Krize cevap arayan sermayenin Davos’taki gündemi 4. Sanayi Devrimi
Davos’ta 46’ncısı düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu’nun ana gündemi “Dördüncü Sanayi Devrimi” olarak belirlenmiş olsa da Suriye savaşı, terör ve mülteci krizi toplantıların merkezine oturdu. Avrupa sermayesinin yaşadığı krize özellikle Almanya için yanıt üretebilmek üzere yürütülen çalışmalar kapsamında 2012 yılında Alman Hükümeti’ne sunulan Endüstri 4.0 veya Dördüncü Sanayi Devrimi, temel olarak bilişim teknolojileri ile endüstriyi bir araya... View Article
Davos’ta 46’ncısı düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu’nun ana gündemi “Dördüncü Sanayi Devrimi” olarak belirlenmiş olsa da Suriye savaşı, terör ve mülteci krizi toplantıların merkezine oturdu.
Avrupa sermayesinin yaşadığı krize özellikle Almanya için yanıt üretebilmek üzere yürütülen çalışmalar kapsamında 2012 yılında Alman Hükümeti’ne sunulan Endüstri 4.0 veya Dördüncü Sanayi Devrimi, temel olarak bilişim teknolojileri ile endüstriyi bir araya getirmeyi hedefliyor.
Dünya Ekonomik Forumu’nun kurucu Başkanı Prof. Klaus Schwab’ın Dördüncü Sanayi Devrimi başlıklı kitabı geçen hafta yayınlanırken Dünya Ekonomik Forumu, özellikle son bir yıl içinde bu konuya odaklandı.
Prof.Schwab’un kitabına göre, “Dördüncü Sanayi Devrimi’ni, bilgisayarların yaygın kullanımı ve dijitalleşmeyle gündeme gelen Üçüncü Sanayi Devrimi’nden ayıran özellik bu devrimin çok daha kapsayıcı ve dönüştürücü olması ve büyük bir hızla yayılması. Schwab’a göre Dördüncü Sanayi Devrimi, ekonomik süreçleri dönüştürmenin ötesinde insanların öğrenme, çalışma, sosyalleşme pratiklerini de etkileyecek, dünyayı ve yaşamı algılama biçimlerini değiştirecek ve bütün bunlar kısa bir sürede yaşanacak.”
İşin özü, imalata dayalı sanayi bilgisayarlaşma yönünde teşvik edilerek yüksek teknolojiyle donatılacak.
Mülteciler: Sermaye krizi fırsata mı çeviriyor?
Ana gündem sermayenin krizine çare arayan Dördüncü Sanayi Devrimi olunca, sığınmacı ve mülteciler de fırsata çevrilebilecek bir kriz başlığı olarak ele alınabiliyor.
Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Christine Lagarde’ın da Davos’taki konuşmasının ana başlıklarından biri “mülteci sorunu” oldu. Lagarde foruma damgasını vuran sığınmacılar konusundaki IMF raporuna ilişkin bir sunumda Avrupa’ya gelen sığınmacı akınının ülkelerin gayri safi yurtiçi hasılasını (GSYH) “küçük ama olumlu” ölçüde büyüteceğini söyledi.
Lagarde’ın açıklamasına göre, IMF verileri sığınmacıların gelişi ile ülkelerin GSYH’sinin 2015’te yüzde 0.05, 2016’da yüzde 0.09 ve 2017’de yüzde 0.13 oranında artacağını gösteriyor. Ancak yükün paylaşımı ve kıtalara eşit bir şekilde dağılımı, bu bağlamda Avrupa Birliği ülkelerinin anlaşmaya varması önem taşıyor.
Sığınmacı akınının maaşlar üzerindeki baskılayıcı etkisinin “geçici” olacağını belirten Lagarde’ın açıklamasına göre, IMF bulguları “iş gücünün entegrasyonunu” öne çıkarıyor.
Ev sahibi toplumların beklentilerine zarar vermeden de sığınmacıların ekonomiden yararlanabileceğine vurgu yapan IMF Başkanı’na göre, “mültecilerin günümüzdeki akını büyüme potansiyeli barındıran bir zorluk”. Ancak, “Uygun politikalarla, bu zengin insan kaynağı sermayesi herkesin yararına olacak şekilde kullanılabilir”.
Kanada Başbakanı Justin Trudeau da, Suriye’den ülkeye kabul edilen göçmenleri ülke ekonomisinin geleceği olarak gördüğünü söylerken “Sığınmacılar ülkemize geldiğinde biz onları yeni Kanadalılar ve ülkemizin ekonomisinin geleceği olarak kabul ettik. Çeşitlilik yatırımların motor gücüdür; yaratıcılığı artırır ve dünyamızı zenginleştirir” ifadelerini kullandı.
En zengin 85 kişinin malvarlığı en yoksul 3.5 milyarınkiyle eşit
Öte yandan Oxfam’ın hafta başında yayınladığı rapora göre, dünya nüfusunun yoksul yüzde 50’sinin sahip olduğu toplam servet 2010 – 2015 arasında 1 trilyon dolarla yüzde 41 azalırken dünyanın en varlıklı 62 zengininin toplam varlığı 500 milyar dolar artarak 1.76 trilyon dolara yükseldi. Buna göre dünyanın en zengin 85 kişisinin toplam malvarlığıyla en yoksul 3.5 milyar insanın toplam malvarlığı birbirine eşit.