Laçiner'in hayal kırıklıkları ve bir gelir kapısı olarak Birikim dergisi
Laçiner, her konuda kendini hep haklı ve hiç yanılmamış göstermek için uğraşsa da "bir şeyi 40 defa söylersen olurmuş" demekten öteye geçemiyor.
Fethullah Gülen cemaatinin düzenlediği Abant Platformu toplantılarının müdavimlerinden Birikim Dergisi kurucularından Ömer Laçiner, Nokta Dergisi ile bir röportaj gerçekleştirdi. Kürt sorunu ve PKK, Gülen cemaatine yönelik operasyonlar, CHP’nin sosyal demokrat HDP’nin Syriza olamaması ile AKP ve Recep Tayyip Erdoğan üzerine son dönemde sıklıkla servis edilen liberal tezleri tekrarladığı röportajında hiçbir siyasi sorumluluk duygusunun olmaması dikkat çekiyor.
Laçiner, her konuda kendini hep haklı ve hiç yanılmamış göstermek için uğraşsa da “bir şeyi 40 defa söylersen olurmuş” demekten öteye geçemiyor.
“PKK’nin strateji değişikliğine devlet hazır değil”
Röportaj, Haziran seçimlerinden sonra Kürt sorununundaki gelişmelerle başlıyor. Ömer Laçiner, geçtiğimiz Haziran ayından sonra başlayan çatışmaların ardından PKK’nin strateji değişikliğine gittiğini söylüyor. Dağ gerillalarının, yerini şehir gerillalarına bıraktığına ve PKK’nin işinin daha da kolaylaştığına dikkat çeken Laçiner, devletin böyle bir çatışmaya hazır olmadığını ileri sürüyor.
PKK’nin strateji değişiminin, örgütün lojistik gücünü de arttıracağını savunan Laçiner, “Gazze’de nasıl ki tüneller açıldıysa, Suruç’ta, Nusaybin’de, Kamışlı’da da inşaat halinde olan en az elli tane tünel var! Senin devlet olarak bunu engellemen mümkün değil! PKK eğer ‘Ben çatışmayı sürdüreceğim’ derse, Filistinlerin İsrail’e karşı sürdürdüğünden çok daha etkili sürdürebilir. Sadece Silopi’de, devletin gaddarlığı yüzünden 500 çocuğun dağa çıktığı söyleniyor. Ha, bundan sonra dağda gerilla görmeyeceksiniz! O iş bitti!” diyor.
“Erdoğan’ın nasıl başkanlık yapacağını biliyoruz”
2010 referandumunda anayasa değişikliğinden ya da 2013’e kadar AKP’ye verilen destekten hiç bahsetmeyince bunların hatırlanmayacağına ya da unutulacağına güvenen Laçiner, “Başkanlık muğlak bir konu, bu anlamda… Başkanlık sistemine geçildiğinde, Erdoğan’ın nasıl başkanlık yapacağını biliyoruz: “Adliye de bana bağlı olsun, Yasama’ya da emredeyim, Yürütme zaten benim elimde!” Bu manada “kuvvetlerin uyumu”, diktatörlük kurmak demektir. 100-150 yıllık merkeziyetçiliğin olduğu bir ülkede “ABD’de de başkanlık sistemi var” demek bir demagojidir. Bir de kuvvetin ve sayısal üstünlüğün, kendisine her türlü şeyi yapma imkânı verdiğini söyleyen bir insandan bahsediyoruz.” diyerek yıllarca “Kemalistlerin kuruntusu” diye horgördükleri Erdoğan karşıtlığında kendine yer açmaya çalıştı.
Yeni umut CHP ama o da sosyal demokrat olamıyormuş
Ömer Laçiner, Haziran seçimlerinden sonra tekrar başlayan savaş ile birlikte HDP’nin gerilemesi ile bu kez de utangaç bir biçimde de olsa CHP’ye yanaşıyor. Laçiner, “CHP’nin kendi içinde barındırdığı iki eğilim var. Birinci şık, ulusalcı solculuk. O rafine milliyetçiliğe kaydığı anda bir “Beyaz Türk Partisi” olur. En fazla da yüzde 10 oy alır.” diyerek CHP’nin ulusalcılarla yollarını ayırmasını tekrarlarken bu kez CHP’ye yol da göstermeyi ihmal etmiyor.
“İkinci şık da sosyal demokratlık… Bunun sosyolojik bir temeli yok. Çünkü CHP’nin emekçi bir tabanı yok. 80’lerin ortalarından beri sosyal demokrat kimliğini CHP’ye giydirmeye çalışsalar da oturmuyor. Onlar, CHP’de hep sığıntı kadrolar oldu.” diyerek eleştirse de aklınca CHP’nin “sosyal demokrat” olmasını istediğini ifade etmeye buradan başlıyor. Elbette bu arada CHP’nin yoğun olarak oy aldığı Türkiye’nin sahil bölgelerinde yaşayanların ya da Alevi olanların arasında emekçi olmadığını da öğrenmiş oluyoruz.
