Rojava’daki ABD üsleri kabul edilemez!

Kurtuluş Kılçer, Suriye'de emperyalist müdahalenin yeni aşamasında Kürt Sorunu'na dair tartışmaları yazdı.

3 ABD üssü. Yani emperyalist ABD’nin 3 adet askeri üssü bulunuyor Rojava’da ya da Kuzey Suriye’de. PYD yönetimi altında bulunan bölgede.

Kobane’de yeni bir Fransız askeri üssü kuruluyor.

İngiliz askerleri Ürdün üzerinden olsun, Kuzey Suriye’de olsun, “Suriye muhalifleri” ile birlikte savaşın bir bileşini.

Almanlar bir taraftan. Rusya Suriye yönetimi tarafından davet edildi.

Bu fotoğraf normal karşılanamaz. Bu fotoğraf meşru görülemez.

Daha dün Rojava’da devrim oldu diye Türkiye solunun bir kısmının gündeme getirdiği gelişmelerin bir başka boyutunu oluşturuyor bu durum.

Görmezden gelerek, gözleri kapayarak, gündeme getirmeyerek emperyalizmin bölgeye yerleşmesine daha ne kadar sessiz kalınabilir?

Kürt ulusal sorununu, emperyalizm sorunundan bu kadar bağımsız ele alınabilmesi daha ne kadar mümkündür? AKP gerilesin diye HDP’nin desteklenmesi üzerine bina edilen siyasetin bu gelişmeleri görmemesi kabul edilebilir bir durum olabilir mi?

İstanbul’da bombalar patlıyor, ardından Bağdat ve Suudi Arabistan’da. Bütün bunları “saray ve çetesine” bağlayacak bir siyasal analiz yapılmayacaksa eğer ortada kocaman bir orman olduğu görülmeli. Sadece Türkiye’de ağaçlara bakarak siyaset yapılamayacağını teorik bir doğru olmanın ötesine geçirmenin yolu gerçekleri bütün çıplaklığıyla ifade etmekten geçiyor.

Rojava’ya emperyalizmin yerleşmesi kabul edilemez!

Tıpkı Irak’ın ABD emperyalizmin tarafından işgal edilmesine karşı çıktığımız gibi, emperyalizmin Suriye’ye parçalaması ve işgal etmesine de sesimizi çıkarmak zorundayız.

Bu fotoğraf bizim iddiamız değildir. PYD sözcüsü Salih Müslüm’ün itirafıdır:

“Batı Kürdistan’da 3 ABD üssü var. ABD öncülüğündeki Uluslararası koalisyon ve Washington’un desteğine güveniyoruz. Dış dünya ile diplomatik ilişkilerin geliştirilmesinin önünü açan ve Kürtler’e ait ayrı bir bayrak kabulü de dahil olmak üzere 85 maddeden oluşan bir federal anayasa taslağı hazırlıyoruz.”

Yine aynı şekilde; “IŞİD’e karşı operasyonlarda Demokratik Suriye Güçleri ve YPG’ye destek için Kobani’ye gelen Fransız askerleri için Kobani’nin Mıştenur Tepesi’nde üs kurulacağı belirtildi.” şeklinde yazıyor haber bültenleri.

Bu gelişmeler iyi gelişmeler değildir. Bu gelişmeler Ortadoğu’nun bir kez daha emperyalizmin çıkarları doğrultusunda paylaşılması anlamına gelmektedir. 100 yıldır yaşanan acılar tekrar ediyor, emperyalizm bir kez daha kendi çıkarları için yıkım, ölüm, savaş, göç gibi  sonuçlara neden olan emperyalist planlarını devreye sokuyor. Bunun için yerel güçleri kullanıyor, demokrasi havarisi kesilerek yarattıkları IŞİD canavarına karşı kurtarıcı rolü ve kisvesiyle bölgeye yerleşiyor.

Bu tehlike görülmelidir. Bu tehlike, emperyalizm yok sayılamaz.

Daha dün “Ortadoğu’da seküler güçlerle” (gericilik karşıtlığını da işleyerek) dayanışma adıyla Kürt siyasi hareketinin peşine takılmanın teorisini yapanlar, emperyalizm dendiğinde emperyalizmin kriz içinde olduğunu söylemiş, ‘üst akıl’  yaftasıyla emperyalizm diyenleri komplocu olmakla suçlayarak emperyalizme karşı mücadeleyi hasır altı etmiş, bunun iç siyasette karşılığı olarak ise liberalizmi “AKP gericiliğine karşı güç” olarak görme eğilimine girmişlerdi. Türkiye solunun bir bölmesinin bugün iç siyasette de gündeme getirdiği “demokrasi cephesi” söyleminin altında işte bu siyasal duruş yatmaktadır.

Bu görüşlere prim verilmemelidir.

Çünkü akıllar kör edilmiştir. AKP ve düzen karşıtlığı, düzenin ve emperyalizmin bir sorunu olan “sadece Erdoğan” karşıtlığına indirgenerek yukarıda özetlenen ve düzen içi bir “sol siyaseti” ortaya çıkarmıştır.

Bu anlayış düzen karşıtı değil, tersine emperyalizmin bütünlüklü çıkarları bağlamında belirlenen liberalizmin kuyruğuna takılmaktan ibaret düzen içi siyasete yelken açmaktır.

Emperyalizmin “e”si teleffuz edilmemektedir. Varsa yoksa AKP karşıtlığı ya da Kürt ulusal kurtuluşu!

Buradan Kürtlere özgürlük çıkmaz, olsa olsa emperyalizme bağımlılık çıkar. Buradan AKP geriletilmez, olsa olsa sermaye düzeninde “demokrasi cephesi” adıyla düzene koltuk değnekliği çıkar.

Gerçekler görülmelidir.

Biz devrimciyiz, sosyalistiz. Bizi biz eden değerlere ve tarihimize ihanet etmeyiz.

Denizler Altıncı Filo’yu denize dökerek, işkenceci ABD’li Komer’in arabası ODTÜ’de devrimciler tarafından yakılarak, 68 gençliği “Onlar Ortak Biz Pazar” adıyla Avrupa emperyalizmine karşı mitingler yaparak, Behice Boranlar NATO üyeliği için Kore’ye asker gönderenlere hayır dediklerinden dolayı hapis yatarak, Sinanlar Nurhak dağlarında ABD üssünü basmaya giderek yazıldı Türkiye sosyalist hareketinin tarihi. Bizi var eden değerler bu mücadelelerle şekillendi. Çok değil 40 yıl önce!

Solculuk, devrimcilik, sosyalistlik anti-emperyalizmdir aynı zamanda!

Bugün emperyalistlerin Rojava’da askeri üs açmasını, Kürt ulusal kurtuluşu adına görmezden gelmek olmaz!

Kürt ulusal sorunu, tarihsel bir sorun olarak nasıl ele alınacağı komünistler açısından açık.* Bu sorunun emperyalizm sorunundan bağımsız ele alınamayacağı bugünün siyasal gerçekliği olarak somut olarak karşımızda duruyor. Ortadoğu’nun emperyalizm tarafından işgaline hayır diyoruz. Suriye ve Irak’ta yaşananlar emperyalizmin müdahalesiyle ortaya çıkmıştır ve emperyalizmin bölgeye dahil planları buz gibi ortadadır.

Ortadoğu’da gerçek barışın ve halkların özgürlüğü emperyalizme karşı mücadeleden geçecektir.

 

* Marksist Manifesto Dergisi’nin 2. sayısında bu konuyla ilgili dosya yazılarını önermek isterim.