Pusulayı kaybetmemek
Bütün bu tabloda Kürt sorunundaki gelişmeler konusunda sosyalist hareket sözünü ve tutumunu ise net olarak ortaya koymalıdır. Ancak ve ancak bu tutumu ortaya koyanların pusulaları sapmayacaktır.
Ankara’da yaşanan katliam sonrası belli ezberlerin, en azından sol açısından, yeniden değerlendirmeye tabi tutulacağı açık. Artık Kürt siyasi hareketi ile Türkiye sosyalist hareketi arasındaki ilişkinin açık ve kalın çizgilerle çizilmesi gerekiyor. Belki de siyasal olarak yapılamayan şey bugün toplumsal bir zorunluluk olarak ortaya çıkacak. Daha dün Kürt siyasi hareketi ile ittifak önerenlerin artık bugün ne yapacağının bir yerden sonra hiçbir önemi yok, söyleyeceklerinin ise önemi…
3. Ankara Katliamı, Kürt siyasi hareketiyle sola alan açılamayacağını net olarak ortaya koymuştur. HDP’nin bir siyasal parti olarak işlevinin 2. Cumhuriyet rejimi ile entegrasyon misyonunu göremeyen solun bundan sonra söyleyeceklerinin ağırlığı bulunmuyor. Yaşanan gelişmeleri, Kürt siyasi hareketinin etkisi altında değerlendiren ve tam da bu yüzden liberalizm virüsüyle hastalanmış bir bünyenin bu saatten sonra iflah olup olamayacağını gündem yapmanın kimseye faydası yok.
Hele komünistlere hiç.
Ancak bu ülkenin sosyalistlerinin bundan daha önemli sorunu ve gündemi olmalıdır. Sermaye iktidarının nasıl bir yönelime gireceğini ve bugün emekçi sınıflar açısından ne gibi tehlikelerin ortaya çıkacağını dert edinen bir devrimci mücadele çizgisinin masaya yatırılması gerekiyor.
Kürt siyasi hareketinin AKP ile mücadele verdiğini değil, dün ve bugün yaptıklarıyla AKP eliyle kurulan rejime dayanak olduğunu söylemekte beis bulunmuyor. Haziran Direnişi’ni “darbe” olarak değerlendiren Kürt siyasi hareketi bugün düzenin “milliyetçi, otoriter bir merkezileşmeye” doğru evrilmesine “objektif olarak dayanak” olmaktadır. Kaldı ki Kürt siyasi hareketinin ideolojik ve tarihsel süreci okumasının temel paradigmalarının liberalizm tarafından belirlenmesi, AKP eliyle kurulan rejimi karşısına almayı değil “pragmatist” bir siyaseti gündeme getirmiştir. Bugün gelinen noktayı açıklayıcı bir not olarak, bu durumu, kenara yazmak gerek.
Bugün Kürt siyaseti ile Türkiye sosyalist hareketi arasında artık kalın bir çizgi çekmek gerekir. Bağımsız siyasal hattı öremeyenlerin ise her zamanki gibi ortada kalacağı açık. Kürt siyasi hareketi ile sosyalist hareket arasındaki mesafe tayini konusunda net tutum alınmalı, ancak buraya takılıp kalacak sol içi bir gündemden derhal çıkmak gerekiyor.
Çünkü önümüzdeki günler zor geçecek.
Bugün ülkemizde ciddiye alınması gereken toplumsal zeminde milliyetçiliğin daha güçleneceği bir gerçeklik bulunmaktadır. Milliyetçi dalganın emekçi sınıfları sarması AKP’nin otoriter yönelimine daha fazla zemin olacağı herkes tarafından açık olmalıdır. Sosyalist hareket, Kürt düşmanlığı üzerinden pompalanan milliyetçiliğe karşı durmalı, bunun başkanlık başta olmak üzere AKP iktidarının kendini daha fazla dayatacağı bir politik argüman olarak gündeme geleceğini bilerek, geri çekilen değil tersine üzerine giden bir politik mücadele içinde olmalıdır.
AKP iktidarının kendi meşruiyetini Kürt sorunu ve milliyetçilik üzerinden pekiştirecektir. Bu durum en fazla Suriye konusunda Türkiye’nin Suriye’ye müdahale etmesinin bile gerekçesi haline gelebilme olasılığını kimse göz ardı etmemelidir. Böylesi bir durumda, emperyalizm ile arasında açı olan AKP iktidarı gibi tespitleri bir tarafa bırakmalı, tersine bir durumun ortaya çıkabileceğini hesap etmek durumundayız. Bugün AKP’nin toplumsal dokuda oluşturduğu “yedi düvele karşı savaş”, “Türkiye’yi hedef yapan büyük güçlere karşı direniş” argümanının altındaki gerçekler tek tek açığa çıkarılmalıdır. Bu söylemin aynı zamanda AKP iktidarının dayattığı gerici rejimin zemini yapılmasına izin verilmemelidir.
Bütün bunlarla birlikte, AKP’nin ajandasında yazan yeni anayasa ve başkanlık gündemi ortada duruyor. Ülkenin gerici bir rejim ve otoriter bir yönetim biçimine doğru götürülmesi konusunda AKP bugün daha fazla kendini güçlü hissetmektedir. Meclis’te dokunulmazlıkların kaldırılması ve Meclis tablosunda ortaya çıkacak değişimlerle birlikte bu yolda adım atılmayacağının garantisi bulunmamaktadır.
Bu sürecin daha fazla zor aygıtının devreye gireceği bir siyasal sürece kapı araladığı herkes için açık.
Önümüzdeki günlerde olası siyasal gelişmelere karşı direngen bir mücadele hattı verilmek zorundadır. Türkiye sosyalist hareketi, mücadele pusulasını saptıracak oyalanmalardan derhal sıyrılmalı, emekçi sınıflara yüzünü dönen bir mücadele pratiği içinde olmalıdır.
Bütün bu tabloda Kürt sorunundaki gelişmeler konusunda sosyalist hareket sözünü ve tutumunu ise net olarak ortaya koymalıdır. Ancak ve ancak bu tutumu ortaya koyanların pusulaları sapmayacaktır. *
* Kürt sorunu konusunda Türkiye Komünist Hareketi tarafından daha önce yayınlanan siyasal metni bir kez daha hatırlatmak isterim.
http://tkh.org.tr/2016/01/kurt-sorununda-komunistlerin-tutumu/