Türkiye Komünist Hareketi (TKH), “İnadına laiklik, bağımsızlık, sosyalizm diyenler buluşuyor” sloganıyla 30 Ocak Cumartesi günü saat 19.00’da Kadıköy Caferağa Spor Salonu’nda yapacağı etkinliğe hazırlanıyor.
Etkinlik öncesinde, TKH’nin kuruluşu, misyonu, Kürt sorununa yaklaşımı, Birleşik Haziran Hareketi değerlendirmesi, sıkça sorulduğunu ve merak edildiğini bildiğimiz birlik tartışmaları ve Türkiye Komünist Partisi (TKP) üzerine TKH Merkez Komite üyesi Kurtuluş Kılçer ile bir röportaj gerçekleştirdik.
-Türkiye Komünist Hareketi kuruluşu üzerinden 5 ayı geride bıraktı. TKH ne yapıyor?
Kurtuluş Kılçer: Öncelikle Partimiz Türkiye Komünist Hareketi’nin kuruluşu üzerinden bakarsanız 5 aylık bir zaman tanımı yapabilirsiniz. Ancak biz kendimizi 5 aylık bir zaman zarfıyla tanımlamıyoruz, daha doğrusu böyle hissetmiyoruz. Tam tersine kendimizi Türkiye Komünist Partisi’nin mücadele ve siyasal hattı içinde gördüğümüzden “kaldığımız yerden devam ediyoruz”. Elbette son iki yıldır yaşadıklarımızı yabana atan, yok sayan bir anlayış içinde değiliz. Ancak hedef, misyon ve psikoloji olarak badireler atlatan, örgütsel sorunlar yaşayan ve bunları aşan ama hepsinden önemlisi yeni bir dönem ve yeni bir mücadele kurma göreviyle kendimizi gören bir yerde duruyoruz bugün.
Zor dönemleri geride bıraktık. TKP’de yaşanan ayrışmayı en son isteyenler olarak elimizden geleni yapmamıza rağmen bu süreci durduramadık. Bugün gelinen noktada TKP’nin ciddi mevzi kaybettiğini ancak yaşananları geriye döndürme şansımız olmadığını da biliyoruz. O yüzden geriye bakıp durmak yerine, geleceği örgütlemek üzere kolları sıvamış bulunuyoruz. Bize göre zor dönemler geride kaldı. Yaşanan örgütsel tartışmaları geride bıraktık, buraya takılarak yol alma şansımız olamayacağını biliyoruz. Bundan daha önemlisi Türkiye Komünist Partisi’nin siyasal, teorik, ideolojik ve örgütsel hattından, bu çizgiden uzaklaşanlara karşı verdiğimiz mücadele bugün TKH’yi daha sağlıklı ve sol bir konuma getirmiştir. Daha homojen, daha canlı, daha siyasal ve daha çalışkan bir parti örgütüne sahibiz bugün. Ancak bu durumu daha gelişkin bir örgüte ve parti formuna taşımamız gerektiğini de biliyoruz.
Zor dönemleri geride bıraktık ancak başka zorlu başlıkların karşımızda durduğu açık. Siyasal başlıklar belki de bugün en rahat olduğumuz alan. Türkiye’de sermaye iktidarının yönelimleri ve olası sonuçları konusunda sarih bir parti yönetimine sahip olduğumuzu söyleyebilirim. Zorluk ise başka yerde…
Kastımız, son 2 yıldır yaşadığımız örgütsel yaşanmışlıklarla ilgili değil. Tersine bugün düzen siyasetinde yaşanan sıkışmada solun önünün açılması ile ilgili. Burayı düşünüyoruz ve mutlak bir çıkış ancak siyasal ve toplumsal bir çıkış arayışı içindeyiz.
-Zorluk başka yerde derken aynı zamanda siyasal ve toplumsal bir çıkış arayışındayız da diyorsunuz. TKH bu çıkışı nerede bulacağını düşünüyor?
