Rus haber ajansı Sputnik’in yaptığı anket araştırmasına göre, zamanında Sovyetler Birliği’nin bir parçası olan 11 cumhuriyetten 9’unda yaşayan 35 yaşın üstündeki insanların büyük çoğunluğu, Sovyetler Birliği’nde yaşamın daha iyi olduğunu düşünüyor. Sputnik’in 12,645 insanla görüşerek elde ettiği bulgular, 4 Temmuz ile 15 Ağustos 2016 tarihleri arasında toplanmış.
Yapılan ankete göre, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nde yaşayan Rus vatandaşların %64’ünün, SSCB döneminde yaşadıkları hayatın, şimdiye kıyasla daha iyi olduğunu ortaya koyuyor. SSCB’deki yaşamın, şimdiki yaşamlarına kıyasla daha iyi olduğunu düşünenler arasında en yüksek oran Ermenistan ve Azerbeycan’a ait. Bu iki ülkeyi %61 ile Kazakistan, %60 ile Ukrayna ve Kırgızistan, %53 ile Belarus ve %51 ile Gürcistan takip ediyor.
Anket sonucunda elde edilen bulgular, Rus tarihçi Richard Pipes’ın elde ettiği ve New York Times gazetesinde yayınladığı bulgularla paralellikler gösterir nitelikte. Pipes’ın elde ettiği bulgulara göre, Rus vatandaşların %74’ü, SSCB’nin yıkılmasından sonra oluşturulan yeni hükümetin iş güvencelerini, devlet destekli sağlık sistemini ve diğer sosyal hakların ortadan kaldırılmasından ötürü “pişmanlık duyduklarını” ortaya koymuştu. SSCB’nin yıkımından sonra, o zamana kadar devletin ev, kıyafet, ulaşım gibi konularda belirlediği ücret kontrolleri ortadan kalkmış ve tam boy piyasa ekonomisine geçilerek vatandaşlar piyasanın insafına terk edilmişti.
Bilindiği üzere, Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından birçok burjuva ideoloğu, SSCB’deki yaşamın ne kadar kötü olduğu, insanların sürekli olarak mutsuz olduğu gibi bir takım yalan bilgiler üreterek komünizm düşmanlığı yapmışlardı. SSCB’nin yıkılmasını adeta zafer sarhoşluğu içinde kutlayan bu çevreler, artık yoksulluğun, savaşın olmadığı; “demokrasinin” egemen olduğu bir dünyanın başladığını duyurmuşlardı.
SSCB’nin yıkılmasından bu yana ise bizlerin gördüğü bunun tam tersi. SSCB’nin yıkılmasından bu yana dünya üzerinde zengin ile yoksullar arasındaki sınıfsal farklılıklar daha da artmış, işsizlik ve yoksulluk kapitalist ülkeler için “değişmez bir kural” haline gelmiş, savaşsız geçen bir yıl bile olmamıştır.