Fırat Devrim
“Bir şeyin başlangıcını duyurmak için hep ilk günden bahsedilir,
oysa ki o ilk gecedir ilk günü yapan!”
José Saramago
6 Kasım’ın önemini anlatmak için bu cümleden daha iyisi olamazdı herhalde. Tarihlerden 6 Kasım 1917, Çarlık Rusya’sının kullandığı Jülyen takvime göre 24 Ekim. Silahlı bolşevik işçiler ve askerler son hazırlıklarını yapmış, harekete geçmeye başlamışlar. Hapishanelerden tutuklu yoldaşlarını serbest bıraktıktan sonra Geçici Hükümet’e karşı dönemin başkenti Petograd’ta her yeri kontrolleri altına alıyorlar. Kızıl Muhafızlar buzu kırmış, yolu açmışlardır. Bu yol öyle bir yoldur ki, Dünya’nın 3’te 1’i sosyalizm ile, geri kalan kapitalist dünyada da burjuvazi kendi uluslarının sosyalizme yönelmesini engellemek için sosyal devletle tanıştı. Bu yol öyle bir yol ki, kapitalist dünya 70 yıl boyunca “komünizm tehdidi” korkusunu iliklerine kadar yaşadı. işsizliğin, yoksulluğun, açlığın, sömürünün, eşitsizliğin, adaletsizliğin olmadığı bir düzene açılıyordu bu yol.
Sadece sosyalist cephede değil, kapitalist cephede de işçi sınıfı için kazanımların gerçekleştiği, emperyalizmin kendini frenlemek zorunda hissettiği, işçi sınıfının haklarını almak için daha rahat şartlarda mücadele edebildiği, 3. dünya ülkelerinin emperyalizme tam boy teslim olmadan da yaşayabildiği, laikliğin, aydınlanmanın Ortadoğu ve Orta Asya ülkelerinde de filiz verdiği, savaşlar son bulmasa da bu savaşlarda ABD emperyalizminin kaybettiği bir yoldu. O yolun izinden önce Türkiye, Doğu Avrupa, Balkanlar, Çin, Küba, Latin Amerika, Vietnam, Ortadoğu, Afganistan, Kore, Güney Afrika ve daha pek çok ülke ve bölge ilerledi.
Burada Türkiye için bir parantez açmamız gerekir. Çünkü çok açıktır ki, 6 Kasım olmasaydı, Türkiye Cumhuriyeti de olmayacaktı. 30 Ağustos Zafer Bayramı’dır ama 26 Ağustos gibidir 6 Kasım. Bugün emperyalizmin planlarına karşı olarak Türkiye varsa bunu dostluk ve müttefiklik kurduğu Sovyetler Birliği’ne borçludur. Sonradan Türk egemen sınıfı bu borcu unutup SSCB’ye sırtını dönse de, Türkiye hem kuruluşunda, hem de taşıyıcı kolonları olan laiklik, halkçılık, devletçilik, cumhuriyetçilik, devrimcilik ilkelerinin her birinde sosyalizmin şu veya bu etkisinde kalmıştır.
Günümüzde ise Türkiye sermaye sınıfı ve onun iktidar partisi AKP bütün bu ilkelerden tek tek kurtuluyor. SSCB’nin dağıldığı, sosyalizmin sınıflar mücadelesinde geri çekildiği, işçi sınıfının devrimci enerjisini yeniden üretmek için zamana ihtiyaç duyduğu bugün, emperyalizm küreselleşme adı altında karşı saldırıya geçerken başta laiklik olmak üzere bütün bu kolonların altını dinamitliyor. Amaç belli, bu ülkeyi yıkıp, yerine; insana, kadına, işçiye, emeğe, yaşama düşman bir düzen, adına Osmanlı dedikleri bir gerici rejim, mezardan çıkartıp yeniden giydirdikleri bir ceset düzeni var etmeye çalışıyorlar. Görüyoruz işte, çocuklara tecavüz edilen, kadınların sokak ortasında öldürüldüğü, her gün birer ikişer, bazı günler 300’er 300’er ölen işçilerin “yaşadığı”, yoksulun dinle uyutulup zenginin istediğini yapıp parayı bastırarak hapisten çıkabildiği, bilimsel düşüncenin yerini hurafelerin aldığı, Osmanlı hayalleriyle gençlerini yabancı ülkelerde ölüme gönderen bir Türkiye’dir gidişat.
Bir de bütün bunlara direnenlerin ülkesidir burası. Tıpkı tüm dünyada, kalmadığı söylenen ama mücadelesine devam eden işçi sınıfı ve ilerici insanlık gibi ülkemizde de işçiler, emekçiler, kadınlar, aydınlar, öğrenciler direniyor, boyun eğmiyor AKP iktidarına, sermayenin ve onun tek adamının diktatörlüğüne, baskıya, sömürüye. Şimdi yeni bir 6 Kasım yaklaşıyor. Türkiye Komünist Hareketi 6 Kasım 2016’da herkesi Bostancı Gösteri Merkezi’ne, laiklik için mücadeleye çağırıyor. Belki bir devrimin arefesi olmayacak, ama Türkiye’nin kurtuluşunun yolunu gösteren bir tarihi dönüm noktası olabilir pekala bu 6 Kasım. Türkiye’nin laik olup laik kalmasını sağlamanın yolunun sosyalist devrimden geçtiğini düşünenlerin davetidir yaklaşan tarih. Yeni bir cumhuriyet, sosyalist cumhuriyet diyenlerin direnenleri örgütlenmeye, vazgeçmemeye ve o çok ihtiyaç duyduğumuz zafer için mücadeleye çağırdığı günün adıdır 6 Kasım. Sözün özü, bu satırların yazarı olarak ben de okuyucuyu gidişatı tersine çevirmek için 6 Kasım Pazar günü Bostancı Gösteri Merkezi’ne çağırıyorum. Laiklik için, karanlığa karşı aydınlığın ateşi olmaya, Kerem gibi yanmaya. Orada görüşmek üzere, bu daha başlangıç demek için.