Kılçer: Bunlardan en önemlisi sınıf hareketinde sosyalist hareketin geri dönülmez bir örgütsel birikim yaratma isteğimiz bulunuyor. Açıkçası kafaya taktığımız en önemli konulardan birisi işçi sınıfı içinde öncü bir kol örgütlenmesi sorunudur.Bu alanda önemli birikime sahip olduğumuzun farkındayız. O yüzden yüzeysel değil, tersine işçi sınıfı içinde siyasal ve örgütsel temsiliyet sağlayacak ileri bir kolun yaratılması mücadelesi içindeyiz. Güzel çalışmalara başladığımızı şimdiden söyleyebilirim, sonuçlarını ise kısa vadede görmeyeceğiz. Bu alanda gerçekçi ve sabırlı bir çalışma gerekiyor çünkü.
Bununla birlikte emekçi kadınlar arasında önemli bir adım attık. Gerek TKP’nin kadın çalışmasındaki birikimimizle gerekse İlerici Kadınlar perspektifini ortaya koyan öncü kadın kadrolarımızın varlığıyla yıllardır komünist siyaset-toplumsallaşma denklemi ya da sorununu kökten çözecek bir yola girmiş bulunuyoruz. Geçmiştin gelen emek ve deneyimlerimizin şimdi gerçek bir toplumsal örgütlenmeye dönüşeceği siyasal bir çıkışa imza atmış bulunuyoruz. Kadınlar bizlere örnek olacak, bundan hiç kuşkumuz bulunmuyor.
-Peki bu hedefler açısından son 5 ayda TKH neler yaptı?
Kılçer: Parti olarak, kuruluş çalışmalarımızı tamamlıyoruz. En başta partinin sesini duyuracağımız araçlarımızı hayata geçirmeye çalışıyoruz. İnternet portalımız iyi bir başlangıç yaptı. Habercilik yapmadan, siyasal misyon üstlenmiş bir kimlikle yayına başladı. Adım adım büyüyen ve etkisini gösteren bir çalışma olduğunu şimdiden söyleyebilirim. Teorik yayınımızın da yeni bir tarzla ilk sayısını çıkardık. Yeni tarz derken, biçiminden ya da periyodundan falan bahsetmiyoruz. Tersine yıllardır parti yaşamı ile bağı olmayan, partinin siyasal ve örgütsel çalışmalarıyla doğrudan bağ kuramayan teorik üretimlerimizi düşününce ne demek istediğim sanırım anlaşılacaktır. Ünlü “örgüt-siyaset arasındaki açı” şeklindeki ters yüz edilmiş yanılsamayı ayakları üzerine oturtan bir yaklaşımla teorik yayınımız TKH’nin önemli siyasal araçlarından biri haline gelecek. Bunlarla birlikte Parti üyelerimiz için çıkardığımız aylık bir dergimiz daha bulunuyor. Parti’nin Sesi adıyla çıkan yayınımız şu an 3. sayısına ulaştı.
Bu röportaj vesilesiyle iki yeni yayından daha bahsetmek gerekecek. Birisi aylık yabancı dilde bir bülten. Türkiye’nin Sesi adıyla yayına başlayacak aylık yayınımızın İngilizce, Almanca ve Fransızca olarak yayınlanması planlanmakta. İkinci yayınımız ise sanırım ülkemizdeki siyasal mücadele ve örgütlenmemiz açısından amiral gemisi olarak değerlendirilebilecek haftalık bir siyasi gazete olacak. Hazırlıkları bitti, önümüzdeki günlerde sokaklarda, meydanlarda, okullarda, fabrikalarda, kitapçılarda gazetemizin adı yankılanmaya başlayacaktır.
Bütün bunlarla birlikte bizler için en önemli konuların başında ise partimizin eğitim çalışmaları gelmektedir. Bu konuda yapısal bir adım attığımızı düşünüyoruz. Hem birimler bazında hem de eğitimcilerin eğitimi bazında kurduğumuz bir eğitim çalışması geçen ay başladı. Marksist klasikleri temel alan eğitim çalışması bütün üyelerimizi kapsayan bir tarzda devam ediyor…
Yani özcesi, 4-5 ay gibi kısa bir zaman diliminde yapmamız gerekenleri yapmaya çalışıyoruz. Bizim için en büyük rakip bugün zaman. Zamanla yarıştığımızın farkındayız ve ev ödevlerimizi hızlıca yerine getirmeye çalışıyoruz.
