8 kamyon, 3 iş makinesi ve tecavüz
SERBEST KÜRSÜ | 8 kamyon, 3 iş makinesi ve tecavüz: Günler öyle geçiyor... Ölüm, acı, öfke, tecavüz… Ama en çok da öfke. Evet, burası bizim memleketimiz.
Adem Macar
Günler öyle geçiyor… Ölüm, acı, öfke, tecavüz… Ama en çok da öfke. Evet, burası bizim memleketimiz.
Cuma günü, Siirt’in Şirvan İlçesinde Ciner Grubuna ait bakır madenin de yaşanan “iş kazası”nda 4 işçi kardeşimizi kaybettik. 12 işçi kardeşimiz de şu anda toprak altında can çekişiyor. Can çekişiyor diyoruz; çünkü, toprak altında kalan işçi kardeşlerimizden Halil Başer’in ailesini aradığı, ancak iletişim kurulamadığı söylendi.
Maden işçileri toprak altında can çekişirken, bu işin siyasi sorumlusu olan Çalışma Bakanı bazı “istişareler” yapmak üzere ülkemizin başka bir kentinde memurları tarafından çiçeklerle karşılanıyor. Ülkemizi yöneten siyasi akla göre, iş cinayetlerinin yaşanması insanın “fıtrat”ı yani kaderiyle ilgili. Çalıştıkları ocakta kıytırık bir cihaz olmadığı için 301 maden işçisi kardeşimizi kaybettiğimizde de “bu işin fıtratında var, 1800’lü yıllarda İngiltere’de de oldu” deyip, tarikat yapılanmalarını ailelerin öfkesini engellemek için Soma’ya göndermişlerdi. Sermaye sınıfının partisi AKP’nin fıtrat-kader söylemi de, tarikat yapılarının halkı ikna etmek üzere görevlendirilmeleri de ideolojiktir.
Yazının başlığı dikkatinizi çekmiş olabilir, açıklayalım: Amerikancı dincilerin ideolojik aygıtı Yeni Şafak “gazete”si 16 işçi kardeşimizin toprak altında kalmasını “8 kamyon 3 iş makinesi toprak altında kaldı” şeklinde “haber”leştirdi. Tekrar edelim, haberin başlığı da ideolojiktir. Siz buna, “insanlık dışı, vicdansızlar, bu başlığı nasıl atarlar” diye öfkelenebilirsiniz. Elbette, biz de kızıp öfkeleniyoruz. Ancak yaşadığımız onlarca pratik deneyim, tek başına vicdan sahibi olmanın bir işe yaramadığının açık kanıtı niteliğinde değil mi?
Biz, salt “hümanizm” üzerinden bir değerlendirme yapmıyoruz. Siz öfkenizi nasıl tanımlarsanız tanımlayın ancak sizi ve bizleri öfkelendiren düzenin adını koyup kapitalizmi karşımıza alıp mücadele edin, edelim. Kapitalizm böyle bir şey. İnsanlar toprak altında can çekişiyormuş, ölüyormuş patronların, patronların siyasi temsilcilerinin ve yazılı-görsel basınlarının umurunda olmaz. Yeni Şafak’ın kullandığı başlıkta da açıkça görüleceği üzere, onlar için kamyonlar ve iş makineleri işçilerden daha değerlidir.
Örgütlenip müdahale etmezsek, biz onar onar, yüzer yüzer öldürülürken, onlar da “bu işin fıtratında var” demeye devam edecekler. Ne yaparsak kendi ellerimizle, işçi sınıfının öncü partisiyle yapacağız. Bu düzeni de, düzenin sahiplerini de tarihin çöplüğüne göndermek boynumuzun borcudur.
Medeni Hukuk – Şer’i Hukuk- Küçüğün Rızası
Biliyorsunuzdur, AKP’li vekillerin Meclis’e sunduğu, “tecavüzcüleri aklama” kanununu olarak tanımlanan tasarı ve AKP’li kimliğiyle bilinen Karar Gazetesi’nde de yazıları yayımlanan Vahdettin İnce’nin bir televizyon proğramında söylediği sözler memleketin gündeminde. Programcı, V.İnce’ye soruyor: “13 yaşındaki bir çocuk dini nikahla evlendirilirse sizin açınızdan tamamdır yani…” İnce’nin cevabı net: Evet.
