülke tarihimizin en önemli halk direnişlerinden birisidir. Bu direnişin şöyle ya da böyle parçası olan milyonlarca insan buharlaşmadı. Ancak her hareket gibi Haziran Direnişi’nde ortaya çıkan enerjinin siyasal kaldıracı ile bugünkü siyasal atmosfer arasında bir fark var.

Öncelikle Haziran Direnişi’nde ortaya çıkan toplumsal tepkinin devam ettiğini ve AKP eliyle kurulan gerici rejimin tepkiyi mas edemediğini ve edemeyeceğini düşünüyorum. Bugün İkinci Cumhuriyet rejiminin yaşadığı en büyük kriz ve bu gerici rejimine vurulan en büyük darbe budur. 3 yıl önce ortaya çıkan bu enerjinin bugün başka bir düzleme akması gerekiyor.

Üzerinden 3 yıl geçen bir direniş ve bugün bombalı katliamlarla sokaklara çıkmayan bir toplum gerçeği var karşımızda. Düzen korku üzerine kendini var edebiliyor, bu açıdan. Bu durumun herkes tarafından görülmesi lazım. Korkuyorlar!

“İşçi sınıfının yapısıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan “sınıf tezleriyle” bile karşılaştık”

-Peki Haziran Direnişi devam ediyor mu yoksa geriye bir şey kalmadı mı diyeceğiz?

-KK: Haziran Direnişi üzerine bundan 1 yıl önce yapılan tartışmaları hatırlamak gerekiyor. Haziran Direnişi’nin bitmediğine, sürdüğüne, halk faktörünün devrede olduğuna dair bakış açısıyla olaylara yaklaşım ile bugün gelinen yeri iyi değerlendirmemiz lazım.

Ne yazık ki siyaseti aklı merkeze koymadan sadece duygular ve bundan daha önemlisi beklentiler ile yapmanın maliyeti oldu. Haziran Direnişi, bitmedi, sürecek, halk faktörü devrede, artık eskisi gibi olmayacak şeklinde onlarca tez üretildi.

metal-iscilerinin-sosyal-medya-paylasimlari-engellendiHatta daha ilerisine gideyim, yeni bir sınıf hareketi; kentli, eğitimli kesimlerle ve güvencesiz çalışanlarla ortaya çıkacak şeklinde işçi sınıfının yapısıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan “sınıf tezleriyle” bile karşılaştık. Metal işçilerinin ya da cam işçilerinin mücadelesi, yakın zamanda gerçekleşen bu ampirik olgular bile söylenenlere açık yanıt niteliğinde.

“‘Hazirancılık’ ve hatta ‘yeni yurttaşlık’ gibi çok tehlikeli kavramlar bile üretildi”

Toplumsal bir dinamik üzerine kurulan Kürt siyasal hareketi nasıl bir sapma olarak “kimlikçi siyaseti” ortaya çıkarmışsa, Haziran Direnişi de kendi sapmalarını ortaya çıkardı. Örneğin “Hazirancılık” ve hatta “yeni yurttaşlık” gibi çok tehlikeli kavramlar bile üretilmişti. Bu kavramın AKP eliyle kurulan rejimin “yeni Türkiye” sloganı ile paralellik taşıdığını fark edemeyen bir körlük hakim Türkiye solunda.

Bugün ülkede sınıf mücadelesinin doğrudan tezahürü olan çatışma ve bombalama süreçlerine bakıldığında ayaklarımızı yere sağlam basmak zorundayız. Türkiye gerçeği ile ilgisi olmayan, romantik ve teorisiz yaklaşımların bu topraklarda karşılığı bulunmuyor.

“Haziran Direnişi başka siyasal düzlemlere taşınmalıydı”

Haziran Direnişi, ülke tarihimizin en önemli direnişi olarak görülmeli, bunun yaratmış olduğu deneyim, birikim ve enerji başka siyasal düzlemlere taşınmalıydı. Haziran Direnişi pratik olarak bitti derken kastımız tam olarak buydu. Siyasi olarak ise mutlaka önünün açılması ve düzen karşıtı bir siyasal harekete dönüştürülmesi sağlanmalıydı.

Biz komünistiz ve sosyalist iktidar mücadelemize Haziran Direnişi’nin kan vermesi gerektiğini düşünürüz. Ne yazık ki gericilikle, emperyalizmle ve sermaye ile arasına mesafe koymayan Kürt siyasi hareketine bu enerjinin taşınması kabul edilebilir bir durum değildir. Bugün en büyük ihtiyaç sosyalist ideolojik ve siyasal bir odağın yaratılmasıdır.

