Ötenazi tartışması: Kolon kanseri olan oğlunu öldüren baba
Türkiye "ötenazi"yi tartışmaya başlıyor.
Ötenazi, “ölümün kaçınılmaz olduğu ve tıp biliminin var olan verilerine göre iyileştirilmesi olanağı olmayan veya dayanılmaz acılar içinde olan kişinin tıbbi yollarla öldürülmesi veya tıbbi yardımın kesilerek ölüme terk edilmesi” şeklinde tanımlanıyor. Ötenazi aktif ve pasif olarak ikiye ayrılıyor. Aktif ötenazide hastaya direkt bir müdahale yapılıyor, pasif ötenazide ise tıbbi destek üniteleri ve yardımları hasta için durduruluyor. Türk Ceza Kanunu’nda ötenazi ile ilgili özel bir hüküm bulunmaması nedeniyle, bu fiil Türkiye’de kasten adam öldürme suçu olarak değerlendiriliyor.
Türkiye “ötenazi”yi tartışmaya başlıyor.
Kolon kanseri olan Fatih Biricik çektiği acılara dayanamayınca babasına “öldür beni” diye yalvardı. Hayatını oğluna adayan baba tetiğe bastı. Baba Salim Biricik, tutuklanıp cezaevine gönderilirken, avukat talebinde bulunmadı. Kocaeli Barosu tarafından atanan avukat Fatma Didem Dönmez ise, “Biz savunmamızı Türkiye’de var olan ötenazi yasağının aileyi bu noktaya getirdiğiyle ilgili hazırlayacağız. Bu davanın Türkiye’de ve dünyada gelişecek süreçte bir örnek teşkil etme durumu var” dedi.
Fatih Biricik 23 yaşındaydı. Kolon kanseri tedavisi görüyordu. 4 kez ameliyat oldu, defalarca kemoterapiye girdi. Acıları dinmedi Fatih’in. Babasıyla aralarında sarsılmaz bir duygusal bağ gelişmişti. Ve o gece… Fatih babasına yalvardı, “Bu acılardan kurtulmak istiyorum, öldür beni” dedi. İki yıldır psikolojik tedavi gören baba Salim Biricik, artık dayanamadı, bastı tetiğe. Yeni Yüzyıl gazetesinden Cengiz Erdil, İzmit-Köseköy hattında bir dramın izin sürdü.
4 yıl önce kolon kanserine yakalandı
Fatih Biricik, anne baba ve ablasıyla yaklaşık bir yıldır İzmit’in Erenler Mahallesi’ndeki Cedit Sitesi’nde yaşıyordu. Gencecik evlatlarının hastalığıyla İstanbul’daki hayatları altüst olan Biricik ailesi, 2 yıl önce vefat eden babaanneden kalan İzmit’deki eve taşınmışlardı. Orta halli bir aileydi Biricik ailesi. Köseköy’den getirdiği süt ürünlerini İstanbul’da pazarlayan baba Salim Biricik, işi gücü bırakmış ve emekli olmuştu. Tek oğlunun tedavisiyle uğraşıyordu. İstanbul’da yaşıyorlardı ama zaten bağlarını hiç koparmadıkları İzmit Köseköy’e gidip geliyorlardı. Amansız hastalık dört yıl önce buldu Fatih Biricik’i. Fatih’e kolon kanseri teşhisi konmuştu. Üniversite öğrenimini bıraktı, tam dört kez ameliyat oldu, defalarca kemoterapiye girdi. Tedavisi 9 Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde sürüyordu.
“Yavaş adımlarla bahçeyi turlarlardı”
Biricik ailesin yaşadığı site, İzmit’de 1999 depreminden sonra inşa edilen toplu konutlar bölgesi. Körfeze tepeden bakıyor. Fatih’in ailesi de dededen kalan ev kamulaştırılınca, buradan da konut sahibi olmuş. Adeta küçük bir kasaba nüfusunu barındıran sitenin güvenlik görevlisine, Biricik ailesini tanıyıp tanımadığını soruyorum. “Hayır. 3 bin kişi var burada, nasıl tanıyayım” diyor. Başka bir güvenlik görevlisi ise baba oğlu sık sık gördüğünü söylüyor, “Bahçede oturur, el ele, göz göze saatlerce konuşurlardı, yavaş adımlarla bahçeyi turlarlardı. Hiç kimseyle konuştuklarını, görüştüklerini görmedim. Çok içine kapanık insanlardı” diye anlatıyor.