Kılçer: Bu sözün bizler açısından bir kaç anlamı bulunuyor. Öncelikle sosyalizmin neredeyse unutulduğu, liberalizmin estirdiği rüzgarda yaprak gibi sallanan bir Türkiye solu tablosunda yolumuza devam ettiğimizi iddia etmenin tarihsel bir anlamı bulunuyordu. Marksizm’de, Leninizm’de, sosyalist devrimde, işçi sınıfında, devrimin güncelliğinde, iktidar perspektifinde ısrar anlamı taşıyordu bu söylediğimizin. Bugün Kürt siyasetinin vesayeti altına girmiş ve liberalizmin bütün etkilerine açık bir atmosferde ‘yola devam’ demenin ağırlıklı manası tam olarak buydu. İkinci olarak, 1920’de kıvılcımı çakan Suphiler’in yolunda olduğumuzu gösteriyordu bu söz. Bugün TKH, tarihsel TKP’nin bayrağını taşıyan bir parti olarak görülmelidir.
Aynı zamanda bizim örgütsel tartışmalarımızla ilgisi bulunmaktadır bu konunun. Bir yandan TKP içinde yaşanan ayrışmada ortaya atılan mesnetsiz iddialara yanıt oluştururken diğer yandan içimizde geleneğimizi yadsıyan çizgiyle giriştiğimiz siyasal, ideolojik ve örgütsel hesaplaşmamızın da yansımasıydı. 12 Eylül sonrası Türkiye’deki likidasyon dalgasına karşı direnen ve yeni bir mücadele hattı ören Gelenek-STP-SİP-TKP geleneği bizim geleneğimizdir ve değersizleştirilmesine karşı bir duruş olarak bu söz değerlendirilmelidir. O yüzden “yolumuza devam ediyoruz” sözü boşuna söylenmemiştir.
Ülkemizde sosyalizm, sosyalist devrim hattı, TKP tarihi ve Leninizm öksüz değildir. Bu yol mutlaka devam edecektir ve TKH’nin en önemli misyonu bu yolun döşenmesidir.
Sorduğunuz soruya sanırım yanıt oldu. Ancak bir kez daha söylemek gerekirse Partimiz Türkiye Komünist Hareketi’nin en önemli misyonu, ülkemizde gerçek, güçlü ve toplumsal bir komünist partinin ortaya çıkarılması, örgütlenmesidir. Başta işçilerin partisi haline gelmek, onun gerçek ve somut bir karşılığı olabilmektir.
Bakınız bir dönem sona ermiştir. Hem Türkiye sosyalist hareketi açısından hem de sermaye düzeni açısından. 12 Eylül’den bugün geçen 35 yıl Türkiye sosyalist hareketi için belli bir muhasebeyi de beraberinde getirmelidir. Aynı zamanda düzen siyaseti de bir dönemi geride bırakmıştır. Bilinen şeyi bir kez daha tekrar edeceğim, Birinci Cumhuriyet dönemi bitti, artık AKP’nin kurucu parti olduğu yeni bir rejimle karşı karşıyayız. Bu gerçek görülmeli, bu yeni rejimde yeni bir mücadele dönemi başlatılmalıdır. TKH, işte böylesi yeni bir dönemin bu açıdan tırnak içinde yeni bir komünist parti olma iddiasındadır.
Bu yeni kavramını dikkatli kullanmak isterim. Çünkü kastettiğimiz, parti hattından kopuş diye öne sürülen yenilikle ilgisi bulunmamaktadır. Sonuna kadar Gelenekçiyiz, sonuna kadar bu hattın bizzat devamcısı ve kendisiyiz. Kastımız başka; o da artık denenmiş yöntemlerle, örgütsel modellerle, aynı siyaset tarzıyla ve denenmiş önderlikle yeni bir mücadele döneminin başlatılamayacağını biliyoruz. Türkiye Komünist Partisi, en genel anlamıyla söylüyorum, yeni bir derleniş ve kuruluş dönemi içindedir. Atılım bu sürecin sonunda mutlaka olacaktır.