“Halkımızın emperyalizmden medet umması karşısında en fazla eleştiriyi de kendimize yapmalıyız”

021-Sosyalist bir “ideolojik ve siyasal” odak olmayı biraz daha açar mısınız?

-KK: Sadece örgütlü kesimler değil toplum da bugün büyük bir sıkışma yaşamaktadır. Bir yandan AKP politikalarına duyulan tepki var, diğer yandan emperyalizmin bölge politikalarının Türkiye’yi kuşatması karşısında emekçi halkın hareketsiz kaldığını görüyoruz.

Sarraf denen tüccar ABD’de tutuklanıyor, Türkiye’de sevinçli bir ruh hali görüyorsak işte bu önemli bir sorundur. Halkımızın emperyalizmden medet umması ya da AKP kurucusu Abdullah Gül’den umut besleme hali aslında ülkemizin yurtsever ve cumhuriyetçi kesimlerinin çaresizliği ile ilgilidir ki burada en fazla eleştiriyi de kendimize yapmalıyız.

Ya da AKP geriletilsin gerekçesiyle Kürt siyasi hareketini bir çare olarak görüldüğü günlerden, bugün ülke emekçilerimizin, Kürt ya da Türk, hiç farketmez bir savaşla karşı karşıya bırakıldığı günlere uzanan hat böylesi bir sıkışmanın ürünüdür.

“Siyasette boşluk bırakırsanız doldurulur”

Siyasette boşluk bırakırsanız doldurulur. O yüzden, bugün halkın güven duyacağı, arkasında duracağı, gericiliğe, emek düşmanlığına, emperyalizme, savaş siyasetine hayır diyecek gerçek bir siyasal öznenin ortaya çıkması çok ama çok önemlidir. İşte bu siyasal taleplerle ortaya çıkan bir bağımsız odağın, sosyalist odağın oluşması bugün Türkiye 490-390sosyalist hareketinin acil görevlerinden birisidir. Demin Haziran Hareketine dair ifade ettiklerim ile bunun ortaya çıkmadığı açık. Öyleyse sosyalistlerin, komünistlerin bu yolu açması gerekmektedir.

Bir yandan sosyalist siyasetin, ideolojin ve söylemin hem içeriğini hem de bağımsız sesini ortaya çıkarmaya çalışırken diğer yandan bu hattın ete kemiğe bürüneceği bir emekçi halk örgütlenmesinin yolunu düşünüyoruz. Ülkede, sebebi ne olursa olsun, komünistlerin bu çabada ortaklaşması gerektiğini ifade etmek isterim.

“Sosyalist hareket, iktidar perspektifiyle sürece bakmak zorunda”

Artık, solculuk liberalizmle, CHP ile, Kürt siyaseti ile sınırlarını çizmeli, farkını daha açık ve belirgin olarak ortaya koymalıdır. Komünistler, birilerinin yedeği olacak, birilerine akıl verecek ve meşruiyet sağlayacak bir misyonla tarif edilemez. Bizim işimiz bu değil.

Sosyalist hareket, iktidar perspektifiyle sürece bakmak zorunda. Bunu, bakınız, beylik bir laf olarak söylemiyorum. Sosyalizmin, bağımsız siyasal odak haline dönüştüğünde bu ülkede ciddi bir toplumsal karşılık bulacağı konusunda hepimizin umutlu ve iddialı olması lazım.

“Türkiye işçi sınıfının, emekçilerle buluşmuş komünist partisini yaratacak bir misyonla varız”

TKP-Toplu-Sms-Komünistlerin güç birliği üzerine bir vurgu yaptınız. Bugün siyasal söylem ve ideolojik olarak yakın göründüğünüz başka komünist partiler de var. Komünistlerin güç birliğinin siyasal bir ihtiyaç olduğunu bugün düşünüyor musunuz? Ya da herhangi bir birlik gündeminiz var mı?

-KK: Öncelikle bu yakın durma mevzuna dair bir iki noktanın altını çizmek isterim. Bunu normal görmek gerek. Biz uzaydan falan gelmedik ki! TKP tarihi vardır, bunun doğal, meşru ve örgütsel uzantısı olarak kendimizi görüyoruz. 180 derece farklı siyasal tutum almamız anormal olurdu.

Ortada büyük bir siyasal ve ideolojik hat vardır ve hattın Türkiye topraklarında örgütlenmesi meselesi bulunmaktadır. Bugün AKP karanlığının yaşandığı bir tabloda, katliamlarla biçimlendirilen bir siyaset dünyasında komünistlerin güçlerini yan yana getirmesinden çekinmek olmaz. Yapılmaması gereken birbiriyle uğraşan bir siyaset tarzıdır.

