Reklam
Kategoriler: İç Açı

İsmail Beşikçi: ‘Seni başkan yaptırmayacağız’ anlayışı yanlıştı

Reklam

Yazar İsmail Beşikçi, BBC Türkçe’den Türay Köse’nin sorularını cevapladı.

Beşikçi röportajında, HDP’nin başkanlık sistemiyle ilgili siyasetini eleştirdi ve “Kürtlerin, parlamentoyu ikna etmeleri zor olabilir. Ama, Başkan’la daha etkili bir pazarlık yürütülebilirdi” dedi.

Beşikçi, HDP’nin “Türkiyelileşme” hamlesini de yanlış bulduğunu vurgulayarak, PKK’yi, HDP’nin 7 Haziran’da TBMM’ye 80 milletvekili göndermesi ardından “geri planda kalmamakla” eleştirdi.

Beşikçi’nin röportajında öne çıkan bölümler şöyle;

  • Kanımca, görüşmeler yine olacaktır. Devlet/hükümet kendi elini güçlendirmek, Kürtleri güçsüzleştirmek için, operasyonları daha da tımandırabilir. Devlet, hükümet, yeterli güce ulaştığını düşündüğü zaman, başka bir formatta, HDP’den, PKK’den farklı Kürt gruplarını da sürece katan bir formatta, görüşmeler gündeme gelebilir.
  • HDP’nin, Diyarbakır’da, parlamento kuracağını, HDP’nin TBMM’den çekileceğini düşünmüyorum. TBMM’ye girmek bir statü kabul ediliyor. Bu anlayışta olanların, TBMM’den çekilmeleri, Diyarbakır’da meclis kurmaları mümkün değildir. Kürtler, elbette, TBMM’de değil, Kürdistan’da güç olmalıdır. Ama, bu da fizikteki birleşik kaplar kuralına göre tutum sergilemeyi gerektirir. Türkiyelileşmeyi değil, Kürdistanileşmeyi gerektirir.
  • Yeminden veya, emniyetteki, savcılıktaki, mahkemedeki, cezaevindeki Kürtçe ısrarından dolayı, devletle, hükümetle bir gerginlik yaşandığını, geniş kitlererin de meydanlarda veya mahkeme önlerinde, milletvekilerinin tutumunu, veya eş başkanların tutumunu destekleyici yürüyüşler, mitingler vesaire yaptığını düşünelim. Süreç nasıl gelişirdi? Bence çok daha sağlıklı olurdu. Kaldı ki, özyönetimle iligili düşüncelerini kendi ana dilinle ifade edemiyorsan, o özyönetim zaten sağlıklı bir özyönetim değildir.
  • TBMM’deki 80 milletvekili karşısında, PKK/Kandil artık geri planda kalmalıydı. PKK/Kandil bu bilinçte olmalıydı. HDP’nin, PKK’yı, Kandil’i ikna edememesi de şüphesiz bir zaaftır.
  • Türkiyelileşme yanlış bir programdır. Kürtlerin her koşul altında Kürdistani kalması, Kürdistanileşmeyi geliştirmeleri gerekir.
  • Abdullah Öcalan’ın çok daha yoğun bir baskı ve kuşatma altında olduğu biliniyor. Bu koşullar altında, milletvekilleri tarafından Kandil’e ulaştırılan mektupların içeriğinde, devletin/hükümetin istediklerini dışında bir ifade olabilir mi?
  • Kuzeybatı Kürdistan’da, Doğu Kürdistan’da, statüyü, federasyonu hedef alan bir süreç izlenmelidir. Şu önemlidir; Kürtler, Yakın Doğu’da, Orta Doğu’da en az 50 milyon nüfusa sahiptir. Ama Birleşmiş Milletler, İslam Konferansı gibi uluslarararası örgütlerde bir statü sahibi değildir. Halbuki, dünyada, nüfusu bir milyonun altında olan pek çok devlet vardır. Nüfusları binlerle ifade edilen, 10 bin, 30 bin gibi devletler de vardır. Uluslararası anti-Kürt nizam bu yönden eleştirilmelidir.
  • Güney Kürdistan’da Peşmerge’nin, Kürdistan’a Rojava’da YPG’nin, IŞİD’le etkili bir şekilde, kararlı bir şekilde savaşması ve IŞİD’i işgal ettiği Kürt bölgelerinden çıkarması, Batı’nın, ABD’nin Kürtlere karşı, Kürdistan’a karşı bakışını değiştirdi. Çünkü, IŞİD’in, sadece Kürtler için değil, bütün dünya için tehdit olduğu kısa zamanda ortaya çıktı. IŞİD’le en iyi, en etkili savaşanlar da Irak’ta Peşmerge ve Suriye’de YPG idi. Bu süreçte, referandum yapma, bağımsızlığın yolunu açma, daha yoğun bir şekilde gündeme geldi.
  • Kanımca, “Seni başkan yaptırmayacağız” anlayışı yanlıştı. Kürt-Kürdistan sorunlarında siyasal mücadeleyi yürütmek önemlidir. Kürtler siyasal mücadele yürüterek bazı kazanımlar elde edeceklerdir. Kürtlerin, parlamentoyu ikna etmeleri zor olabilir. Ama, Başkan’la daha etkili bir pazarlık yürütülebilirdi.
  • 1960’ların sonlarında, 1970’lerin sonlarında, Başbakan Süleyman Demirel’in vermeye yanaşmadığı, vermek istemediği imtiyazları Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan vermiş. Bu bakımdan Sur, Cizre, Silopi, Nusaybin, Yüksekova, Silvan, İdil, Şırnak gibi Kürt şehirleri yakıldı, yıkıldı tarumar edildi. Devlet terörünün tırmandırıldığı açık bir gerçekliktir. Bu süreçte, PKK-KCK’nin, savaşı şehirlere taşıma anlayışı elbette dikkatlerden uzak tutulamaz.
  • Bugün, Türkiye, anti-demokratik bir koalisyonla karşı karşıyadır. AKP artı İslamcılar artı ordu artı Ergenekon artı ulusalcılar… Anti-demokratik bir kolisyon.

