Komünistlerden 29 Ekim açıklaması: Yeni bir Cumhuriyet ancak emekçilerin eseri olabilir!

Türkiye Komünist Hareketi'nden 29 Ekim açıklaması.

Komünistlerden 29 Ekim açıklaması: Yeni bir Cumhuriyet ancak emekçilerin eseri olabilir!

Türkiye Komünist Hareketi (TKH), Türkiye Cumhuriyeti’nin 93. kuruluş yıldönümü ile ilgili bir açıklama yayınladı.

Açıklama şu  şekilde:

“YENİ BİR CUMHURİYET ANCAK EMEKÇİLERİN ESERİ OLABİLİR!

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş tarihi olan 29 Ekim’e bu sene de gerici AKP rejiminin ülkemizi içine soktuğu birçok karanlık nokta ile birlikte giriyoruz.

Yıllar boyunca ülkemizin içerisine sokulmak istediği bu karanlığa gidişin taşları adım adım döşendi.

Ülkemizdeki gerici ve işbirlikçi iktidarların uzun yıllar boyunca Cumhuriyet düşmanlığı ile döşedikleri bu yolların sonunda Türkiye emekçileri ateşe, 1923’te kurulan Cumhuriyet ise çöpe atılmıştır.

İşte tam da bu yüzden yeni bir Cumhuriyet kavgası başlatılmalı ve bu kavga emekçilerin kurtuluşu ile temsil edilmelidir.

Nedeni ise herkes için çok açık olsa gerek…

Ülkemiz, yurtta ve dünyada savaş ilkesi ile yönetilmektedir. Birinci Dünya Savaşı’ndan önce Osmanlı İmparatorluğu’nun gidişatı ne yöndeyse, bugün Türkiye’nin gidişatı da o yöne doğrudur.

Bölgesel savaştan nemalanmaya çalışan bir iktidar, petrol kuyularının ve enerji hatlarının başında yapılan pazarlıklar, Musul’a girdik gireceğiz denilerek uyutulmaya çalışılan kitleler, Suriye’de meşru iktidara karşıtlık üzerinden kendini var etmeye çalışan bir AKP yönetimi…

Yalancılık ve riyakârlık bu ülkeyi yönetenlerin iliklerine işlemiştir.

Emperyalizme uşaklık ve bağlılığın ülkemizi getirdiği yerin, Suriye ve Irak’ı işgal politikasından başka bir şey olmadığı kesin olarak açığa çıkmıştır. Cumhurbaşkanı ve bilumum AKP’lilerin Amerikan karşıtı görünmesine bakmayın, eğer ciddi ve samimi olsalardı öncelikle Lozan’a sahip çıkarlardı. “Halep’te bizim, Musul’u da alacağız” diyerek aşağılık bir siyaset tarzı güdenlerin gidecekleri yol emperyalizmin ve NATO’nun bölgesel politikalarından başka bir yer olamayacaktır.

Onları bırakalım gitsinler.

Ancak ülkemizi oraya sürüklemelerine izin vermeyelim.

Ülkemiz aynı zamanda darbe fırsatçılığı üzerinden yönetilmektedir. Dinci gericiliğin, Cumhuriyet’i kemiren temel güçlerden biri olduğunu bugün Türkiye’de çocuklar bile bilmektedir.

15 Temmuz’da darbe girişimi üzerinden büyük bir kapışma yaşayan ülkemizdeki dinci gerici, İslâmcı ve Amerikancı güçler açısından gelecek kurgusu darbe fırsatçılığı üzerinden şekillenmektedir. Türkiye tarihi bir de 15 Temmuz darbe girişimi üzerinden şekillenen AKP darbesi ile tanışmıştır.

El ele vererek Cumhuriyet’i yıkanlar, yeni kurmaya çalıştıkları “İkinci Cumhuriyet”i halkın, toplumun ve ilerici güçlerin üzerinde tepinerek yapmaya çalışıyorlar.

Yıllarca Cumhuriyet düşmanlığı yaparak bu günlere geldiler, her türlü liberal kesimden destek aldılar, ne olursa olsun Türkiye sermaye sınıfının çıkarlarını temsil ettiler ve 1923 Cumhuriyet’ini bu şekilde yıktılar!

Şimdi ise yerine koymaya çalıştıkları şey, adına cumhuriyet denilen, içi ise sömürü, savaş ve gericilik ile dolu olan bir ülke düşüncesinden ibarettir.

Başkanlık gündemi tam da bununla ilgilidir. Darbe girişimi sonrasında ortaya çıkan tabloda, fırsattan istifade edilerek yaratılan fiili durumlar üzerinden ilerleyen AKP rejimi ve Tayyip Erdoğan, bir çıkış yolu olarak bunu görmektedir.

Başkanlık, 1923 Cumhuriyet’inin fiili olarak tam anlamıyla sona erdirilmesinden başka bir anlam taşımayacaktır.

Başkanlık, halkın devlet yönetimine katılmasının önünü kapatmaktır.

Başkanlık, 1923 Cumhuriyeti’nin çıkış düşüncelerinin tam zıddı bir yönde yer almaktadır.

Başkanlık, sermaye sınıfının ülkemiz emekçilerinin boynundaki kemeri daha da sıkmasından başka bir anlam taşımamaktadır.

Başkanlık, bölgesel savaşlara daha fazla müdahil olan bir Türkiye, kendi içinde iç savaş potansiyeli artan bir ülke anlamına gelecektir.

Kısacası, başkanlık diktatörlük olacaktır!

Şimdi gelinen noktada herkesin şapkayı önüne koyarak bir değerlendirme yapması en isabetlisidir. Cumhuriyet düşmanı dinci gericiler, Cumhuriyet’i yıkarken liberallerden destek almışlardı, bugün İkinci Cumhuriyet’i kurarken Yenikapı ruhundan destek alıyorlar.

12 Eylül öncesinde komünizmle mücadelede kol kola giren İslâmcılar ve faşistler bugün de kol kola girerek Türkiye’ye başkanlık sistemini getirmeye çalışıyorlar.

Kağıt üzerinde laiklik diyerek, toplumsal yaşamda bunun bütün uzantılarını tasfiye etmek için canla başla çalışıyorlar. Sonucu ise bellidir. Ülkeyi yönetenlerden destek alanlar, şortlu kadınları tekmelerken bu suçlarından dolayı serbest kalabiliyor. Ama hiçbir suçu olmadığı bilinen ilerici insanlar ise darbecilikten tutuklanıyor.

Ülkemizde adalet ayaklar altına alınmıştır. Oysa ki Cumhuriyet bunlar için kurulmamıştı.

1917 Ekim Devrimi’nin etkisiyle kurulan 1923 Cumhuriyet’inin tüm değerleri bugün devlet yönetiminden de, Meclis’ten de, siyasetten de tasfiye edilmiştir.

Eğer durum bu noktaya geldiyse siyasetin de, meclisin de, devletin de, cumhuriyetin yeniden kurulmasından başka çıkar yol bulunmamaktadır.

Bunu yapacak güç ise, Türkiye işçi sınıfından başka bir yerde aranmamalıdır.”