Ama günün sonunda Laçiner için sosyal demokratlığın ölçütü Kürt sorunununda tavır almaktan öteye köy yok. “Dünyanın her yerinde sol partiler, o ülkedeki azınlıkların, hakları elinden alınmışların yanındadır. CHP, kendi partisindeki ulusalcıları kaybetmemek için bir türlü sosyal demokrat parti olamıyor. 1990’larda HADEP milletvekillerini kendi bünyelerine alarak iyi bir şey yaptılar, fakat ikinci seçimde oy kayıplarını buna yordular. Hâlbuki üç, dört sene bedel öderdiniz; ama sonunda oylarınızı arttırırdınız. Ecevit, ‘ortanın solu’ hareketini başlattığı zaman yüzde 25’lere kadar düşen CHP’nin oyunu, yüzde 42’ye taşıdı.” diyen Laçiner “CHP’ci” sayılmamak için önlemini de alıyor ve CHP’nin bunu yapacak ne gücünün, ne de isteğinin olduğunu söylemeyi de ihmal etmiyor.
Liberal ütopya: HDP, Podemos ve Syriza gibi olabilirdi
Laçiner’in, bir “liberal ütopya” olarak tarif edilebilecek HDP’nin Syriza olması hayallerinin suya düşmesinden de üzgün olduğu da anlaşılıyor. Laçiner, “Haziran Seçimleri öncesinde yapılan anketlerde, ‘Bir dahaki seçimde HDP’ye oy verebilirim’ diyenlerin oy oranı yüzde 30’ları geçmişti. HDP bu yolda devam edebilseydi, bir sonraki seçimde yüzde 20’leri görebilirdi. Birkaç sene içinde de Podemos (İspanya) ve Syriza (Yunanistan) gibi sol bir hareket çıkabilirdi, HPD’den. Bunun için de 7 Haziran Seçimleri’nden önceki performansını sürdürmesi lazımdı. Israrlı barış arzusunu geçtiğimiz Temmuz ayına kadar da sürdürdü aslında.” dedi.
Bu ütopyanın suya düşmesinin sorumlusu olarak ise “7 Haziran’dan sonra sadece AKP ve Erdoğan’ın değil, MHP’nin de bütün okları HDP’ye çevrildi. Büyük bir kin ve ırkçılıkla üzerine gittiler. HDP bunu tek başına kaldırabilirdi; ama o sırada devreye PKK girdi! Eğer PKK’nın ‘Ateşkes bozulmuştur. Silahlı mücadeleyi başlatıyorum’ kararı olmasaydı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu savaş politikasını zor işletirdi! Haziran’dan önce Diyadin’de provokasyon denendi. Diyarbakır’ın göbeğinde bomba atıldı. HDP binalarına saldırıldı… HDP bütün bunlara rağmen aklıselimle davrandı. Aynı şekilde sakin kalan PKK’nın, üstelik de HDP o kadar oy almışken savaşı başlatması, denklemi bozdu.” diyerek PKK’yi gördüğünü açıkladı.
Duy da inanma: Erdoğan liberallerle ittifak kurmamış
Laçiner, AKP ve Erdoğan’ın 2011 seçimlerinden sonra değiştiğini ileri sürerek dönemin AKP İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşçu’nun 2013 başlarında söylediği, “Geçtiğimiz 10 yıl içinde, bir tasfiye süreci ve bir tanımlama özgürlük, hukuk, adalet söylemi etrafında yaptıklarımıza paydaşlar vardı. İnşa dönemi onların arzu ettiği gibi olmayacak. Dolayısıyla o paydaşlar bizimle beraber olmayacaklar” sözlerini hatırlatırken konuyu Gülen cemaatine bağlayarak liberallerin AKP ile ortaklığını unutturmaya çalışıyor. Oysa Babuşçu o röportajında açıkça liberalleri de anıyordu.
“Cemaat’le iktidar kavgası da burada başladı. Cemaat, “Ben 2002’den beri bütün cephelerde seninle çarpıştım. Sana kadrolar verdim. Şimdi devleti yeniden dizayn ediyoruz. İktidarı bölüşme zamanı geldi” dedi!” diyen Laçiner bundan sonra Gülen cemaati ile AKP üzerine tezlerini sıralıyor.
“Erdoğan’ı ABD’lilerle cemaat tanıştırdı”
Recep Tayyip Erdoğan’ı ABD’lilerle Gülen cemaatinin tanıştırdığını ifade eden Ömer Laçiner, “AKP’lileri, ABD’deki lobilerle, Kongre mahfilleriyle tanıştıran hep Cemaat’in adamlarıydı. AKP’lilerin öyle teşkilatları falan yoktu. Erdoğan, ‘Cemaat benimle mücadeleye karar verdiyse bunu ABD’nin onayı ve desteğiyle yapacaktır’ diye düşündü muhtemelen. Bunun içine sonra Avrupa’yı da kattı” diye konuştu.
Bir gelir kapısı olarak Birikim dergisi: Gülen cemaatini eleştirince Refah Partililer 2 bin dergi alıp dağıttılar
Laçiner, 1995 yılında Gülen cemaatinin siyasetin içinde olduğunu anlattığı yazısını Refah Partililerin “fotokopi yapıp dağıttığını” da açıkladı. Ömer Laçiner, Gülen cemaatine ilişkin bir yazısını Milli Görüşçülerin fotokopi yapıp dağıtmasına ilişkin olayı şöyle aktardı:
“Ben 1995 yılında, 28 Şubat öncesi, Gülen Cemaati hakkında ‘siyasal olmayan İslam’ övgüleri düzüldüğü sırada bir yazı yazdım. ‘Saçmalamayın. Onların da bir siyaseti var; ama başka türlü!’ demiştim. Refah Partili olup da Cemaat’e karşı olanlar, bana tebrik telefonları etmeleri bir tarafa, 2 bin tane Birikim dergisi alıp dağıttılar! O yazıları fotokopi yapıp dağıttılar, teşkilatlarında.”