İlker Başbuğ: TSK'ya karşı komplolarda Erdoğan ve AKP'nin siyasi sorumluluğu var

Eski Genelkurmay Başkanı Başbuğ, TSK'ya karşı komplolarında AKP ve Erdoğan'ın siyasi sorumluluğu olduğunu tekrar etti.

İlker Başbuğ: TSK'ya karşı komplolarda Erdoğan ve AKP'nin siyasi sorumluluğu var

Eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Cemaat’in emniyet ve yargıdaki kadrolarının TSK’ya karşı komplolarında AKP ve Erdoğan’ın siyasi sorumluluğu olduğunu tekrar etti.

“Tayyip Erdoğan Cemaat’e sıcak değildi, hep mesafeliydi. Ama işbirliği yapmıştır” diyen Başbuğ, Ergenekon ve Balyoz gibi kumpas davalarının başlatıldığı 2007-2011 döneminin ise ‘tam ittifak’ dönemi olduğunu söyledi.

Başbuğ, ordunun bugünkü durumuna ilişkin olarak da, “Birinci Ordu Komutanı olduğum zaman İstanbul’da 17 yerde aynı anda eylem vardı. Bu tür bir olaya polis, jandarma yetmeyebilir. İstanbul’a aslında TSK’nın tümünü getirsek yetmeyebilir, devasa bir yer. Ama en kötü senaryoları düşünerek asgari kuvveti bulundurmak mecburiyetindesiniz. Çatışma ortamına girersek bazı yerlerin kontrolünü kaçırabiliriz” diye konuştu.

Hürriyet’ten Çınar Oskay‘ın sorularını yanıtlayan (4 Eylül 2016) İlker Başbuğ’un açıklamalarından bazı bölümler şöyle:

AK Parti’nin ve Cumhurbaşkanı’nın siyasi sorumluluğu var mı, MİT’e epey dikkat çekiyor hatta “Biliyor ama vermiyordu” diyorsunuz o dönemler için. Neden vermiyordu?

Türk Silahlı Kuvvetleri’ne sızma 1970’li yıllarda başlıyor. 1992’ye kadar etkin bir mücadele veriyor TSK. Çünkü MİT Müsteşarı’ndan bilgi akışı var. Ama 1992’den sonra MİT Müsteşarı sivilleşiyor ve bilgi akışı kesiliyor. Benim komuta zincirinde olduğum 2002-2010 arası bize MİT’ten tek bir kişiyle ilgili Cemaat bağlantılı bilgi gelmedi.

Neden acaba?

Resmi koymamız lazım. AK Parti 2002’de iktidara geldiği zaman kendi bürokrasisi yoktu. Bürokrasinin bir kısmı ülkücü-milliyetçi, bir kısmı sosyal-demokrat, liberaldi. Bunlarla işbirliği yapmayı düşünmedi. Cemaat’in müthiş bir gücü vardı, “Ona dayanacağım” dedi. 2002-2007 arası AK Parti ile Cemaat’in ‘işbirliği’ dönemiydi. TSK ile direkt çatışma yoktu. Burada özel bir nokta var: Tayyip Erdoğan Cemaat’e sıcak değildi, hep mesafeliydi. Ama işbirliği yapmıştır. 2007-2011 ise ‘tam ittifak’ dönemiydi. Yani TSK’ya karşı icra edilen komplolara destek…

İttifakın hedefi bu muydu?

Tam müştereklik, tam ittifak, komplolara tam destek var, bunda hiçbir tereddüt yok. “Ne istediler de vermedik” süreci. Ben bu süreçte görev yaptım. Öyle bir dönemdi ki, neyi nasıl yapacaksınız yani! Bu dönemde gerek AK Parti’nin gerek Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siyasi sorumluluğu var, onu açık söyleyeyim. Zaten kendisi de özür diledi. “Yanlış yaptık, aldatıldık” dedi.

Nasıl bitti bu ittifak?

– 2011 seçimleri, dershaneler olayı, 3 Temmuz-Fenerbahçe olayı, benim tutuklanmam… Arkasından MİT  Müsteşarı’nın ifadeye çağrılması Sayın Erdoğan için alarmdı, “Sıra bize geliyor” dedi. O noktada ‘savaş’ dönemi başladı. Sayın Erdoğan tek başına savaştı, yanında fazla adam olduğunu zannetmiyorum.

’30 Ağustos’tan önce beni emekli etmek düşünülmüş’

2010 olayların yönünün değiştiği bir yıl. Hükümet Hasan Iğsız’ın Genelkurmay Başkanı olmasını engelliyor, Necdet Özel’in önü açılıyor. Sonraki yıllarda terfi eden generallerin çoğu bugün FETÖ’cülükten hapiste.

