KPD, Danimarka'daki mücadeleyi Manifesto'ya anlattı
Manifesto olarak Komünist Parti, Danimarka'dan (Komünististik Parti, Denmark) Sven-Erik Simonsen ile bir röportaj gerçekleştirdik.
Röportaj: Taylan Yılmaz
Danimarka ve İskandinavya’da siyasal duruma, mülteci krizine ve komünistlerin mücadelesine dair Manifesto olarak Komünist Parti, Danimarka’dan (Komünististik Parti, Denmark) Sven-Erik Simonsen ile bir röportaj gerçekleştirdik.
“Partimiz, karşılıklı saygı ve iç işlere karışılmaması şartıyla iş birliğini güçlendirmeyi hedefliyor”
Partiniz ve mücadeleniz ile ilgili bizlere bilgi verebilir misiniz?
S.E: Komünist Parti, Danimarka (KPD) 2006 yılının Kasım ayında Danimarka Komünist Partisi / Marksist-Leninist ve Komünist Birlik adlı iki yapının birleşmesiyle kuruldu. Partinin günlük gazetesi “Arbejderen” adıyla çıkmaktadır ve “İşçi” anlamına gelmektedir.
2006 yılındaki kuruluşundan beri Danimarka Komünist Partisi uluslararası komünist hareket ile ilişki geliştirmeyi önemli bir görev olarak görmektedir. Uluslararası buluşma, konferans ve kongrelerde, Marksizm-Leninizm’in temel prensiplerine dayanmak şartıyla, uluslararası komünist hareketin birliğini güçlendirmek için katkı sunmayı hedefledik. Avrupa’da bulunan komünist partilere ise Avrupa Birliği (AB) ile mücadele ettikleri için bir öncelik tanıdık.
Partimiz, bütün komünist partiler ile karşılıklı saygı ve iç işlere karışılmaması şartıyla iş birliğini güçlendirmeyi hedefliyor. Komünist hareketin, sosyalizm ve komünizmi stratejik hedefi olarak gören bağımsız bir hat olarak örgütlenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Aynı zamanda dar görüşlü de değiliz. Günümüz koşullarında ideolojik ve politik farklılıklar sebebiyle bir ülkede birden fazla komünist parti olabiliyor ancak biz yine de ilişkilerimizi geliştirme taraftarıyız.
Diğer ülkelerin komünistlerini yargılamıyoruz. Komünist partiler kendi ülkelerinde güçlenirse uluslararası komünist hareket de güçlenir. Bugün itibariyle uluslararası komünist hareket, onu oluşturan komünist partilerden daha güçlü değil.
Kuruluşumuzdan önce temel hedefimiz, onlarca yıldır komünist hareket içerisinde ayrı hareket eden iki yapıyı birleştirmekti. Partimizin kuruluşu, atomize olmuş Danimarka komünist hareketinin birleştirilmesi çabasının bir sonucudur ve temel hedefimiz demokratik merkeziyetçi, Marksist-Leninist bir sınıf partisi yaratmaktı.
Birliği sağlamak ve birleşme süreci oldukça zorluydu ve çok fazla engel ile karşılaştık. Oldukça üzülerek belirtiyorum ki maalesef hala bütün komünistlerin birliğini tek bir parti çatısı altında sağlayabilmiş değiliz.
İskandinavya bölgesi dünyanın “refah düzeyi” en yüksek bölgelerinden biri olarak biliniyor. Komünistler bu konuda ne düşünüyor?
S.E: İskandinavya ve Danimarka halkı refah devletinde diğer Avrupa ülkelerinin çoğundan daha yüksek yaşam standartlarına sahip. Bunun nedeni 100 yılı aşkın bir süredir oldukça iyi örgütlenmiş işçi sınıfı ve Sovyetler Birliği’dir. Bizden sadece bir kaç yüz kilometre uzakta sosyalizmin hayat bulmuş olması sebebiyle kapitalizm bazı imtiyazlar vermek zorunda kaldı. Sosyalist bloğun çözülüşünün ardından refah devletine saldırı dalgası başlatıldı. Bugün Avrupa Birliği ve uluslararası kapitalist yapılar tarafından refah devleti adım adım ortadan kaldırılıyor.
“Mülteci krizi bir semptom, kapitalizmin ise hastalığın kendisi”
Danimarka ve İskandinavya’da komünizm mücadelesinin genel durumu hakkında biraz bilgi verir misiniz?
S.E: Partimizin çalışmaları işçi sınıfının birliği üzerinde yoğunlaşmış durumda. Bu birlik ortak talepler için ortak mücadele ile sağlanmalı. Son kongremizde ücret artışı ve işsizler için mücadeleye ağırlık verme kararı aldık. Bu aynı zamanda AB’nin finansal paktına ve refah devletine her türlü saldırıya karşı mücadele etmek anlamına geliyor. Danimarka bir NATO üyesi ve ABD’nin yakın müttefiği. Danimarka son 15 yıldır ABD ve diğer emperyalist güçler ile emperyalist savaşlarda yer aldı. Emperyalist savaşa ve yağmaya karşı mücadeleyi güçlendirmek için bu kış emperyalizm hakkında teori ve pratik eğitimler vereceğiz. Bu hem içe dönük hem de dışa açık bir tartışma olacak.
Danimarka’nın mülteci krizinde rolü ve KPD’nin bu konudaki düşünceleri nelerdir?
S.E: Mülteci krizinin bir semptom, kapitalizmin ise hastalığın kendisi olduğunu söyleyebiliriz. Partimizin konu ile ilgili düşüncelerini 4 nokta ile belirtebiliriz; göçmenlerin ve mültecilerin, kapitalistler tarafından işçi sınıfının kolektif haklarını ortadan kaldırmak için bir araç olarak kullanılmasına karşı mücadele edilmesi ve işçi sınıfının birliğini sağlanması; AB’nin tekel pazarında emek gücünün serbest dolaşımının durdurulması; emperyalist savaşların ve yağmaların durdurulması; son olarak da mültecilerin sığınma hakkı olması ve bu konudaki sözleşmelerin savunulmasıdır.
Danimarka’da yükselen aşırı sağ ile ilgili partinizin görüşleri nedir?
S.E: Bundan elbette ki endişe duyuyoruz. Bu durumu sosyal demokrat, liberal ve muhafazakar partilerin tamamının AB politikaları ile hareket etmesinin bir sonucu olarak görmekteyiz. Bu politikalar refah ve demokrasiden vazgeçmek anlamına geliyor ve bu durum, diğer ülkelerde olduğu gibi bizim ülkemizde sağcı milliyetçilerin yükselişine ortam hazırlıyor. AB’nin politikalarına karşı kararlı bir mücadele verilmelidir.
*İskandinavya: Kuzey Avrupa’da bulunan ve Danimarka, Norveç ve İsveç’in oluşturduğu bölgeye verilen addır.