İlker Demirer yazdı: Gençlik memlekete sahip çıkacak
Gençliğin mücadele tartışmaları üzerine
AKP iktidarının yeni bir rejim kurma çabasının üst düzeye çıktığı 2007-2013 yılları arasında biriken bunalım dinamikleri üniversiteleri hızla siyasallaştırırken, bu dönemin öğrenci mücadelesi önemli bir kitlesellik ve yaygınlık kazanmıştı. 2013 yılındaki Haziran Direnişi, yeni rejim inşasının yarattığı krizin somutlandığı ve öfkenin sokaklara taştığı bir moment olarak tarihe geçmiş, bu tarihi momentte üniversiteli gençlik önemli bir rol oynamıştı. Direnişin görünen yüzü olarak gençlik kampüsün sınırlarını aşarak ülkenin en yakıcı gündeminde saf tutmuş ve aklının yaratıcılığını, iradesinin iyimserliğini göstererek direnişin yaygınlığını sağlamıştı.
Bununla birlikte 2013 Haziran’ında başlayan direnişin düzene yarattığı türbülans 2015 yılının sonlarına doğru aşılırken, İkinci Cumhuriyet’in kriz dinamikleri işlemeye devam ediyor. Gençliğin siyasallaşma damarları ve sosyalist hareketin gençlik içinde tutuğu yer bu dönem içinde belli kırılmalara uğrarken, bu kırılmanın da sonuna gelindiğine ilişkin nesnel emareler ortaya çıkmaktadır.
Bu belirtilerin idari tedbir yoluyla dağıtılmaya çalışılmasının bir sınırının olduğu açık. İkitdarın bir dönemdir ODTÜ, İTÜ, İÜ’de ortaya koyduğu pratik ve gerici provakasyonların “bozucu” etkisinin sınırlarına gelinmiştir. Bu sınırın doğru siyaset, tarz ve fiili-meşru mücadele yöntemleriyle aşılmaması için hiçbir neden bulunmuyor.
Öte yandan arayış içinde olan, yolunu bulmak için çabalayan kesimlerin belirli bir durgunluk içinde olduğu sonucunu çıkartmak mümkündür. Ancak mücadeleye aç kesimlerin siyasal doğrultuları saptığı ya da yenilgi psikolojisinden ötürü geriye çekildiklerini söylemek mümkün değildir. Zira bu kesimler tepkilerini biriktirmektedirler; ancak sonuç alıcı, etkili işler arayışındadırlar. Dolayısıyla bu kesimlerin enerjisini boşa harcamayacak, ne yaptığını bilen bir doğrultunun yol alması olasıdır.
Nasıl bir mücadele?
Daha açık bir biçimde söyleyecek olursak, kitle dinamizminin sınırlı olduğu bir dönemde kitlelere net bir şeyler söyleyen, doğrultuyu sadeleştiren bir siyasal tarzın yol açacağı kesindir. Örneğin gericilikle mücadele başlığında üniversite ve liselerde çıkacak net bir ses gençlik mücadelesini ileriye taşıyacaktır. Öte yandan bir dizi başlığın kesiştiği ve gündemin ana noktası haline dönüşme potansiyeli olan ülkenin nereye gittiği sorusuna verilecek cevabın keskin bir ton taşıması mücadeleyi daha ileriye taşıyacaktır.
Bugün pek çok farklı başlığın kesiştiği nokta olan “Türkiye nereye gidiyor?” sorusu önümüzdeki dönemde daha da ağırlık kazanacağa benzerken, diktatörlük sevdası içindekilere beslenen kin daha da artmaktadır. Dolayısıyla gençliğin üniversite ve liselerde bu noktada vereceği cevap önem kazanmaktadır. Başkanlık sisteminin ülke açısından diktatörlüğe açılan kapı olması gençliğin düzen tarafından kapsanamaması sorununu arttıracağı anlamına gelirken, bu alanda verilecek ikirciksiz bir mücadele yönsüz kalan kesimlere güç ve güven verecektir.
Geride kalan tartışmalar
Dolayısıyla mücadelenin siyasal ve ideolojik tonlar taşıması, siyasal alanı es geçmeyen bir hesaplaşmanın öne konulması zorunludur. “Gençliğin birliği”, “gençliğin gücü” ve “gençliğin öz örgütünün kurulması” gibi tartışmaların önemsizleştiği bir noktada, esas çıkış noktasını başkanlık hesaplarıyla hesaplaşma ve gerici rejimle kesintisiz bir mücadele üzerine kurulması gerekiyor.
O halde net olacağız. Ülkenin güvensiz ortamı içerisinde güç kazanacak, alan temizleyecek ve “hayallere” kapılmasını engelleyecek olan şey; sadeleşme olacaktır. Sadeleşme adına yanlış siyasal tezlerin geride kaldığı bir dönemde bunu başarmak ise sosyalist düşüncenin gençlik içinde kök salmasıyla mümkündür.
Bu memleketi değiştirecek, karanlığı yırtıp atacak güç tam da buradadır. Sosyalist düşüncenin kök saldığı yeni bir dönemin kapısını aralamak, gençliğin laiklik ve özgürlük isteklerine cevap vermek mümkündür. Yeter ki; memlekete sahip çıkmanın zorunluluğunu aklımızdan çıkartmayalım. Sosyalizmin bayrağı üniversitelerde dalgalanacak!