Bu net cevaba programın diğer katılımcıları karşı çıkarken, V.İnce gülerek karşılık veriyor. İşte, bu net cevap ve gülüş ideolojiktir. Nasıl yani derseniz, V.İnce gibi “şeriatçılar” olaya hukukun evrensel nitelikleri, Medeni Hukuk ya da Türk Ceza Kanunu (TCK) bağlamında bakmıyor. Kendi ideolojik görüşleri kapsamında değerlendirip yorumluyorlar. Zaten, bunu da aynı programda açıkça dile getirip şöyle demiş: “Sizin tecavüzcüsüyle evlenmiş dediğiniz şey, dini nikahla evlenmiş çocuktur”.
İşte, karşımızda bu denli net bir ideolojik tutum var. Ülkemizin Adalet Bakanlığı koltuğunda oturan kişi “küçüğün rızası, ülkemizin gerçekliği” diyerek partili vekillerinin Meclis’e getirdiği tasarıya desteklerini sunuyor. Tabii işin bir de, çocuk yaştaki kadınların evlendirilmeleri yönünde fetva veren dinci çevrelerin AKP’nin girişimiyle ilgili doğrudan talepleri var, bunu da biliyoruz.
Onlara (şeriatçılara) göre, “buluğ çağı”na erişmiş olan (bilebildiğim kadarıyla ülkemizde kadınlar için buluğ çağına erişimi ortalama 12-13 yaşlarıymış) her genç kadın evlenebilir. AKP’li vekillerin de Meclis’e getirdikleri kanun taslağı küçük yaştaki çocukların evlendirilmelerinin önündeki yasal engelin kaldırılması ve tecavüze uğrayanın tecavüzcüsünü “affedip” evlenmesinin önün açan bir düzenleme. Yani, yapılan düzenleme insanlıkla, vicdanla açıklamaz, Bu doğrudan ideolojik bir saldırıdır.
Elbette, biz kimilerin yaptığı gibi “gerçek dinde böyle bir şey yok, çarpıtıyorlar” tartışmasına girmeyeceğiz/girmeyiz. Onu dinciler kendi aralarında tartışsınlar, biz dinlerle ilgili tartışmalarımızı yüzlerce yıl önce tamamladık. Bizim gördüğümüz şey, karşımızdakinin ideolojik netliğidir.
Tam da burada bir anekdot aktarmak isterim. Sinan Çetin’in oğlu sarhoşken aracıyla bir polis memurunu ezip öldürmüştü. Polis memurunun ailesinin şikayetini geri çekmesiyle Rüzgar Çetin serbest bırakılmıştı. Karar Gazetesi’nde konuyla ilgili bir yazı kalem alan ve kendisini “şeriatçı” olarak tanımlayan Hakan Albayrak şöyle yazmıştı:
“Çetin ailesi de, diyet ödemiş olsa(ydı) bile, bundan ötürü kınanamaz(dı). Neye göre? Kur’an’a göre. Bakara suresinin 178’inci ayetinde, öldürülenler hakkındaki kısas ilkesi vurgulandıktan sonra, öldürenlerin diyet karşılığında bağışlanabileceği de hükme bağlanıyor ve mealen ‘Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir’ diye buyruluyor.”
Yazısının sonunda da Rüzgar Çetin’in serbest bırakılmasına tepki gösterilmesinin “bir İslam ülkesi için anormal bir durum” olduğunu belirtiyor. Yani, H.Albayrak R.Çetin’in bir anlaşma sonucu salıverilmesinin şeriata uygun olduğunu belirtiyor. Burada da yukarıdakine benzer net bir tutum var, bu da ideolojiktir.
Dolayısıyla, çocuklarımıza, ülkemize, emeğimize dönük açık ideolojik bir saldırı olduğunun bilincinde olacağız. Bu saldırılara “hümanist” söylemlerle, vicdanla karşı koyamayız koyamıyoruz da… O halde yapmamız gereken bellidir. İdeolojik saldırılara karşı bireysel tepkiler gösterip köşeye çekilmek değil, örgütlenip mücadele etmek. Onlar, “örgüt, örgütlenmek” kavramını duyunca “ya bunlar ideolojik düşünüyor” diyecekler. Biz de cevap vereceğiz; evet ideolojik düşünüyoruz ve sizi yeneceğiz.