O gece…
Beş blokluk Cedit Sitesinden yükselen İki el silah sesini kimse duymadı bile. Fatih evde annesi Lalehan hanımlaydı. Gün boyu yine hiçbir yiyememiş, aldığı onlarca çeşit ilaçla yatağında kıvrılıp kalmıştı. Baba Salim Biricik biraz geç geldi eve. Gördüğü manzara yine yüreğini dağladı. Baba polise verdiği ifadede şöyle diyordu: “Yine kriz haldeydi, kan kusuyordu. Eşim banyodaydı. ‘Baba çok acıyor artık dayanamıyorum, bir türlü iyileşmedim. Beni öldür’ dedi. Oğlumu bu halde görmeye dayanamıyordum. Kendimi kaybettim bir an ve başına iki el ateş ettim.” Sonra polisi ve kayınbiraderini aradı. Nice olayla karşılaşan deneyimli polisler bile gözyaşlarını tutamadı.
Fatih Biricik baba ocağı Köseköy’de son yolculuğuna uğurlanırken, baba tutuklandı. Biricik’in dayısı Temel Onat olay sonrasını şöyle anlatıyordu: “Eniştem aradı, Biz de gittiğimizde olay yeri inceleme ekipleri, savcı ve sağlık ekipleri oradaydı zaten. Son zamanlarda artık psikolojilerini çok kaybetmişlerdi. O an tabi ablam odada yokmuş. Silah sesine çıkınca olayı görmüş. Oğlu, ‘Ya yaşatın ya da öldürün’ demiş o da öldürmüş. Kendi talepte bulunmuş babasından. Son zamanlarda acıları artmıştı. İlaç tedavisi görüyordu. Ameliyat da olmuştu. Acıları artınca babasının da acıları artmıştır haliyle, tabi o anki duyguları neydi onu bilemeyiz. Baba oğul bir arada kalıp da aralarında ne geçti kimse bilemez.”
Avukatı: Türkiye için örnek dava olacak
Salim Biricik, tutuklanıp cezaevine gönderilirken, gerek polis gerekse savcı sorgusunda avukat talebinde bulunmadı. Kocaeli Barosu davasına bir avukat atadı. Avukat Fatma Didem Dönmez, müvekkilinin ruhsal sağlığının iyi olmadığını söyledi. Dönmez, savcılığın “ kasten adam öldürme” suçundan iddianame düzenleyeceği düşüncesinde olduğu belirtti. Dönmez, “savunmamız buna göre olacak” dedi. Türkiye’de ötenazinin yasalarla yasaklandığını belirten Dönmez, “Her ne kadar olay Fatih’in çektiği acıları ve sıkıntıları dindirmek için babasına yalvarması üzerine gerçekleşse de savcılar dosyayı kasten öldürme olarak hazırlayacak.
Biz savunmamızı Türkiye’de var olan ötanazi yasağının aileyi bu noktaya getirdiğiyle ilgili hazırlayacağız. Bu davanın Türkiye’de ve dünyada gelişecek süreçte bir örnek teşkil etme durumu var. Almanya, Hollanda Norveç, Danimarka ve İsveç gibi pek çok Avrupa ülkesi ceza yasalarına ötenazi davaları için ağır ceza suçu olmaktan bu durumu çıkarmıştır. Türkiye’de ise hastaya ötenazi uygulayan fail, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla yargılanıyor” diye konuştu.
Doktoru: Böyle bir olay görmedim
Fatih Biricik’in ilaçla tedavisini sürdüren doktorlardan biri de İzmit’deki Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Kazım Uygun. Uygun, Fatih Biricik’in ameliyatlarının 9 Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde yapıldığını, kendisine geçen yılın Temmuz ayından beri ilaçla tedavi uyguladığını belirtti. Uygun şöyle konuştu, “Fatih genç olduğu için hastalığı bir türlü kabullenemedi. Anne ve babası O’nun için çok fedakarlık yaptılar. Hastalık karaciğere sıçramıştı. Ağır bir vaka idi. Eve çıkmak istedi. 10 günden beri evde tedavi görüyordu. Meslek hayatımda ilk kez böyle bir olayla karşılaştım. Olayı duyduğumda şok içinde kaldım. Aileyi yakından tanımıştım. Çok üzgünüm”