Reklam
Kategoriler: Köşe Yazıları

Önümüzdeki kış komünizm Amerika’ya geliyor

Reklam

Celal Bayar mezarında ters dönüyordur.

“Hür dünyanın feneri” Kasım ayında başkanını seçecek. Ama, yaşı bir yana, başkanlık yarışının yıldızı bir “demokratik sosyalist”.

Ve “hür dünyanın feneri”nin ışığını söndürmek üzere “kızıllar” büyük bir komplo içerisinde.

Gerçi kendisine yapılan “suçlama”lardan kaçmak için Yaroslavl kenti ile belediye başkanlığını yaptığı Burlington kenti arasında “kardeş kent” anlaşması yapmaya gittiğini söylüyor ama sonuçta balayını Sovyetler Birliği’nde geçirmiş birinden bahsediyoruz.

McCarthy için bundan daha azı bile yeterliydi.

Çay Partisi, Fox News televizyon kanalı ve Nazi artığı komplo teorileri aşığı Amerikan sağı tarafından, Müslüman, kafası dumanlı ve sosyalist olarak tanımlanan görevdeki Başkan Barrack Obama’dan sonra Bernie Sanders’ın “sosyalistliğinin” derecesi tartışılır mı?

Siyasi yaşamına, Amerika Sosyalist Partisi’nin gençlik örgütü Genç İnsanlar Sosyalist Birliği’nde başlayan, “Liberty Union” (Özgürlük Birliği) Partisi ile başarısız valilik seçimlerinden sonra 1981’den 1989’a Vermont eyaletinin en büyük kenti Burlington’ın belediye başkanlığını, 1991’den 2007’ye kadar Vermont milletvekilliğini ve son olarak da 2007’den bu yana da ABD Senatosu’nun ilk ve tek “sosyalist” senatörü Bernie Sanders.

Öyle ki, 2006 yılında yapılan seçimlerde ABD’nin ilk “sosyalist” senatörü olarak seçildiğinde muhafazakar televizyon yayıncısı Glenn Beck’in tepkisi, Vermont’un birlikten çıkarılmasının oylanmasıydı.

“Neo-con” Cumhuriyetçilerin propaganda kanalı “Fox News” kanalının ağır topu Bill O’Reilly’nin tepkisi ise, Vermont’tan her bahsettiğinde “birliği terk eden eyalet” nitelemesini yapmak olmuştu.

Bill O’Reilly bugünlerde de Bernie Sanders’ın Demokrat Parti’nin adayı olması için duacı. Böylece Cumhuriyetçiler’in kazanma şansını olduğunu düşünüyor.

Bernie Sanders’ın ırkçı, dinci Çay Partililer ve para babası Koch biraderler gibilerin karşısında bir “umut” olması için bunlar yetmez mi?

Yetmez ve yetmiyor.

Bizde nasıl “Batı’nın tekniğini alalım ama ‘ahlaksızlığı’ kalsın” akımı varsa, Sanders’ın “demokratik sosyalistliği” de “kızılların sosyal programlarını alalım ama ‘ahlaksızlığı’ kalsın” derecesinde. Ahlaksızlık derken elbette üretim araçlarındaki özel mülkiyetin ortadan kaldırılmasından bahsediyoruz.

Sanders, ABD’ye örnek olarak İskandinav ülkelerini örnek gösteriyor.

Büyük şirketlerin dörtte birinin hiç vergi vermediği, kalanların ise yasal boşluklardan yararlanıp önemli vergi indirimleri aldığı, “batırılmak için çok büyük” denilen bankaları kurtarmak için trilyonlarca dolar yardım yapılan, “Amerikan rüyası” olarak pazarlana gelmiş orta sınıfın çöktüğü, azınlıkların polis ve adliye şiddetiyle bastırıldığı, komşusu Kanada’dan 10 kat pahalıya ilaç satın almak zorunda kalan, Obama tarafından uygulamaya sokulan bir programla dahi ancak nüfusunun yüzde 90’ını içerisine alabildiği sağlık sisteminin tamamen özelleştirilmesi istenen ve yıllardır Cumhuriyetçilerin engellemeleriyle geçici bütçelerle idare edilen bir ülkeden bahsediyoruz.

