Suad Salih: Kadın köleler ancak 'meşru savaş'larda alınabilir

El Ezher Üniversitesi ilahiyat profesörü Suad Salih'in kadınlarla ilgili açıklamalarına dair...

Suad Salih: Kadın köleler ancak 'meşru savaş'larda alınabilir

Derin Demir

Dün basına yansıyan haberlerde, Mısır’ın El Ezher Üniversitesi’nde ilahiyat profesörü olan Suad Salih El Hayat TV’ye yaptığı açıklamalar gündeme gelmişti. Bu haberin 2014 yılının bir haberi olduğunu belirtelim. Ancak habere gösterilen tepkiler bu yazıyı yazdırmaya yöneltti.

Salih; İslam’ın köleliğe bir düzen getirdiğini, düşmanın kadınlarının köle olarak alınmadığı takdirde onları yenmenin mümkün olmayacağını söyleyerek eklemiş: “Onları aşağılamak için, bir ordu komutanının ya da herhangi bir Müslümanın malı haline gelirler ve bunlar da o kadınlarla kendi karıları gibi cinsel ilişkiye girebilirler“.

Ayrıca kadın kölelerin ancak “meşru savaş”lardan alınabileceğini de belirtmiş.

Ortadoğu coğrafyasının sömürgeci perspektifinden kurulması hatırlanarak, bu coğrafyanın son yıllardaki tarihsel değişimini görmek gerekir. Ortadoğulu kadınların bu tarihsel değişimin neresinde olduğunu ve nasıl bir rol oynadıkları sorularını sormak ve bununla beraber emperyalizmin “demokrasi”sine karşı bir mücadele vermek bugün daha önemlidir. Bu ideolojik ve siyasal mücadele alanını dikkate almadan, kadınların seslerine kulak vermeden bugünü anlamak da kolay olmayacaktır.

İranlı yazar Afsaneh Najmabadi, İran için yaptığı bir analizde namusun İslami bir içerikten milli içeriğe doğru nasıl kaydığını şöyle anlatır: “Ulusun erkek oluşu ile vatanın kadın oluşuna sıkı sıkıya bağlı olan bir kavram da namustu. Kökleri İslam düşüncesinde bulunan namus kavramı, milletin dinsel bir cemaatten milli bir cemaate dönüşmesiyle birlikte dinsel anlamından (namus-i İslam) koparılarak milli bir anlam kazanmıştır. Kadının iffeti (ismet) fikri ile İran’ın bütünlüğü arasında gidip gelen namus, gerek kadının iffetini, gerekse de İran’ı erkeğin sahiplenmesine ve korumasına tâbi kıldı: Cinsel namus ile milli namus, karşılıklı olarak birbirlerinin oluşturucusu olmuştu.”

“Devrim”den sonra Mısırlı kadınlar

Emperyalizmin Mısır’a “demokrasi götüreceğiz” aldatmacası ile başlayan müdahalesi kadınların hayatını her geçen gün daha da zorlaştırdı.

Özellikle Selefi grupların eylemleri Mısır’ı iyice kaosa sürüklemişti. Bu gruplar kilisenin yakılması, güzellik salonlarının basılması, yılbaşı ağaçlarının yasaklanması, kadın ve erkeğin aynı plajda denize girmesinin yasaklanması… gibi bir çok olaya imzasını atmıştı. Ancak Mısırlı kadınlar dönem dönem kitlesel eylemler yaparak tepkilerini ortaya koydu. Özellikle bu kitlesel eylemlerin birinde yaşanan polis saldırısından sonra gözaltına alınan kadınlara bekaret testi uygulanması dünyada ciddi tepkilere neden olmuştu.

Mısır’da kadın mücadeleleri 19. yy’da başlar ve Ortadoğu coğrafyasının en önemli kadın örgütlenmelerine sahne olur. Örneğin 1919’da İngiliz sömürgeciliğine karşı kadınlar Kahire’de büyük bir miting düzenlemişti. Kadınlar yaptıkları bu büyük mitinglerle birçok yasal hakkı da elde etmişlerdi.

Bir küçük hatırlatma

Yazının başında bahsedilen habere döndüğümüzde bir hatırlatma yapmak önemli olur diye düşünüyorum.

Geçtiğimiz yaz New York Times Gazetesi, Irak’ta IŞİD tarafından esir alınan ve daha sonra kurtulan kadınlarla yapılan bir röportaj yayınlamıştı.

Röportaj, 11 aylık esaretten sonra kurtulan bir kız çocuğu ile yapılmıştı ve onu esir alan, tecavüz eden IŞİD üyesinin ‘İslam’ın emriyle ganimet olan bir kâfire tecavüz etmek, Allah’a yakınlaştırıyor’ açıklamasını hatırlıyoruz. Röportajı yapan muhabirin görüştüğü Ezidi kadınlar ve kız çocuklarının anlattıkları tecavüz, IŞİD üyelerinin düşüncelerine göre, İslam’a uygun, hatta bir ibadet.

Röportajın bir diğer önemli noktaları şöyleydi: IŞİD tarafından yayınlanan fetvalarda, tecavüzün cihad faaliyetlerinin bir parçası olarak gösterildiği, IŞİD’in ele geçirdiği alanlarda öncelikle kadın nüfusu sayarak  ilk adımını attığı, kadınların toplanması, IŞİD’in önde gelenlerine paylaştırılması, üyeler arasında satılması ve tabii sonuç olarak Ezidi kadınların seks kölesi olarak kullanılması…

Kaldı ki Nisa suresinde yazanlar da bunu doğrular nitelikte:

Kocası olan kadınlarla da evlenmeniz haramdır, ancak harp esiri olarak eliniz altında bulunan cariyeler bundan müstesnadır. İşte bütün bunlar Allah’ın kesin hükümleridir. Bu sayılanlardan başkalarını, iffetli yaşamak, zina etmemek şartıyla, mal harcayıp mehirlerini vererek nikâhlamanız helâldır. Dikkat edin: Evlenerek beraberliklerinden yararlandığınız kadınlara, belirlenmiş olan mehirlerini verin, bu bir haktır. Ama belirledikten sonra, aranızda anlaşarak miktarını arttırıp eksiltmenizde size bir vebal yoktur. Allah alîm ve hakîmdir/her şeyi hakkıyla bilir, mutlak hüküm ve hikmet sahibidir.” (Nisa, 4/24)

(Mehir: İslam hukukunda erkeğin evlenirken kadına verdiği veya vermeyi taahhüt ettiği para veya maldır)

Sonsöz

Emperyalizmin bugün Ortadoğu’ya saldırısının en çok kadınları ve çocukları etkilediği gerçeği her geçen gün doğrulanıyor.

Yüzyıllar boyunca yapılan savaşlarda kadının ganimet olarak kullanılması bir insanlık suçu olmakla birlikte, bu uygulamanın adresi olan ve siyasallaşan İslam’a meşruluk kazandırmaya yönelik en tehlikeli araçlardan birinin bir kadın profesörün bu şekilde yaptığı açıklamalar olduğu da unutulmamalıdır.

İster Ortadoğu coğrafyasında olsun, ister belirledikleri yasaların dışına çıkarılmayan ve bunun adına “demokrasi” diyen Avrupa coğrafyasında olsun, yıllardır kadınların gericiliğe karşı tek gerçek silahı örgütlenmek olmuştur.