Kürt sorununda hangi siyaset?
Kürt sorununun çözümünde siyasetin yeri ve sosyalist siyasetin nasıl çözüm olacağına dair değerlendirme
Açıkçası bugün Kürt sorununa yaklaşımda siyasi değerlendirmeler ne yazık ki belirsiz durumda. Özellikle Türkiye sosyalist hareketinde Kürt sorununa dair “siyaset”, geçmiş yılların tartışmaları düşünüldüğünde, neredeyse yok gibi. Artık bazı teorik tartışmalar bile yapılmıyor: Sömürgecilik var mıdır yok mudur, ulusların kendi kaderini tayin hakkı, anti-emperyalizm, ortak mücadele ayrı mücadele gibi. Belki de biz bu defteri çoktan kapattık, yolumuzu oluşturduk denebilir. Ancak Kürt sorununda bugün gelinen sıkışmışlık Türkiye sosyalist hareketinin daha fazla susabileceği bir evreyi çoktan aştı.
Belki de sözü olmayanlar vardır.
Yaşanan çatışma ve devlet şiddeti karşısında “Kürtlerle dayanışmacılık” siyaseti dışında bir politik çıkış ve yol göstericilik bulunmuyor. Ancak bu dayanışmacılık da siyasi bir mücadelenin konusu olarak değil daha çok yaşanan ölümler üzerinden bir taraflaşma, bakın nasıl katlettiler söylemi ve vicdan siyaseti dışına çıkmıyor. Hümanist bir bakışın yerini mutlaka siyasal bir bakış almak zorunda.
Kimse yaşanan ölümleri ve sivil halkın yaşadığı mağduriyeti önemsiz saydığımızı düşünmesin. Tersine çok önemsediğimiz için yaşanan bu acılara ve Kürt emekçilerin karşı karşıya bulunduğu bu savaş tablosuna karşı sağlam bir politik çizgi ortaya koymadan mücadele edilemeyeceğini ifade ediyoruz.
Artık bir arada yaşamı savunma politikasının ve Kürt siyasi hareketi ile ittifak gibi ezberden yapılan önermelerin de bugün sosyalist hareket açısından toplumsal karşılıkları neden oluşmuyor sorusuna da cesaretle yanıt vermek gerekir. Dedik ya ezberden yapılan bu önermelerin teorik, ideolojik ve politik bir eksen üzerinden tarif edilmedikleri çok açık.
Bugün gericilik, emperyalizm ve sermaye karşıtlığı üzerine bir mücadele hattı kuracaksanız aynı karşıtlığı kuranlarla yan yana gelirsiniz. Bir yandan bunları söyleyip bir yandan bu konularda tersi tutum alanlarla örneğin ittifak kuramazsınız. Siyasette bir dinamiği bağımsız olarak görerek müdahale etmek başka bir şeydir, bir ortaklık kurulması ise başka… Örneğin Türkiye devrimi Kürt siyasi hareketi olmadan asla olmaz gibi yanlış önermeler sizi böylesi kafa karışıklıklarına götürebilir. Oysa ki bize göre bu önerme, Kürt emekçiler şeklinde değişmelidir. Toplumsal dinamikler ile siyasal dinamikler karışınca ya da söyleyeceğiniz söz sınırlıysa kaçınılmazdır bu yaklaşım.
Kürt halkıyla dayanışma ile Kürt siyasetinin vesayeti altına girmek arasında farktan bahsediyoruz bir başka açıdan. Bugün siyaseten ne tartışıldığını yaşanan şiddet ve çatışma ortamının sisli havasında önünüzü göremediğinizde farkedemeyebilirsiniz. Devrimci teori olmadan devrimci bir pratik tam da bu yüzden mümkün olamaz.
Kürt sorununda siyaseten bugün ne önerilmektedir? Kürt siyasi hareketi ne istemektedir, ne önermektedir, nasıl bir politik hatta sahiptir? Aynı şekilde İkinci Cumhuriyet rejimi nasıl bir politik çerçeve sunmaktadır?
Bütün bu sorular masaya konulmadan Kürt sorununda devrimci ve doğru siyaset mümkün olabilir mi? Ne yazık ki bugün AKP tarafından kurulan İkinci Cumhuriyet rejiminde bir mutabakat aranmaktadır. Bu zeminin politik çıktısı olarak Avrupa Yerel Yönetimler Şartnamesi’nin sağından solundan çekiştirilmesinin sonuçları karşımıza çıkmaktadır. Özyönetim, özerklik, yeni anayasa gibi tartışmaların bağlamında ele alınan Kürt sorunu, bugün sosyalist hareket açısından başka bir düzlemde ele alınmalıdır.
Bizler açısından bu düzlemin adı bellidir: Yeni bir cumhuriyet arayışıdır.
Emperyalizme karşı direniş göstermeyen ulusal kurtuluş hareketlerinin nereye varacağı az ya da çok herkesin malumu. Gericiliğe prim veren bir politik hattın İkinci Cumhuriyet rejiminin düzleminden çıkması daha zor olacaktır. Hele bir de sermayeye göz kırpma sözkonusu olunca bugün tek kutuplu dünyada devrimci bir çıkışın Kürt siyasi hareketinden beklenmesi bayağı zayıf bir tezdir.
Bugün toplumsal kurtuluş olmadan Kürt sorununda ortaya çıkacak bir çözüm kelimenin gerçek anlamıyla bir burjuva çözümden başkası olmayacaktır. Yani AKP iktidarındaki İkinci Cumhuriyet rejimi! Özyönetim ve özerklik tartışmalarını, toplumsal kurtuluş zeminine oturtmadan tartışmak tam da buraya denk gelir.
Siyaset belirleyicidir. O yüzden Kürt sorunu tartışılırken hangi siyaset sorusu merkeze konmadığı sürece Türkiye sosyalist hareketinin bugün bu başlıkta yaşadığı sıkışmayı aşması mümkün değildir.