-Çok sık sorulan soruyu biz de soralım. TKH’nin birlik diye bir gündemi var mı?
Kılçer: Partimizin şu an için birlik diye bir gündemi bulunmuyor. Dönem dönem bizim adımıza duyduğumuz bazı spekülasyonlara bu vesileyle net yanıt verelim. İşimize bakıyoruz, kendimizi örgütlüyoruz, partiyi her alanda yeniden ayağa kaldırmak için uğraşıyoruz.
Türkiye Komünist Hareketi, kendini ne birlik üzerine kurabilir ne de düşmanlık… İkisi de yanlıştır. Türkiye Komünist Hareketi, devrimci iddialarından ve üzerine basa basa söylemek ihtiyacı hissediyorum iktidar perspektifinden bir gıdım geri düşmeden önüne bakmaktadır. Bu açıdan bizi belirleyen ve harekete geçiren temel olgu, güçlü ve gerçek bir komünist partinin kurulma ihtiyacıdır.
Bu gerçek ve güçlülük üzerine bir kaç şey söylemem lazım. Geçmiş yıllardaki deneyimimiz bize bir şeyi öğretti. Büyük siyaset adıyla sunulan “yüksek siyaset” tarzından kurtulmamız gerek. Bir aydın bakışı ile gerçek proleter devrimci bakış arasındaki temel farkın bu olduğunu düşünüyoruz. Siyaset düzleminin yoğun, partinin toplumsal bağlarının ise yüzeyel olarak ele alındığı bir çalışma tarzından çıkmak, tek başınaanalizciliğin siyasetin yerine ikame edilen bir yöntemden ayrılmak gerek. İdeolojik parti ile siyasal parti arasındaki temel farkta budur. Bu konuda daha önce çok yazdık ve söyledik.
Sınıfın örgütlenmesi mi gerek, kadınların örgütlenmesi mi gerek, emekçilerin temsil edilmesi mi gerek, söyleyerek değil, yaparak olacağını düşünüyoruz. TKH’nin önemli farklarından birisi de budur. Daha doğrusu amacımız bu ve başaracağız.
Birlik konusuna dönersek, aynı programa sahip, aynı siyasal hedeflere sahip, benzer ideolojik bir çerçeve içinde olaylara bakan komünistlerin güçlerini birleştirmesine nasıl karşı çıkılabilir? Bu devrimci değildir, ahlaki değildir aynı zamanda siyasi de değildir. Olsa olsa dükkancılık olur. Bu tarz Türkiye Komünist Hareketi’nde mahkum edilen bir bakış olmuştur. Son Merkez Komitesi toplantısında bu konuda net bir görüşü ortaya çıkarmış bulunuyoruz. Önemli olan bizler açısından devrimin, partinin, sosyalizmin, emekçilerin çıkarıdır. Bizim için temel nirengi noktası budur. Ancak bundan sonra ne her şey eskisi olabilir ne de bir benzeri… Aynı suda iki kere yıkanılmaz yani…
Son olarak şunu söylemem gerek bugün Partimizin önünde ne bir birlik gündemi ne de öznel olarak böyle bir başlık bulunuyor bugün. Çok işimiz var, verdiğimiz sözleri yerine getirmemiz gerek.
-Birleşik Haziran Hareketi ile ilişkileriniz ve çalışmalarınız hakkında ne söylemek isersiniz?