Sosyalistler ve komünistler bu topraklarda büyümeli, güçlenmeli ve etkili hale gelmelidirler. Eğer sosyalizmin sesini ve enerjisini büyütecek siyasal çıkışlar, güç birlikleri ya da bir atılım olacaksa Türkiye Komünist Hareketi bunun bir parçası olacaktır.

Türkiye işçi sınıfının, emekçilerle buluşmuş komünist partisini yaratacak bir misyonla varız ve kendimizi tarif ediyoruz. Bu hedef doğrultusunda yolumuza devam ederken, bugün sosyalist solun derleniş süreci içinde olduğunu düşünüyoruz. Bu derlenişin görevleri ve yükümlülükleri ne ise bunu yapacağız, bundan kimsenin kuşkusu olmasın. Bu ülkenin büyük ve güçlü bir komünist partisine ihtiyacı var; hepimizin bilince çıkarması gereken siyasal bakış bu olmalıdır.

“Kendi toplumsal projemizi net olarak ortaya koymamız gerekir”

CTIRocHVEAEKoI6.jpg-large-Son soru. Komünistler bu süreçte neleri öne çıkarmalılar, nasıl bir politika izlemeliler?

-KK: Siyasi düzlemde ortaya çıkan kutuplaşmada bir sıkışma yaşanıyor. İki kutbun çekim merkezinden çıkacak bir siyasal ataklık içinde olmamız gerekiyor. Bilelim ki tek başına siyasi öznelerin değil aynı zamanda toplumun da bu kutuplaşmanın dışında başka bir arayış beklentisi bulunmaktadır.

O yüzden kendi toplumsal projemizi net olarak ortaya koymamız gerekir. Birincisi bu. İkincisi her türlü siyasal sorunda görüşümüzün net olarak toplumun önüne konulmasından çekinmeyeceğiz. Suriye’nin parçalanması konusu mu, toprak bütünlüğü konusunda ne söylüyoruz? Kürt sorununda ayrılma mı, özerklik mi, federasyon mu? Toplumsal kurtuluş olmadan olmaz diyeceğiz. Laiklik konusu mu, sosyalistler görüşlerini toplumda tartıştırmalıdır. AKP tarafından temsil edilen, İslamcılıkla teorik ve ideolojik olarak hesaplaşacak büyük bir mücadele verilmelidir. Emperyalizm diyorsak emperyalizme karşı büyük bir mücadele başlatılmalıdır.

Açıkçası, dolambaçlı söylem ve analizlerle ibaret olan bir söylemden çıkılmalı, gerçek bir siyasal aktör olacak bir dil geliştirmek durumundayız.

“Sosyalist cumhuriyet fikrinin etrafında bir siyasal örgütlenme, bir odak oluşturulmalıdır”

Bugün ise politik olarak şu noktaların altını çizmek isterim. Birincisi Kürt siyasi hareketine bakış konusunda net bir duruş sergilenmelidir. Bu konuda emperyalizmin bölgedeki parçalanma siyaseti karşıya alınmadan bir tutum belirlenemez.

İkinci olarak AKP eliyle kurulan bu rejimin geri dönülemez olduğu bilinmeli, yeni bir cumhuriyet, adlı adınca sosyalist cumhuriyet fikrinin etrafında bir siyasal örgütlenme, bir odak oluşturulmalıdır. AKP’nin yeni anayasasına ve başkanlık dayatmasına karşı sonucu ne olursa olsun büyük bir kampanya komünistler tarafından yürütülmelidir.

Gericiliğin yıkıma uğrattığı ve her gün kahredici sonuçlarıyla yüzleşen bir ülkede laiklik yeniden siyasal bir çizgi haline getirilmeli, özellikle kadın hareketinde ve gençlik içinde bu başlık toplumsal bir örgütlenme amacıyla başa konulmalıdır. Emekçilerin laik cumhuriyeti talebi daha fazla dillendirilmelidir bugün.

Yeni anayasanın tartışıldığı bugünlerde, herkes bir rejim değişikliğinden bahsediyor. Aslında rejim çoktan değişti ve AKP son noktayı koymak istiyor. Komünistler olarak yeni anayasayı kökten reddeden bir siyasal çizginin toplumsal örgütlenmesini önümüze koymamız gerekmektedir bugün.

http://gazetemanifesto.com/2016/04/04/roportaj-i-komunistler-bombalarla-sekillendirilen-turkiyeye-nasil-bakiyor/