Cemaatlere devam, laikliğe hayır ya da İslamcı siyasetin tutarsızlığı
Haluk Mutlu yazdı: FETÖ’lerin devletten ve toplumdan silinmesinin tek reçetesi vardır, o da “amasız, fakatsız” laikliktir.
Haluk Mutlu
Özellikle AKP döneminde güçlenen, aynı şekilde önceki iktidarlar tarafından da “zararsız bir hayır cemaati” olarak korunan, kollanan, beslenen, lideri olan zat “hocaefendi” ismiyle neredeyse peygamberleştirilen Amerikancı “Fethullah Gülen Nur Cemaati” örgütlenmesi 15 Temmuz sonrasında neredeyse ülkemizin tek gündemi konumunda. Cemaat tutuklamaları, soruşturmaları, cemaatin “şaşkınlıkla” karşılanan geniş örgütlenme alanı yalnızca cemaatin değil, Türkiye’ye dayatılan kirli düzenin de gerçek yüzünü gözler önüne seriyor.
Aklı başında herkesin çok iyi biçimde idrak ettiği gibi, cemaatin ordu içine yerleştirilen unsurları tarafından başlatılan 15 Temmuz darbe girişimi Türkiye’de laikliğin hava su gibi bir ihtiyaç olduğunu bütün çıplaklığıyla ortaya koymuştur. Nedeni çok açık, laikliğin alternatifi tarikatların, cemaatlerin, dini grupların, gizli örgütlenmelerin cirit attığı bir siyasi düzendir.
15 Temmuz ile birlikte laikliğin önemi yeniden telaffuz edilir hale gelince Türkiye’yi bir din devleti olarak tasavvur eden kesimleri bir korku sardı.
Laiklik korkusu denince Türkiye’de siyasal İslamcılığın “entelektüel” isimlerinden Yusuf Kaplan’ı başa yazmamız gerekiyor.
Yusuf Kaplan, hatırlanacağı üzere ODTÜ, Boğaziçi ve Bilkent Üniversitelerinin yıkılması ve Türkiye’deki bütün cinayetlerin laiklik adına işlendiği gibi öneri ve iddiaların sahibi.
12 Ekim 2012 tarihli yazısında (1) ziyaret ettiği Fethullah Gülen’den “hocaefendi” diye bahseden Yusuf Kaplan, 14 Ağustos 2016 tarihli yazısında 15 Temmuz’un ikinci ayağının “laikliğin pompalanması” olduğunu şu sözlerle iddia ediyordu:
“FETÖ’yle mücadele mecraından saptırılıyor: Bir taraftan laikler, diğer taraftan YENİ-FETÖ’cüler, tankların önüne yatan cemaatleri, tarikatleri hedef tahtasına yatırmaya başladılar.”
Diriliş Postası gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Erem Şentürk ise yakın zamanda laiklik talebini yükseltenleri şu sözlerle tehdit ediyordu:
“15 Temmuzdan sonra artık mecburen Laik olacağız diye dayatan kesimlere açık uyarı. Geçti o günler. Bedelini ağır ödersiniz. Evinizde laik olun.”(2)
Evinizde laik olun! Bu cümlenin açıkça ifade ettiği gibi, Yusuf Kaplan ve Erem Şentürk’ün özlemini duyduğu Türkiye, devletin ve gündelik hayatın tarikat ve cemaatlerin tahakkümü altında olduğu bir Türkiye’dir ve bu yanıyla “FETÖ üyesi” cemaatçilerin özlemlerinden hiçbir farkı bulunmamaktadır.
Bu durumu Yusuf Kaplan’ın Fethullah Gülen cemaati özelinde bütün cemaatlerden bahsettiği bir röportajında da net biçimde görmekteyiz. Yusuf Kaplan, cemaatlerin “ekonomik şeffaflığı” üstüne şunları söylüyor:
“Cemaatlerde ‘şeffaflaşma’ gibi kavramlar ne kadar karşılık bulur bilmiyorum. Sonuçta, cemaat böyle yeknesak, homojen bir şey değil; ekonomik, kültürel, sosyolojik olarak bir yığın farklı toplum kesimlerinden gelen insan var. Onu şeffaflaştırmak da o kadar kolay değil. Ayrıca bu, cemaati tek bir kalıba sokmak gibi bir şey. Bu çok vahşice.
-Şeffaflık istemek mi?
Evet. Ekonomik olarak şeffaflık istenmesi olmayacak bir şey. Siyasi parti veya herhangi bir kurumun mecburen şeffaflaşmasını istersiniz ama aynı durum cemaatler için geçerli değil.”(3)
Yusuf Kaplan’a göre cemaatlerden şeffaflık talep etmek vahşice!
Bu ifadelere baktığımızda Yusuf Kaplan ve benzerlerinin öfkeyle karşı çıktıkları laikliğin alternatifinin ne olduğunu çok iyi bildiklerini fakat sahip oldukları dine dayalı devlet vizyonu nedeniyle bu durumu – cemaatlerin kural dışılığını ve sınırsız özgürlüğünü – içselleştirdiklerini görüyoruz. Böyle bir zihniyet Fethullah Gülen’lerle mücadele etmek bir yana dursun, böyle sahte peygamberlerin önüne kırmızı halı serecektir
.
Öyleyse Türkiye’de siyasal İslam ile ilgili şu tespiti rahatlıkla yapabiliriz:
Siyasal İslam’ın egemen olduğu bir Türkiye, bizzat Yusuf Kaplan’ın ifadesiyle yapısı gereği hiçbir biçimde denetlenmesi mümkün olmayan tarikatların, cemaatlerin, şeyhlerin ve bu kisveyle örgütlenen her türden gizli örgütlenmenin egemen olduğu bir Türkiye olacaktır ve böyle bir ülkede de bir FETÖ gitse bile, başka bir FETÖ gelecektir
.
FETÖ’lerin devletten ve toplumdan silinmesinin tek reçetesi vardır, o da “amasız, fakatsız” laikliktir.
1-) Yusuf Kaplan, Hocaefendi’yle görüşme, sorunlar ve sorular…, 12 Ekim 2012, http://www.yenisafak.com/yazarlar/yusufkaplan/hocaefendiyle-gorusme-sorunlar-ve-sorular-34449
2-) ‘Laiklik’ çağrısına gerici tehdit: “Bedelini ağır ödersiniz”, 17 Ağustos 2016, Gazete Manifesto, http://gazetemanifesto.com/2016/08/17/laiklik-cagrisina-gerici-tehdit-bedelini-agir-odersiniz/
3-) Yusuf Kaplan: Türkçe Olimpiyatları’nda bir aşağılık kompleksi var!.., 19 Haziran 2012, T24, http://t24.com.tr/haber/yusuf-kaplan-turkce-olimpiyatlarinda-bir-asagilik-kompleksi-var,206615