Saray’da bir hayalet dolaşıyor, Gezi’nin hayaleti!
Kurtuluş Kılçer, Gezi'nin 3. yıl dönümünde diktaörün korkulu rüyası Gezi'yi yazdı.
Bundan 3 yıl önce Mayıs’ı Haziran’a bağlayan günlerde kıvılcımı ateşlenen sonra milyonlarca insanı saran büyük bir halk hareketinin adıdır Gezi.
Pencerelerden başladı, sokaklara aktı, köprüler sallandı, meydanlar doldu… Milyonlarca insan Türkiye’nin hemen hemen bütün illerinde sokaklara çıktı. Erdoğan diktasına, AKP iktidarına karşı boyun eğmeyen milyonlar…
Taksim meydanı zapt edildi. Türküleri ve kitaplarıyla geldiler, AKM binasına “boyun eğme” pankartını astılar. Barikatlar kurdular, TOMA’ya karşı POMA’yı yaptılar.
Arkasında Erdoğan’ın sakız gibi diline doladığı ‘dış güçler’ yoktu. Çünkü sokağa çıkanlar zaten dış güçlere karşı boyun eğmeyen bu ülkenin yurtsever insanlarıydı.
Yaşamlarına, ülkelerine, cumhuriyete, değerlerine sahip çıkmak için sokaklara çıkmışlardı. Meclis’in işe yaramadığını gördüler, kendi işlerini kendileri çözmeye karar verdiler.
Polisi meydanlardan kovdular. Polisin gaz bombasına, mermisine vücutlarını siper ettiler. 8 genci bu ülkenin geleceğine verdiler.
Türkiye siyasi tarihinin en büyük direnişine imza attılar.
Salladılar, ama deviremediler. Çünkü üretimden gelen gücü elinde tutan işçi sınıfının grevini yanlarına alamadılar. Ancak bu dersi bu kenara yazdılar.
En uzun koşuysa elbet Türkiye’de devrim, Geziciler bunun en güzel idmanına çıkmıştı. İdmanı bile korkutmaya, ürkütmeye, sallamaya yetti.
İlkokul çocukları bile oyunlarını gaz polislerine karşı Gezi çocuklarının ebelemesi adıyla oynuyorsa bugün, en güzel provanın sahneye konulmasıdır Gezi.
3 yıldır her konuşmasında “Gezi olayları dış güçlerin oyunu” nakaratını ağzını her açtığında söylüyorsa diktatör, Gezi büyük bir provadır. Daha sahneye konulmadan provası bile bu kadar konuşuluyorsa eğer gerçeğini bir düşünün!
Her karanlık dönemde, her umudun bittiği zannedilen dönemde ayağa kalkacak bu halk.
Bugün bakmayın siz bu halkın sessizliğine, bu halkın içe kapanmış göründüğüne… Bu sessizliğin ardından büyük bir fırtına kopacaktır.
Kork ve titre diktatör! Saray’da bir hayalet dolaşıyor, Gezi’nin hayaleti. Gece koridorda, gündüz karşılama salonunda, sabah kahvaltı masasında, öğlen bakanlar kurulunun toplandığı odada.
Ne sana, ne senin gibilere, ne gericilere, ne sermayeye, ne polisine, ne emperyalizme boyun eğdik; eğmeyeceğiz.
Haziran Direnişi’nde yaşamını yitiren sekiz gencimizi yumruklarımıza yazdık. Onlara sözümüz var.
Bekle bizi Türkiye, bekle!