Karanlıkları aydınlatan liselileri bekleyen ne?
Liselilerin, son dönem yaptıkları eylem ve çağrılarına dönük değerlendirme...
İlker Demirer
Toplumları sarsan olayların hangi anda çıkacağı çoğunlukla bilinemez. Öngörüler yapılır, biriken öfkeye işaret edilir, yaklaşmakta olan hareketlenmenin fay hatları analiz edilir ve tavır alınır, ancak gene de bir patlamanın ne zaman geleceğini bilemezsiniz. Bu patlamanın etkilerini de ancak süreç içinde değerlendirebilir ve doğrultusunu netleştirebilirsiniz.
Bu durum bir kez daha yaşandı… İstanbul Erkek Lisesi (İEL)’nde başlayan ve diğer liselere yayılan “açıklama yarışı” esasen birikmekte olan öfkenin, dışa yansımasıdır. Biraz daha soyutlayacak olursak; AKP eliyle kurulmaya çalışılan İkinci Cumhuriyet’in yarattığı fay hatlarının gerilimleridir bugün yaşanmakta olan. Özellikle son dört yıldır liselerde uygulamaya konulan 4+4+4 eğitim sistemi tam boy bir toplumsal dönüşümü hedeflerken, bu dönüşüme karşı doğal direnç noktaları ortaya çıkmış ve bu doğal direnç noktalarından biri laiklik başlığında yoğunlaşmıştı.
Doğal olaraktır ki; bu süreçte laiklik başlığında eğitim alanı öne çıkarken, kamusal mekanın yeniden düzenlenmesi de gündeme gelmiştir. Bu dönemde eğitim politikaları yoluyla gericiliğin ideolojik aygıtları devreye sokulurken, gericiliğin “yetersizliği” düzenin “resmi ideoloji” ihtiyacını karşılayamamakta, düzenin meşruiyet kanallarını zayıflatmaktadır. Bu zayıflamanın sonucu olarak ise bir dizi gerilim ortaya çıkıyor ve gerilimler hareketlenmeleri doğuruyor.
NEDEN KÖKLÜ EĞİTİM KURUMLARI AYAKTA?
Liselilerin bugün karşı karşıya olduğu durum bununla ilişkilidir. AKP’nin bir bütün halinde gericiliği boca ettiği bir dönemde, bilimsel ve laik eğitimin esas alındığı “köklü eğitim kurumlarının” direnç göstermesi olağandır. Özellikle son dört yıl içinde Fen ve Anadolu liselerinin karşı karşıya olduğu “itibarsızlaştırma” çabaları, burada okuyan gençleri tepkili hale getiriyor.
Bu tepki kökleri derine inen aydınlanma fikriyatının bu topraklardaki doğal yansımasıdır. Türkiye’de özellikle kapitalistleşme süreciyle iç içe geçmiş, ülkenin modernleşme sürecinin fitilini ateşleyen kadrolarını yetiştiren Sultan-i Mektebi ve İstanbul Erkek Lisesi’nin bugünkü hareketlenmenin başlangıç noktaları olmaları, aydınlanma fikriyatının kökenleriyle ilgildir.
Bu okullar çıkış noktalarıydı, laiklik mücadelesinde doğal olarak kendilerini ön saflarda buluyorlar. Bununla birlikte, aradan geçen 150 yıllık dönemde elde edilen tecrübe bize aydınlanma mücadelesinin emekçi mücadelesi içinde anlamlı kılınabileceğini gösteriyor. O nedenle; bugünün mayasında mutlaka emekçi bir karakter bulunmak zorunda.
Zorunluluğu nasıl gerçeklikle buluşturacağız? İşte asıl cevabını bulmamız gereken soru bu. Diğer tüm analizler; ancak böylesi bir soruya verilecek cevapla bağ kurduğu zaman anlamlı olacaktır. Dolayısıyla sorunun yanıtına odaklanmamız gerekiyor.
NE YAPMALI, NE YAPMAMALI?
İlk olarak bugünkü hareketlenmenin sezgisel olduğunu ve sezgisel olanın akılcı bir strateji ile bütünleştirilmesi gerekiyor. Biraz somutlaştıracak olursak; “proje okullar” uygulamasının doğal ürünü olarak köklü eğitim kurumlarının gericileştirilmesi ve itibarsızlaştırılması liseliler arasında tepkiye neden olurken, bu tepkinin idare boyutunu aşarak düzene yönelmesi gerekmektedir. Bir başka deyişle idarecilere dönük tepki, AKP ile bütünleştirilmelidir.
Pek çok okulda bu tepki bütünleşme eğilimi gösteriyor. Bu eğilimin güçlenmesi, siyasallaşması ve siyasallaşırken sağlam ayaklar üzerine kurulması gerekiyor.
İkinci olarak ise liselerdeki mücadelenin diğer kesimlerden yalıtık, siyaseten belirsiz ve her şeyi bir araya getiren bir tarzda olmaması gerekiyor. Örneğin hareketlenmenin başladığı yerlerde liselilerin kendi kabuklarına çekilerek içe kapanmaması gerekiyor. Dahası her şeyi söylemek adına hedefin belirsizleştiği, herkesi kapsamak adına siyasetsizliğin yüceltildiği bir batağa çekilmemek gerekiyor.
Bugün yapılması gereken şey; gericiliğe karşı aydınlanma ve laiklik mücadelesidir. Eğitim alanında cisimleşen ve proje okullar başlığında hareketlenmeye neden olan bu gerilimin ikirciksiz bir biçimde laiklik mücadelesinin yükseltilmesiyle mümkündür. Bu mesele tek başına “proje okullar” meselesinden öte bir memleket meselesidir.
Dolayısıyla “fikri hür, vicdanı hür” nesillerin, birinci vazifelerinden yola çıkarak başlarını dik tutmaları bugün çıktıkları yolu başarıyla yürümelerini sağlayacaktır.
Başarı, mücadele ve örgütlülük…
Fikrimizle, vicdanımızla ve emeğimizle hür olmak için; başa yazacağımız üç parola bunlardır.