İşçi sınıfının yeni üyeleri: AVM işçileri
Kapitalizmin yıllar içinde geçirdiği dönüşüm, kapitalist üretimin fordizmden toyotizme yönelmesi ile birlikte tüketim günümüzde daha önemli bir başlık haline geldi. Tüketim, kapitalizm tarafından başlıbaşına bir "kültür" haline getirildi.
Fırat Devrim
Kapitalizmin yıllar içinde geçirdiği dönüşüm, kapitalist üretimin fordizmden toyotizme yönelmesi ile birlikte tüketim günümüzde daha önemli bir başlık haline geldi. Tüketim, kapitalizm tarafından başlıbaşına bir “kültür” haline getirildi. Teknolojinin gelişmesiyle üretimde ihtiyaç duyulmayan, eğitimli işgücü de tüketime, adlı adınca “hizmet sektörü”ne kaydırıldı. İşte AVM işçileri bu sektörün sömürüyü en doğrudan yaşayan ve de en örgütsüz kesimi.
Eğitim düzeyi olarak ortalama bir işçiden daha nitelikli olsalar da, bu sektörün çalışanları Engels’in “yanlış bilinç” olarak tarif ettiği burjuva bilincin etkisinde en çok kalanlardan oluşuyor. AVM işçilerini anlayabilmek içinse önce tüketim toplumunu ve AVM’leri anlayabilmek gerekiyor. Konuya giriş için değerli yazar Fatih Yaşlı’nın Tüketim Toplumu ve AVM’ler yazısını şiddetle öneririm.
Peki kimdir bu AVM işçileri?
Çoğunluğu lise, ön lisans ve lisans mezunlarından oluşan ve okuduğu bölümlerle alakasız işlerde çalışan insanlardan oluşan bu toplam daha çok sosyal demokrat ve liberal düşüncelerde olup, kapitalist rekabetçiliğin etkisiyle sınıf bilincinden hayli uzaklar. Satış baskısı ve her bir çalışana verilen kişisel hedeflerle birbirleriyle rekabete zorlanan işçiler, “prim” adı altındaki küçük ek gelirler ve terfi vaatleriyle “sınıf” değil, “birey”e dönüşüyor, patrona karşı kendi haklarını savunmak ve birleşmek yerine patronun hizmetinde ait olduğu sınıfa yabancılaşıyor.
Madalyonun öteki yüzündeyse AVM işçilerinin maruz kaldıkları yoğun sömürü ve psikolojik baskı bulunuyor. İş kanununun çalışma düzeniyle ilgili maddeleri son derece açık olmasına rağmen günde 9 – 10 saat, haftasonlarıysa günde 12 – 13 saat, özel günlerde 14 – 15 saat kapalı mekanlarda çalışmak zorunda kalan AVM işçileri, günlerinin büyük çoğunluğunu ayakta, oradan oraya koşturarak geçiriyorlar. Gün içerisinde her çeşit insanla uğraşmak zorunda kalan bu sektörün işçileri, üst yöneticileri tarafındansa “hep daha fazlası” için zorlanıyor, “boş” geçirdikleri her an için kameralarla gözetlendikleri yöneticiler tarafından baskı görüyorlar. İşsizliğin milyonları bulması sebebiyle “vasıfsız eleman” muamelesi gören AVM işçileri, işe girişte asgari ücretle çalışmak zorundalar. Pek çok yan haktan mahrum olan işçiler, işsiz kalma korkusunu da sürekli enselerinde hissediyorlar.
Sendikalı işçi sayısının çok az olduğu bu sektörde sendikanın olduğu az sayıdaki AVM ve mağazalar zincirindeyse sendika ağalarıyla patronların uzlaşması sonucu sömürü ve baskının dozu değişmiyor. Hatta öyle ki, bazen sendika bu sömürünün bir aracısı haline getirilebiliyor. Sendika mücadelesi veren AVM’lerdeyse bilinçli işçiler büyük bedeller ödeyerek bu konuda kısmi kazanımlar elde edebildiler. AVM çalışanları haftasonu izin yapamadıkları gibi, bayram ve resmi tatillerde de çalışmak zorunda bırakılıyorlar. Haftada genellikle bir gün izin kullanabilen çalışanlar bu izin günlerindeyse genellikle günü evlerinde dinlenerek geçirmekten başka bir şey yapamayacak hale geliyor. AVM’lerin gece 12’ye kadar açık kalması nedeniyle vardiyalı çalışan işçiler, evlerine, ailelerine, sevdiklerine yeterince vakit ayıramıyorlar.
AVM’ler iş sağlığı ve güvenliği açısından da büyük sorunlara gebe yerler. Yoğun aydınlatma, yüksek ses ve çok sayıda çalışan elektrikli eşyanın bulunduğu AVM’lerde ise çalışanlar başta radyasyon olmak üzere pek çok sağlığı bozucu zorlukla baş etmek zorunda kalırken, bu sektörde Çalışma Bakanlığı tarafından yapılan denetimler yok denecek kadar az.
Yapılan denetimler ise kağıt üstünde kalıyor. Sektörde çalışan işçilerin büyük çoğunluğu radyasyon kirliliği ve psikolojik baskı gibi sebeplerden sürekli bir yorgunluk hali, asabiyet, baş ağrısı, ışığa karşı aşırı hassasiyet, sürekli ayakta çalışmaya bağlı bel ve boyun fıtığı gibi hastalıklarla baş etmek zorunda.
Ne yapmalı?
Bütün bu olumsuzluklara rağmen olumlu olan şeyler de yok değil elbette. Daha önce de belirttiğimiz gibi AVM çalışanları işçi sınıfının diğer kesimleri gibi siyasetten yalıtık insanlar değiller. Çoğu meselenin özünün sınıf mücadelesi olduğunu henüz kavramaktan uzak olsa da bu konuda bir farkındalık, özellikle sendikal mücadele veren AVM işçileri arasında yavaş yavaş oluşmaya başlıyor. Mevcut sorunların bu düzenden kaynaklandığı ise çok daha genel bir kanı. Eğitim seviyesine de bağlı olarak AKP karşıtlığı AVM işçilerinde daha yoğun.
Siyasi ve ekonomik mücadele başlıklarında bu sektörde çalışan komünistlere düşen görev ise hem işçi arkadaşlarına haklarını anlatmak, hem de haklarını kullanmaları konusunda onları cesaretlendirmek, yeri geldiğinde öncü olmak, en ufak meselelerde dahi birlikte hareket etmelerini sağlamak olmalı. Bütün bunları yaparken bilinçli işçilerin başta dernek ve sendikalar olmak üzere örgütlü mücadeleye kazandırılmaları, AVM’lerdeki işçilerin sendikal ve siyasal mücadeleye kazandırılması da diğer bir hedef olarak en başa yazılmalı.