Bu haber en son değiştirildi 11 Haziran 2016 15:17 15:17

Reklam

Önceki Haberler

Buldan: Sayın Cumhurbaşkanı’nın bizi külliyesinde kabul etmesi bu sürecin içerisinde olduğunun ispatı anlamına geliyor

Buldan "Sayın Cumhurbaşkanı bizi AKP Genel Merkezi’nde değil, kendi külliyesinde kabul etti. Bu da şu…

12 Nisan 2025 16:10

Gazze’de can kaybı 51 bine dayandı!

İsrail'in Gazze Şeridi'ne 7 Ekim 2023'ten beri düzenlediği saldırılarda yaşamını yitirenlerin sayısının ise 50 bin…

12 Nisan 2025 15:36

Arakçi: ABD ile müzakerelerde amacımız eşit şartlarda adil ve hakkaniyetli bir anlaşmaya varmak

Arakçi, Amerikan tarafıyla görüşmelerin dolaylı olacağını ve sadece nükleer meseleyi ele alacak ve temel ve…

12 Nisan 2025 13:00

Pusula: Gezi’den Saraçhane’ye

Gezi günlerini hatırlatan toplumsal-siyasal tepki, AKP’nin gerici, baskıcı ve yoksullaştırıcı uygulamalarına duyulan öfkenin patlaması oldu.…

12 Nisan 2025 12:19

Mesele İmamoğlu değil: Saraçhane’nin toplumsal dinamikleri üzerine

Sol, 23 yıllık AKP iktidarı ile bu tür "anlık" çıkış ve inişlere karşı artık daha…

12 Nisan 2025 12:08

Bir ateşten gömlek meselesi: Türk bayrağı, İstiklâl Marşı, Atatürk ve Türkiye solu

Komünistlerin Cumhuriyet’le kurduğu ilişki bu anlamıyla yaşanan vakalar üzerinden iyi ya da kötü bir biçim…

12 Nisan 2025 12:03
Reklam