Kılçer: Açıkçası iyi şeyler söyleyemeyeceğim. Türkiye sosyalist hareketinin bir dizi devrimci unsurunun yan yana gelerek bir enerji çıkarmasını beklerken ne yazık ki Birleşik Haziran Hareketi, umduğumuz gibi gitmiyor. Bu konuda görüşlerimizi kamuoyuna net bir şekilde ifade etmiştik. Birleşik Haziran Hareketi, bağımsız bir siyasal hat örmeden başarılı olma şansı yok. Bu açıdan Birleşik Haziran Hareketi’nin bütün bileşimleri, hiçbir siyasi hareketin vesayetine girmeden kendi yolunu nasıl açacağına kafa yormalıdır. Bu yapılmıyor ve ülkedeki siyasi güçlerin konum ve yaptıkları üzerinden bir yaklaşım ne yazık ki Birleşik Haziran Hareketi’ni hareketsiz bırakan iç müdahalelere neden oluyor. Buradaki temel sorun Birleşik Haziran Hareketi’nin içinde bulunan bazı siyasi odakların kafa karışıklığı ile ilgili. Keşke sosyalist solun güçlü bir odak haline geleceği bir buzkıran görevi görseydi Birleşik Haziran Hareketi. Açıkçası elimizden gelen yapıcı bütün adımları atmaya çalışıyoruz. Ancak alışkanlıkları kırmak ve dediğim sorunu aşmak için uyarılarımız yeterli olmuyor.
TKH, yolunu açacak, Birleşik Haziran Hareketi içinde devrimci sorumluluklarını yerine getirecek, ancak bu ülkenin devrimci yolu nasıl açılacaksa göbeğimizi o şekilde keseceğiz. Bu açıdan açıkçası Türkiye Komünist Hareketi’nin öncelikli gündeminin Birleşik Haziran Hareketi olduğunu ne yazık ki bugün söyleyemeyeceğim.
Kılçer: Fazlasıyla… Bugün Kürt sorununda gelinen nokta parti çizgimizin ne kadar haklı olduğunu bir kez daha doğruladı. Buradaki temel sorun Kürt siyasi hareketine yaklaşım meselesi değildir tek başına. Aynı zamanda Türkiye’deki ve bölgedeki siyasal gelişmeleri okumakla ilgili bir yan taşıdığının altını çizmek gerek. Eğer “emperyalizm sarsıcı krizlere gebe”, “AKP rejimi çöküşte”, “Haziran Direnişi’ni farklı okuyup halk faktörü devrede”, “Ortadoğu’da seküler güç olarak PYD’nin desteklenmesi gerek” gibi tezler üretirseniz yanlışlanırsınız. Ya da Barış Bloku’na girme önerileri ile Kürt siyasi hareketi ile adlı adınca ittifak önerirseniz bugün gelinen nokta itibariyle boşa düşersiniz. Açıkçası yaşadığımız son bir yıllık süreçte bu önerilerle parti içinde karşı karşıya kaldık.
Bugün ABD başkan yardımcısı ile liberallerin yaptığı toplantıya bakın, dün bize önerilen Barış Blok’u önerisine… Ne kadar haklı çıktığımız açık değil mi? Barış Bloku’nun nerede kurulduğu ile adını andığım toplantıya katılanlar arasında doğrudan bağ çok somut. Liberaller tarafından pişirilen siyasi projenin parçası haline getirilmek istendi bu ülkede komünist siyaset.
Aslında “AKP gidiyor, biz bu işe bulaşmayalım”, “emperyalizm düğmeye bastı görüşü” ile “AKP gidiyor, gidişinde rolü olmayanın geleceği olmaz” tezi aynı kapıya çıkıyordu. TKH, bu açıdan Türkiye siyasetini farklı bir okumaya sahip. Bir yandan düzenin yeniden yapılanmasını önüne koyan siyasi gerçekliği görmemek ile sermaye sınıfının ihtiyaçları üzerinden şekillenen düzen siyasetinin gerçeklerinden kopuk olmakla ilgili bir sorun bu.
Emperyalizmi, gericiliği ve sermayeyi karşıya almadan devrimci mücadele olmaz. Bugün milliyetçilik ve liberalizm, düzen siyasetinde hegemonya kurmuş durumda. Buna boyun eğmeyeceğiz ve sosyalizmin sesini kısacak her türlü yöntemden ve konumdan uzak duracağız.
