KDHC ile ilgili "tanıklıklar" neden uydurma?
The Guardian’da Jiyoung Song tarafından kaleme alınan makalede, Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti (KDHC) ile ilgili çoğu “tanıklıkların” neden uydurma olduğu sorgulandı.
The Guardian’da Jiyoung Song tarafından kaleme alınan makalede, Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti (KDHC) ile ilgili çoğu “tanıklıkların” neden uydurma olduğu sorgulandı.
Makalede ülke hakkındaki bilgilerin KDHC tarafından sıkı sıkıya kontrol edildiği ve dolayısıyla KDHC’nin dışında yaşayan insanların ülke hakkında fikir sahibi olmak için ülkeden iltica etmiş insanların bireysel tanıklıklarına bel bağladığı ifade ediliyor. Makalede aynı zamanda KDHC hakkında doğru bilgi almak isteyen insanların, bu kişisel anlatılardan faydalanmasının içerdiği bazı risklerden bahsediliyor.
BM, göçmenlerle görüşüp rapor hazırladı
Yayınlanan makalede, Birleşmiş Milletler’in (BM), geçen sene yayınladığı bir raporda, KDHC lideri Kim Jong’un insanlığa karşı suç işlediğinin iddia edildiğini ve bu iddianın uluslararası mahkemelerde görüşülmesi gerektiği belirtildiği söyleniyor.
Makale, soruşturmayı yürütmek için ülkeye girmek isteyen BM görevlilerinin ülkeye girişine izin verilmediğini, bu sebeple de soruşturmanın, KDHC’den iltica ederek hayatlarının geri kalanını Güney Kore’de, Japonya’da, İngiltere’de ve Amerika Birleşik Devletleri’nde geçiren 240 insanın, gizli mülakatlar sonucunda elde edilen kişisel tanıklıklarına dayandırılmak zorunda kalındığından bahsediyor. Bu 240 insandan birisi de Shin Dong-huyk idi.
Amerikalıların arayıp da bulamadığı “tanık”: Shin Dong-hyuk
Yazar Jiyoung Song’a göre, Shin Dong-hyuk’un en ayırt edici özelliği, Amerikalı gazeteci Blaine Harden tarafından Shin’in tanıklıklarına dayandırılarak “Escape From Camp 14” adlı kitabının yazılmasına ön ayak olması. Bu kitap, başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere, bir dönem dünyada en çok satılan kitaplar arasındaydı.(*) Kitap satıldıkça ve okundukça, dünyada “Şeytan Kuzey Kore” imajı pekişiyordu doğal olarak. Makalenin ilerleyen bölümlerinde, Shin Dong-hyuk’un KDHC’de yaşadığını iddia ettiği “tanıklıkların”, bizzat kendi babası tarafından yalanlandığı söyleniyor.
Bu durum sadece Shin Dong-hyuk’un başına da gelmemiş elbette. Makalede başka bir KDHC’li olan Lee Soon-ok’tan da bahsediliyor. Lee Soon-ok’un ABD Temsilciler Meclisi’ne sunduğu ifadesinde, KDHC’de bulunan siyasi hapishanelerde yaşandığı iddia edilen işkencelerden ve Hıristiyanların öldürülmesinden bahsediliyor. Lee’nin bu ifadesine karşın, KDHC devlet görevlilerinden Chang In-suk’un verdiği açıklamaya da yer veriliyor. Devlet görevlisi, Lee Soon-ok’un hiçbir zaman siyasi mahkûm olmadığını birincil elden bildiğini belirtiyor.
Makalede geçen bir başka örnek ise, Kwon Hyuk. Kwon Hyuk, ABD Kongresi’nde, KDHC’deki siyasi hapishanelerde insanların üzerlerinde deneylerin uygulandığına tanıklık ettiğini söylüyor. Makalede aynı zamanda bu “tanıklığı” sayesinde ABD’nin, 2014 yılında KDHC İnsan Hakları Kanunu’nu geçirdiği belirtiliyor. Bu kanun sonrasında ise, Kwon kamuoyundan silinip gidiyor.
Mülakat karşılığı nakit
Jiyoung Song’un The Guardian gazetesinde kaleme aldığı makalede “yanlış tanıklıkların” sebeplerinden şu şekilde bahsediyor:
KDHC’li göçmenlerle yapılan mülakatların karşılığında onlara nakit para ödenmesi, alanda yıllardır rastlanılagelen bir uygulama.
İlk başlarda ödeme, yiyecek ve kısa mesafeli ulaşım ücretlerini karşılamak içinken Çin’de ve Güney Kore’de mülakatları yapmaya başladığım 1990’ların sonunda yaklaşık olarak 30 dolardı. Ancak, Mayıs 2014’te KDHC’den bir insanla mülakat yapmak için girişimde bulunduğumda, ücret saatlik 200 dolara fırlamıştı.
Güney Kore Birleştirme Bakanlığı’ndan bir devlet yetkilisi, görüşme fiyatlarının, bilginin kalitesine göre 50 ile 500 dolar arasında değiştiğini söylemişti.
Görüşmelerin fiyatlandırılması zor bir soruyu ortaya çıkarıyordu: mülakat yapılan kişiye ödeme yapılması, araştırmacıyla mülakat yapılan kişi arasındaki ilişkide ne gibi değişikliklere sebep oluyor? Anlatılan hikâyenin kendisine etkisi nedir?
Bu pratik, aynı zamanda “satılabilir hikâyelerin” talep edilmesini de sağlıyordu: hikâyeler ne kadar özel, çarpıcı veya duygusal olurlarsa, o kadar pahalı oluyordu.
KDHC’li göçmenler, mülakatı yapan kişilerin neleri duymak istediklerini çok iyi biliyorlar. Birleşmiş Milletlerle, ABD Kongresi’yle de, Batı medyasına da konuşsalar, sorulan sorular her zaman aynıdır: KDHC’yi niye terk ettiniz ve orada durum ne kadar kötüydü?
(*) Kitap Türkçe’ye, “Kamp 14’ten Kaçış: Bir Adamın Kuzey Kore’den Batı’da Özgürlüğe Uzanan Olağanüstü Yolculuğu” şeklinde çevrilmiştir. Bu kitabın üzerine atlayan Türkiyeli yazarların başında ise her nedense(!) Taraf’ta yazan Yasemin Çongar geliyor: http://arsiv.taraf.com.tr/yazilar/yasemin-congar/oralarin-gulaglari-hepimizin-gunahlari/20891/