Reklam
Kategoriler: Köşe Yazıları

Tek eksiğimiz “Cuma izni”

Reklam

Evet, gerçekten de tek eksiğimiz bu izindi.

Yıllarca çalışma hayatının en önemli sorunlarından bir tanesi Başbakanlık Genelgesi yle çözülmüş oldu. Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun imzasıyla yayınlanan Genelge’de “inanç hürriyeti doğrultusunda” kamu kuruluşlarında çalışanların Cuma günleri dilerlerse “öğle namazı saatlerinde” izinli sayılacaklarına ilişkin ifadeler bulunmakta.

Gerçekten de ne özgürlük ama…

Bir yandan kıdem tazminatı emekçilerin elinden alınacak, “emek piyasalarının esnekleştirilmesi” adı altında kölelik bürolarının uygulaması devreye sokulmak istenecek ondan sonra da özgürlüklerden bahsedilecek.

Yerseniz. ..

Tabi bir de yetmezmiş gibi asgari ücretten yapılacak kesintiler, artan ücretler ve her gün patlayan bombalar da işin cabası. Bu düzenin hayatımızı bir karabasana çevirdiği artık herkesin ağzına pelesenk oldu. Öte yandan bir gerçeklik hiç durmadan işliyor, saatin zembereği her an kuruluyor.

Gericilikle sömürü kol koladır. Bir yerde sömürü düzeni hâkimse, o sömürü düzeninin yaratmış olduğu eşitsizlikler, adaletsizlikler ve krizler ancak egemen sınıfın gerici düşüncelere sarılmasıyla etkileri en aza indirgenmeye çalışılır. Dolayısıyla bugün iktidarın attığı her adım saatin zembereğinin kurulmasına benzemektedir.

Sömürü oranlarının artmaya ihtiyacı mı var? Emekçilerin sosyal, ekonomik haklarına dönük bir budama işlemi mi yapılacak? O zaman bu durumu besleyecek, alacalı bulacalı hale getirilecek bir pakete ihtiyaç duyulmaktadır. İşte, AKP attığı son adımla esas olarak buraya oynamaktadır.

Elbette bu durumun kolay anlaşılır olmadığı, işçi sınıfının sermaye sınıfının düşünce tarzıyla iç içe geçtiği dönemlerde bu iki adım arasında bağ kurmanın zorlaştığı açık. Ancak işin basitine kaçmayacak ve gericilikle sömürünün bir bütün olduğunu her örnekte yeniden tekrar edeceğiz.

Dolayısıyla mesele “özgürlükler” başlığına indirgenemez. Dahası bugün pek çok işyerinde, özellikle imalat sanayinin hâkim olduğu sanayi havzalarında, “ibadet hürriyetinin” önünde hiçbir engel bulunmuyor. Ancak tersinden bütün işyerlerinde işçilerin en ufak bir süreçle alakalı söz hakkı bulunmadığı, en ufak bir sosyal ihtiyacın dahi “izin” yoluyla giderildiği iyi bilinmektedir. Öyleyse kendi hayatlarına dair dahi “kendilerince karar verme” yetkisi bulunmuyorsa hangi özgürlükten söz edebiliriz?

***

Mesele iyi bilindik, tanıdık bir sorundur. Bu sorunun çözümünün sınıf mücadelesinin yükselmesinden geçtiği, işçi sınıfı ile siyaset arasındaki açının kapanmasıyla yakından ilişkili olduğu uzun yıllardır bilinen bir gerçek. Ancak bu gerçeği iyi bilenlerin, özellikle sınıf sendikacılığı iddiasında olanların, konuya dair süreklileşmiş bir çalışması olmadığı çok açık.

Gündelik ilişkilerin baskın olduğu, kısa vadeli planların uzun vadeli planlara ağır bastığı ve “sabır işçiliğinin” yük sayıldığı bir dönemde yukarıda sözü geçenlere karşı sınıfın kuşatılmışlığını kırmak çok kolay değil. Hele bunu başaracak, iddiaları yerine getirecek iradenin elde etmiş olduğu birikimlerin heba edildiği bir dönemden geçiliyorsa “umutsuzluk dalgaları” kolayca içinizi kaplayabilir.