-TKH, ciddi bir politik ve ideolojik mücadele vererek yolunu açtı dediniz. Bugün Türkiye siyasetine bakarsak TKH Türkiye solunun neresinde duruyor? TKH’nin farkı nedir?
Kılçer: Açıkçası bu sorunun yanıtı sanırım yukarıda ifade ettiğimiz sözlerde saklı. Bugün bizim Türkiye solunun neresinde duruyoruz gibi soruyla hareket etmediğimiz açık olmalı… Bizim için toplumsal olarak nerede durduğumuz daha önemli.
Bu açıdan derdimiz Türkiye solu ile değil. Türkiye sosyalist hareketinin bütün bölmelerinin güçlenmesinden yanayız. Karşımıza alacağımız gericilik, sermaye ve emperyalizmdir. Türkiye Komünist Hareketi, yeni bir mücadele döneminde yeni bir mücadeleyi hattını kurmakla kendini yükümlü görüyor. Bir dönem kapandı, yeni bir dönemde makus talihimizi yenecek bir kapıyı aralamaya çalışıyoruz. Programımız belli, köklerimiz belli, söylediklerimiz belli. Buradan çok fark üretebilirsiniz.
Aslında bu soru daha çok bize TKP’nin ayrışma süreçlerinin sonunda ortaya çıkan siyasi tabloya dair bir soru olarak soruldu bugüne kadar. Sanırım siz de bu soruda genel olarak Türkiye sosyalist hareketinin bütünü açısından değil TKP dairesi açısından bu soruyu sordunuz. Kısaca yanıt vermek gerekirse şunu söylemem gerek.
Türkiye Komünist Partisi’nin devamı ve mirasçısı olarak farkımız yapacaklarımız olacak.
Kılçer: Öncelikle kızmasınlar ve sonra küsmesinler. Yapılacak en büyük yanlış budur. Doğru ya da yanlış, yapılanların hesabını tarih önünde elbet vereceğiz. Ancak bu durumda kendilerini geri çekmek en büyük hata olacaktır. Bugün AKP gericiliğinin, örneğin Diyanet’in sapık fetvaları ortadayken, kızmanın ve küsmenin kimseye faydası yok. Kendilerini nereye yakın hissediyorlarsa derhal örgütlü mücadeleye katılmaları gerekiyor.
İkinci olarak, TKP, büyük bir gelenektir. Bu gelenek öyle kolay kolay likide asla olmaz. 1920’den bugüne gelen bu gelenek mutlaka bir gün ayağa kalkacak. Partimiz TKH, bu misyon ile kendini tanımlamaktadır. TKH bu geleneğe, bu mücadeleye, verilen emeklere halel getirecek bir adım asla atmayacaktır. Tam tersine bu bayrağı daha da yukarı taşıyacaktır. TKP bizim baba ocağımızdır. Bir gün mutlaka burada buluşacağımızı söylemek isterim.
Ancak bu vesile ile daha genel bir çağrı yapmak istiyorum. Bugün eğer bir dönemin geride kaldığını düşünüyorsak ve yeni bir mücadele dönemini başlatmak gereği duyuyorsak bekleme halinden çıkılması gerek. Biliyorum ki, tek başına TKP değil, Türkiye solunun bir dizi bölmesinde yer almış ancak bugün örgütlü mücadelenin dışında kalmış binlerce sosyalist var. Özellikle genç sosyalistlere, Haziran Direnişi’nde sokakları dolduran genç devrimcilere açıkça çağrıda bulunuyoruz; gelin, yeni bir mücadele dönemini Türkiye Komünist Hareketi saflarında büyütelim. “Hareketimizi” büyük bir toplumsal “Parti”ye dönüştürelim.
Amacımız, bu ülkenin güçlü, büyük, gerçek ve toplumsal bir komünist partisinin kurulmasıdır. Bu mücadeleye güç vermeye çağırıyoruz. Unutmasınlar, biz komünistler memleketi gericilere, işbirlikçilere ve haramilere bırakmayacağız. Bizim genlerimizde iktidar perspektifi vardır ve bir de burnunun dikine gitmek.
