ANALİZ | Orhan Pamuk yine faydalı aptal
Anlaşılan Orhan Pamuk’un “Kafasında Bir Tuhaflık” devam ediyor ya da kim bilir ‘les idiots utiles’i yani “faydalı aptalları” oynuyor.
Orhan Pamuk’un “Kafasında Bir Tuhaflık” devam ediyor ya da kim bilir ‘les idiots utiles’i yani “faydalı aptalları” oynuyor.
Orhan Pamuk, İtalyan La Repubblica gazetesine bir demeç vermiş; Türkiye’deki ‘İslam yanlısı’ hükümetin daha fazla baskıcı olmaya ve otoriterleşmeye başladığını, ülkesi için korktuğunu dile getirmiş.
Ama Pamuk, ‘İslam yanlısı’ ve otoriter olarak nitelediği hükümeti destekleyen “yetmez ama evetçi” çevrenin önde geleni olduğunu söylemeyi unutmuş.
Pamuk, insan hakları ihlalleri bakımından Avrupalı ülkelerine bel bağlamış olacak ki, Türkiye’ye karşı daha sert bir pozisyon almaları gerektiğini söylüyor.
“İstanbul’u kurtarın, korkuyoruz”
Gazetenin Türkiye haberleri uzmanı muhabiri Marco Ansaldo’nun gerçekleştirdiği mülakat, “Pamuk: İstanbul’u kurtarın, korku içinde yaşıyoruz” başlığı ve “Güç, muhalifleri korkuttu ve laik düşünceye darbe indirdi” cümlesiyle birinci sayfadan duyuruldu. İç sayfada, “Türkiye’de bir korku iklimi var. Güç, muhalifleri ve gazetecileri korkutuyor. Avrupa sesini duyurmalı” başlığıyla yer alan mülakatın sunumunda, Pamuk’un genelde “Röportaj veririm, ama sadece edebiyat konusunda konuşalım” diyen bir tip olduğu söyleniyor. Ancak “bu sefer politikadan konuşmadan edemediğini” aktarırken dahi yalan söylüyor. Orhan Pamuk neredeyse her röportajında politik “mesajlar” veriyor. Bu politik mesajlarının en dehşet vereni ise elbette Esad’a Mektubuydu.
Orhan Pamuk, kendisiyle birlikte İsrailli yazar David Grossman, İtalyan yazar Claudio Magris, Cezayirli yazar Bualem Sansal, Alman yazar Martin Walser ve Alman kökenli Fransız siyaset ve toplum bilimcisi Alfred Grosser’in imzalarıyla Fransız Liberation gazetesinde yayımlanan mektupta, Beşar Esad’a “Suriye halkını kurtarması için” istifa etmesi ve çatışmakta olan tarafları BM çatısı altında müzakereye davet etmesi çağrısında bulunmuştu.
Pamuk istifanın “Esad’ın kendisi, ailesi, dostları, bölge ve dünya için tek gerçek çözüm yolu” olduğu görüşünün dile getirildiği mektubunda, “İstifa dışında ne yazık ki sizi ve ailenizi bekleyen tek yol var: Saddam Hüseyin veya Kaddafi gibi ölüm. Ya da La Haye’de mikropsuz bir hücrede ömür boyu hapis” ifadeleri kullanmıştı.
Suriye konusunda “büyük devletlerin” hesaplarını, Birleşmiş Milletler’in ise “tereddütlerini” eleştiren Pamuk’un da aralarında bulunduğu imzacılar, Esad’a kendisini şimdilik destekleyen Rusya ve Çin’e fazla güvenmemesi tavsiyesinde de bulunmuşlardı.
2011’den bu yana emperyalizmin ülkeye saldığı Türkiye, Suudi Arabistan, Katar destekli cihatçı çetelere karşı savaşan Suriye halkına bu savaşta 5 yıldır önderlik eden Devlet Başkanı Beşar Esad’ın kaybetmek bir yana, uluslararası kamuoyunda da meşruiyetini arttırdığını görmemek için kör olmak gerekiyor.
Dememiz o ki, Suriye’ye dokunanlar kaybederken, Suriye halkının desteklediği lider olan Esad hiç de kaybediyormuş gibi durmuyor.
“Kendim için korkmuyorum”
Kendisinin hiçbir şeyden korkmadığını dile getiren Orhan Pamuk, “Kendim için korkmuyorum. Ülkem için korkuyorum. Arkadaşlarım, laik Türkler, eğitimli insanlar, Avrupa yanlıları için korkuyorum” diye konuşurken insanın içinden “vah vah” diyesi geliyor.
Aslında papağan gibi hep aynı şeyleri tekrarlıyor, Türkiye’de basın özgürlüğü için çok endişeli olduğunu belirtiyor, Orhan Pamuk “Korku, hükümeti eleştiren gazetecilere dokunuyor, onlar tehdit ediliyor, işlerinden kovuluyor, gazeteleri kapatılıyor. İslam yanlısı hükümetimiz, son yıllarda liberal yüzünü kaybetmeye başladı. Her geçen gün daha fazla otoriter ve baskıcı oluyor” diye sözlerini sürdürüyor.
Avrupalılar daha sert pozisyon almalıymış!
Orhan Pamuk, “Avrupalı ülkeler ne yapmalı?” sorusuna ise, “insan hakları ihlalleri bakımından Türkiye’ye karşı daha sert bir pozisyon alabilirler” yanıtını veriyor.
Avrupalı liderlerin, Türklerle el sıkışırken ifade özgürlüğünü hatırlamalarını dileyen Pamuk, “Şansölye Merkel ve diğer Avrupalı yöneticiler, sadece Türkiye’deki göçmen ve sığınmacı meselesine konsantre olmamalı, hükümetimizle demokrasi sorununu da ele almalı” cümlesini kurarken “arı duru Türkçesi” karşısında ise “aman allahım!” diyerek, afallamamak elde değil.
AKP “aleyhine” bunca sözü sarf ettikten sonra Orhan Pamuk’un “Kafasında Bir Tuhaflık” birden bire kendini gösteriyor ve sığınmacılar konusunda duvarlar ören Avrupa’nın, kendi değerlerine zarar verdiğini ifade ediyor. Pamuk, bu konuda Türk hükümetini ise suçlayamayacağını belirtiyor. “Hükümetimize bir suç yükleyemem. Milyonlarca sığınmacıyı ağırlayan ve onlara yardım eden Türkiye, uzun süre yalnız bırakıldı. Türkiye bu konudaki tutumuyla tüm övgüleri hak ediyor” sözleriyle şizofrenik bir tavır sergiliyor.
Anlaşılan Orhan Pamuk’un “Kafasında Bir Tuhaflık” devam ediyor ya da kim bilir ‘les idiots utiles’i yani “faydalı aptalları” oynuyor.