2010 Yüksek Askeri Şûra sürecinde 102 subayın Balyoz Davası’nda yakalama kararı çıktı. Bu resmen YAŞ’ın manipüle edilmesiydi. Cemaat yaptı. Aralarından üç kişi generalliğe ve amiralliğe terfi edecekti. Bir de Hasan Iğsız’ın kuvvet komutanı olması lazım. Çok çirkindi, tam şûra esnasında gazetelerde “Hasan Iğsız internet andıcından soruşturmaya çağrıldı” haberleri çıkarıldı. Türkiye bunları unuttu, unutmasın. Siyasi irade “Orgeneral Hasan Iğsız’ın kuvvet komutanı olmasını istemiyorum” diyebilir, buna saygı göstereceğiz. Ama gerekçeniz nedir? Geçerli bir gerekçe sunulsa neden ısrarcı olayım? “Madem gerekçe sunmuyorsunuz, ben teklif ederim, siz reddedersiniz, sonraki arkadaşa da yine teklif ederim dedim. Gerekçe şimdi çok net: Fethullah Gülen Cemaati istememiş.

Siz o zaman da görüyor muydunuz bunu peki?

– Tabii ki görüyorum, Cemaat var işin içinde. Arkasından Atilla Işık geliyor bizim teamüllerimize göre. O da sabahleyin istifa etti. Sırada Necdet Özel vardı. Jandarma Genel Komutanı’ydı. Necdet Özel’in Kara Kuvvetleri Komutanlığına gelmesi lazım. Ama o sene gelirse ve Işık Koşaner de üç yıl boyunca Genelkurmay Başkanı olursa, kuvvet komutanlığı iki yıl sürdüğü için Necdet Özel’in yolu tıkanacak. Siyasi irade Necdet Özel’in jandarmada devam etmesini istedi. Bunu ilk defa size söylüyorum, bu süreç uzayınca bize bilgiler geldi. 30 Ağustos’tan önce beni emekli etmek düşünülmüş. Benden sonra gelecek arkadaş da Işık Koşaner olacaktı.

Neden emekli edeceklermiş sizi?

Işık Koşaner’in istenenlere “evet” diyebileceğini değerlendirmişler. Cumhurbaşkanı (Abdullah Gül) onu çağırmış. Bana söyledi. “Git” dedim, Cumhurbaşkanı çağırmış, gideceğiz askeri terbiyemizce. Işık Koşaner gitti ve “Ben Genelkurmay Başkanımız ile aynı görüşteyim” dedi.

‘Çatışma ortamına girersek
bazı yerlerin kontrolünü kaçırabiliriz’

Ordu bugün ne durumda?

Çok ciddi bir travma yaşadı. Zorluklara rağmen yüreğine taş basıyor, görevini en iyi şekilde yapmaya çalışıyor. İşte Cerablus operasyonu… Bu operasyon travmanın biraz azaltılmasında etken midir? Elbette. Ama imkân kabiliyetlerini aşan durumlar var.

Ne gibi?

Ciddi bir pilot zafiyeti var. Bir pilotu kaç senede yetiştiriyorsunuz! İçinde bulunduğumuz coğrafyada yarın ne olacak belli değil. İstanbul’daki birlikleri, Ankara’daki zırhlıları boşaltıyorsunuz. Ama Türkiye olağanüstü bir durumdan geçiyor. PKK’nın büyük şehirlerde yapabileceği eylem riski yok mu?

Ne yapabilir PKK?

Birinci Ordu Komutanı olduğum zaman İstanbul’da 17 yerde aynı anda eylem vardı. Bu tür bir olaya polis, jandarma yetmeyebilir. İstanbul’a aslında TSK’nın tümünü getirsek yetmeyebilir, devasa bir yer. Ama en kötü senaryoları düşünerek asgari kuvveti bulundurmak mecburiyetindesiniz. Çatışma ortamına girersek bazı yerlerin kontrolünü kaçırabiliriz.

Böyle bir şey olabilir mi?

Yöneticiler en kötü senaryoları düşünmek zorundadır. Darbeleri kurumlar yapmaz, kişiler yapar. Kurumları yıkmayın. Akıncılar Üssü’nü kapatıyorsunuz. Hava Kuvvetleri için bilmem nereden Ankara’ya gelmek kaç dakika sürer? Akıncılar Üssü’nde milyarlık tesisler var, o da ayrı konu. Yarın kim kullanacak, nasıl kullanacak, bilmiyorum. Ama boşaltarak ordunun yaşadığı travmayı hafifletiyor musunuz yoksa büyütüyor musunuz? 30 Ağustos’ta Anıtkabir resimlerini görüyoruz, insanı tedirgin ediyor.

Nasıl izlediniz tanksız, uçaksız 30 Ağustos törenlerini?

– Askerler kontrolden geçmiş filan… Güvenlik tabii ki olmalı ama göstere göstere yapmayın. Kuvvet komutanlarının derdest edilirken görüntülerinin yayımlanması da olacak iş değil. FETÖ’nün yaptığı çirkin işler seviyesinde. O gece Genelkurmay Karargâhı’nda bağırıp çağıran sivil bir grup var. Orası Mareşal Fevzi Çakmak’ın karargâhı, tarihi, kutsal bir yer. Kimse hesap sormuyor!