Unutturmaya çalışıyorlar ama!
Onur Ünal'dan sosyalizm mücadelesinin unutturulmaya çalışılan kavramları üzerine bir değerlendirme.
Onur Ünal
Unutturmak kavramını siyaseten yakın markaja aldığımızda genel anlamda bu kavramın kapitalist düzene su taşıyanlar veya suyun başını tutanların yani kısaca burjuvazinin çıkarlarına katalizör görevi gördüğünü, bu erklerin tasallutunda hayatını idame ettirmeye çalışan yığınların çıkarları söz konusu olduğunda ise aleyhine işlediğini görürüz.
Tarihin inişli/çıkışlı, engebeli arazilerinde yol almaya, yol açmaya çalışan emekçi yığınların, kimi yaşanmışlıkları ve kimi deneyimleri biriktirmiş olması sayesinde azımsanmayacak kazanımlar elde ettiğini biliyoruz. Bugüne kadar tarihin tekerleğinin emekçiler lehine döndüğü ve süratlendiği çokça örnekler yaşandı. Emekçi yığınlar tarafından döndürülen tekerleğin hızı ne derece süratli idiyse, kazanımlarımızın toplumsal hafızadan silinip gitmesi bir o kadar zor olmuştur. Bu durumun kendisi burjuva düzeni temsil edenlerin toplum karşısında kendi ideolojik zeminini ve üst yapı kurumlarını inşa edebilmesi önünde ciddi engeller barındırması anlamına da geldi çoğu kez.
En geniş çerçeveden bakıldığında dahi cumhuriyet fikri ile kan uyuşmazlığı yaşayan işbirlikçi, gerici veya sermaye yanlısı iktidarların ve payandalarının yukarıda ifade edilmeye çalışılan toplumsal hafıza engelini aşamadan toplum nezdinde “mutabakat” ve “istikrar” sağlaması maddenin kimyasına ters bir durum oluşturmuştur. Burjuva düzen temsilcilerinin işbirlikçi, gerici ve sermaye yanlısı bir zemin inşa edebilmesi ve “istikrar” sağlaması için toplumun büyük kesimlerinden onay alınmış olması kendi başına yeterlilik sağlamamaktadır. Çünkü İnşa edilmek istenen zemine onay alınması dahi mümkün olmayan örgütlü veya örgütsüz ama ilkeli bir omurgaya sahip olan en geniş anlamıyla direngen kesimlerin varlığı çoğu kez bu inşa sürecinin önüne set çekmiştir. Bu durum karşısında burjuva iktidar aygıtının kendine biçtiği misyon, toplumsal hafızanın silikleştirilmesi veya mümkünse unutturulması yönünde olmuştur. Bu da demek oluyor ki gerici ideolojik dönüşümler gerçekleştirme arzusu ve uygulamalarının, toplumsal hafızası güçlü, ilkeli ve direngen kesimlerde karşılık bulmuyor oluşu, burjuva iktidar aygıtının kendi ideolojik zeminini inşa etme sürecinde sürekli bir sıkışma halinin yanında kriz dinamiklerinin de yönetilemez noktaya ulaşma olasılığının arttırması anlamına gelecektir.
Yukarıda bahsedilen durumun en somut örneklerini ise bugün kendi memleketimizde iliklerimize kadar yaşamaktayız. Bu gerici, işbirlikçi ve piyasacı misyonun koçbaşılığını yürütenler bellidir. Birlikte uzunca bir dönem yol yürüyüp, birbirlerine çok şey borçlanmış Cemaat ve AKP başta olmak üzere aynı filmde ‘’figüranlık ta olsa farketmez yeter ki bizimde bu çorbada tuzumuz bulunsun, biz de kadraja girelim’’ noktasından tutan ve rol talep edenler, bu gerici ve işbirlikçi zeminin inşa edilmesinde, toplumsal hafızanın silikleştirilmesi noktasında doğrudan veya dolaylı olarak katkısını esirgemeyenlerin de tarih önünde hesap vereceği asla unutulmamalıdır. Bununla birlikte baş aktörlüğünü kimselere kaptırmak istemeyen AKP’ye değneklikte kusur etmeden oksijen maskesini her an hazırda bekleten, lazım olduğu durumda tereddüt etmeden “pay”laşabilecek, düzenin diğer ‘’muhalif’’ unsurlarının AKP için bulunmaz Hint kumaşı niteliği taşıdığını gözden kaçırmamak gerekir. Yalnız AKP’ye kendi dışından gelen bu ‘’ciddi’’ desteğe rağmen yaratılmaya çalışılan gerici, işbirlikçi, sermaye yanlısı 2. Cumhuriyet rejiminin ayakları üzerinde sağlam bir şekilde durması hiç kolay olmayacaktır.
Burjuva düzenin temsilcileri açısından unutturmak siyasetinin nereye oturduğuna daha yakından baktığımızda; özellikle burjuva iktidar aygıtının güncel veya yakın dönem çıkarlarının baskınlığı daha ön planda gözükse de nihai hedef olarak kurguladığı toplumsal dönüşümü ve zemini inşa edebilmesi için uzun vadede kendi cephesine koruma kalkanı oluşturup sürekli yığınak yapması gerektiği anlaşılacaktır. Bu noktada tarihsel kazanımlarımızın silikleştirilmesi hatta mümkünse unutturulması ile asıl amaçlanan 2. Cumhuriyet rejiminin inşası aşamasında bir nevi ‘’zemin temizliği’’ ihtiyacıdır.
Bugün oluşturulmaya çalışılan bu gerici atmosfere karşı itirazı olan, boyun eğmeyen ve yüzünü aydınlığa dönmüş milyonlarca emekçiye bir dizi görev ve sorumluluk düşmektedir. Bu noktada altını kalınca çizmemiz ve sımsıkı sarılmamız gereken mücadele başlıklarımız konusunda net olmak zorundayız. Net olmaktan kasıt, bu başlıklardan birini diğerinin önüne veya ardına koymamak, birinin diğerinin üstünü örtmesine izin vermemek ve çizilecek olan mücadele hattımıza sadık kalmak konusunda koyulan şerhtir.
Mücadele başlıklarımız bugün bizler gibi milyonlarca emekçiye unutturulmaya çalışılan kavramlardır.
1- Gericiliğe karşı Lâiklik ve Aydınlanmacılık
2- Emperyalizme karşı Yurtseverlik ve Bağımsızlık
3- Piyasacılığa, Özelleştirmelere ve Sermaye Diktatörlüğüne karşı Kamuculuk
O halde bizlere de yazının başlığını tamamlamak düşer.
Unutturmaya çalışıyorlar ama BAŞARAMAYACAKLAR!