Sanders, “demokratik sosyalizm” derken halka 10 kat pahalı ilaç satan ilaç şirketlerine karşı sağlığı bir hak olarak tanımlayalım diyor. “Batmak için fazla büyük” olan bankaların bölünmesini savunuyor. Yine 2000 yılından bu yana yaratılan tüm serveti ele geçiren en zengin yüzde 1’in ve tüm şirketlerin vergi vermesini sağlamak için “adil” bir vergi sistemi öneriyor. Hatta devlet üniversitelerinin “parasız” olmasından bahsediyor.

Az şey midir?

Önümüzdeki kışa Amerika’da yüzünü sola dönmüş, komünizm kapıdan baktırır olamaz mı?

Azdır, hem de düşünüldüğünden de az. Kapitalizme, özel mülkiyete evet ama tekelleşmeye hayırdan gidilecek fazla bir mesafe yoktur.

Ama Sanders’ı yıldız yapan esas konu ise kampanyaların finansmanına ilişkin söyledikleri.

İlginç olan ise ABD’deki başkanlık kampanyalarının her iki tarafında da bugüne kadar ki esas konu para babalarının ve büyük şirketlerin siyaset üzerindeki belirleyiciliği.

Şirketler ABD’de siyasetçileri kampanya fonlarıyla besliyorlar. Öyle ki, Koch biraderler Cumhuriyetçi başkan adayı belirlendiğinde 1 milyar dolar bağışlayacaklarını ilan etti.

Cumhuriyetçilerin önde giden aday adayı milyarder Donald Trump da Sanders ile aynı şeyleri söylüyor. Kimseden bağış almayan Trump kampanyasını kendi finanse ederken rakiplerine “kukla” muamelesi yapıyor.

Yüzde 1’e karşı yüzde 99.

Kulağa güzel geliyor ama yine de bir ezberin altını çizmekte fayda var.

Sosyalizmin önüne bir sıfat geldiğinde artık sıfat esas olandır, sosyalizm değil.

İnsanlığa ise sosyalizm gerekmektedir.

Reklam

Önceki Haberler

Cumhuriyetçilerden Biden’a Ukrayna tepkisi: Üçüncü Dünya Savaşı için zemin hazırlanıyor

ABD'de Biden'ın Ukrayna'ya uzun menzilli ATACMS füzelerini kullanma iznini vermesi sonrasında Cumhuriyetçilerden sert tepki geldi.…

21 Kasım 2024 18:14

Kızılay, 100 Milyon TL değerindeki arsayı yarı fiyatına peşkeş çekiyor iddiası

15 Temmuz Darbe Girişimi’nin ardından Kızılay’a satışı gerçekleştirilen ve değeri yaklaşık 100 Milyon TL olan…

21 Kasım 2024 16:45

Angela Merkel, yeni kitabında Donald Trump’ın Putin’den etkilendiğini yazdı

Eski Almanya Başbakanı Angela Merkel, yeni kitabında Donald Trump’ın baş başa görüşmede Trump’ın kendisine Doğu…

21 Kasım 2024 16:35

Sağlık Bakanı Memişoğlu’ndan istifa açıklaması

İstifa çağrılarına yanıt veren Sağlık Bakanı Memişoğlu, "Bebeklerimizin ölümüne engel olan bir kişiye niye istifa…

21 Kasım 2024 16:28

Yasadışı bahis soruşturmasında yeni iddianame: 5 fenomene hapis cezası talebi

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, yasadışı bahis suçlamasıyla tutuklu olan 5 sosyal medya fenomeni hakkında 1 yıldan…

21 Kasım 2024 16:25

Selma Ateş’e saldırıyı azmettiren Servet Bozkurt, elektronik kelepçeliyken Ankara’da 2 cinayet işledi!

Sinan Ateş Davası’nda abla Selma Ateş'e yönelik saldırıyı azmettiren Servet Bozkurt'un, Ankara’da iki cinayet işlediği…

21 Kasım 2024 16:16
Reklam