Ama bu işin görünen tarafıdır. Buzdağının suyun altında kalan kısmı gibi çözüm de o suyun altında kalan kısımdadır. Şekillenmekte olan sınıf hareketinin yeni dönemi bu dağıtıcı ortamın, zehirlenmiş siyasal-ideolojik atmosferin de panzehiridir. Yeter ki elde edilen birikimler, mevziler ve ileriye çıkışlar yeni bir iradeyle birleştirilebilsin.

Bu açıdan ilk sınav şimdi veriliyor. Karşımıza çıkan bütünlüklü saldırı paketine karşı emek cephesinin yalnızca ekonomik hakları gözeten değil, aynı zamanda siyasal bir çıkışı da aklının bir köşesine koyması gerekiyor. Bahsedilen çıkış mutlaka ülkedeki siyasi dengeleri bozacak ve sıkışmış siyasal alana yeni bir soluk verecektir.

Şimdi bu ilk sınavın başarıyla aşılması için mevzileri güçlendirme zamanı. Memleketin dört bir yanında yağan bombaların yarattığı karamsarlık ortamı, çürümüş siyasetin yarattığı güvensizlik iklimi ancak bu mevzinin güçlenmesi, ilk sınavın başarıyla atlatılmasıyla mümkün.

Öyleyse yapılacak şey basit; bu yeni dönemin şekillenmekte olan siyasal sınıf hareketinin iradesini ülkenin dört bir yanında büyütmek, güçlendirmek ve dağıtıcı ortamın karşısına dikilmek gerekiyor.

Bu açıdan sınıf sendikacılığı iddiasında olan kesimlerinde bu durumu göz etmesi ve yeni dönemi birlikte göğüslemesi gerekiyor.

Bunu yapacaklar için ise söyleyecek tek bir cümle geriye kalıyor:

“Biz varız.”

Reklam

Önceki Haberler

Cumhuriyetçilerden Biden’a Ukrayna tepkisi: Üçüncü Dünya Savaşı için zemin hazırlanıyor

ABD'de Biden'ın Ukrayna'ya uzun menzilli ATACMS füzelerini kullanma iznini vermesi sonrasında Cumhuriyetçilerden sert tepki geldi.…

21 Kasım 2024 18:14

Kızılay, 100 Milyon TL değerindeki arsayı yarı fiyatına peşkeş çekiyor iddiası

15 Temmuz Darbe Girişimi’nin ardından Kızılay’a satışı gerçekleştirilen ve değeri yaklaşık 100 Milyon TL olan…

21 Kasım 2024 16:45

Angela Merkel, yeni kitabında Donald Trump’ın Putin’den etkilendiğini yazdı

Eski Almanya Başbakanı Angela Merkel, yeni kitabında Donald Trump’ın baş başa görüşmede Trump’ın kendisine Doğu…

21 Kasım 2024 16:35

Sağlık Bakanı Memişoğlu’ndan istifa açıklaması

İstifa çağrılarına yanıt veren Sağlık Bakanı Memişoğlu, "Bebeklerimizin ölümüne engel olan bir kişiye niye istifa…

21 Kasım 2024 16:28

Yasadışı bahis soruşturmasında yeni iddianame: 5 fenomene hapis cezası talebi

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, yasadışı bahis suçlamasıyla tutuklu olan 5 sosyal medya fenomeni hakkında 1 yıldan…

21 Kasım 2024 16:25

Selma Ateş’e saldırıyı azmettiren Servet Bozkurt, elektronik kelepçeliyken Ankara’da 2 cinayet işledi!

Sinan Ateş Davası’nda abla Selma Ateş'e yönelik saldırıyı azmettiren Servet Bozkurt'un, Ankara’da iki cinayet işlediği…

21 Kasım 2024 16:16
Reklam