-Son olarak şunu sormak isteriz. Önümüzdeki günlerde siyasal çalışmalarınızdan bahsedebilir misiniz?
Kılçer: Yoğun bir siyasal döneme gireceğiz. Stratejik olarak şunun düşünülmesi gerek. Sermaye düzeninde yeni bir dönemden bahsediyorsak eğer, sermaye diktatörlüğünün olası kriz başlıkları ve bu başlıklarla şekillenecek fay hatları neler olabilir? Sosyalist hareket, şimdiden bu fay hatlarına yerleşeceği bir siyasal hedef bütünlüğüne oturtarak bugünkü güncel mücadelesinin yönünü belirlemelidir. Bu bakış açısını kaçırmadan, gerekirse bugünün güncel bazı başlıklarını es geçeceğimiz bir kesitten geçiyoruz.
Ancak bununla birlikte önümüzde dönem yoğun siyasal başlıkların açılacağı bir beklenti içindeyiz. Yeni anayasa ve başkanlık tartışmalarının merkezinde duracağı bu siyasal atmosferde etkin bir mücadele yürütmek istiyoruz. Sermaye diktatörlüğünün meşruiyet arayışı içinde olacağı anayasa tartışmalarına sözümüz net olacak. Aynı zamanda sermaye düzeninde gündeme gelen başkanlık tartışmasına dönük olarak büyük bir kampanya örgütlemeyi düşünüyoruz.
Anayasa tartışmalarının bağlamında önemli konulardan birisi de Kürt sorunu. Önümüzdeki günlerde bu başlığın yakıcılığını kaybetmeyeceğini bilelim. Türkiye sosyalist hareketinin siyasal mücadelesinde Kürt sorununda net tutum alamamanın maliyetleri büyük. Yakın döneme baktığımızda neredeyse Kürt siyasi hareketinin vesayeti altına giren bütün siyasal öznelerin etkisizleştiğine tanık olduk. Şunu çok açık biliyoruz; Kürt siyaseti içinden bugün sosyalizm çıkmaz. Sosyalizmi geriye itecek bütün siyasal stratejileri yanlış buluyoruz ve bu bağlamda partimiz yeni bir cumhuriyet, sosyalist cumhuriyet şiarıyla Kürt meselesinde de sosyalist görüşünü çok daha net olarak ortaya koyacaktır. Kimin ne dediğinin belli olmadığı, özerklik ile federalizmin bile karıştırıldığı, emperyalizmin neredeyse bir mücadele başlığı olarak geriye itildiği, İkinci Cumhuriyet rejimine yamanabilecek bir “demokratik toplum” talebinin solculuk olarak sunulduğu bir tabloda cesurca sözümüzü söylemekten geri durmayacağız. Dünya komünist hareketinin benzer sorunları nasıl aştığını biliyoruz.
-Çok teşekkür ederiz.
Kılçer: Asıl ben teşekkür ederim, Manifesto emekçilerine başarılar dileriz.
Bu haber en son değiştirildi 5 Eylül 2017 03:19 03:19
Hamas yöneticilerinden Sami Ebu Zuhri yaptığı açıklamada en önemli önceliklerinin İsral saldırılarının durdurulması olduğunu ifade…
Erzincan'ın İliç ilçesindeki altın madeni sahasında 13 Şubat'ta meydana gelen heyelanda 9 işçinin hayatını kaybettiği…
İçişleri Bakanlığı’nca kayyum atanan Tunceli Belediyesi Eş Başkanı Birsen Orhan, savcılık sorgusunun ardından tutuklama talebiyle…
Narin Güran cinayetinde amca Salim Güran ve baba Arif Güran'ın araçlarının içinde bulunduğu 5 araç…
Şahin, " Bilinmelidir ki RTÜK sansür kurumu değildir. Anayasamız net bir hükümle sansürü yasaklar" ifadelerini…
Dokuzuncu olağan kongresini gerçekleştiren Saadet Partisi'nde genel başkanlık için Kayseri milletvekili Mahmut Arıkan ile İstanbul…