TKH: Vatandaşlık hamlesinin ardındaki niyet görülmelidir
Türkiye Komünist Hareketi Suriyeli sığınmacılara vatandaşlık verilmesiyle alakalı açıklama yaptı.
Türkiye Komünist Hareketi, Suriyeli sığınmacılara vatandaşlık verilmesi yönündeki adımlara dair bir açıklamada bulundu.
“Suriyeli sığınmacılara vatandaşlık verilmesi yönündeki adımlar bir insaniyet politikası olarak değil başka niyetlerin aracı olarak görülmelidir.” denilen açıklamanın tam metni şu şekilde;
“Recep Tayyip Erdoğan’ın Kilis’teki açıklamasıyla gündeme gelen Suriyeli sığınmacılara vatandaşlık verilmesi yönündeki adımlar bir insaniyet politikası olarak değil başka niyetlerin aracı olarak görülmelidir. Daha dün Avrupa Birliği ile “göçmenlik pazarlığında” sınırları açarım şantajında bulunan ve Ege Denizi’nde yüzlerce sığınmacının ölümünü engellemek için kılını kıpırdatmayanların bugün insaniyet ve kardeşlik namına vatandaşlığı gündeme getirmeleri tam bir sahtekarlıktır.
Emekçi halkımız, AKP tarafından gündeme getirilen “Suriyelilere vatandaşlık” politikasının arkasındaki niyetleri iyi okumalı ve gerçekleri açıkça görmelidir.
Suriye’deki savaşın, katliamların ve ülkesini terk etmek zorunda bırakılan sığınmacıların müsebbibi her şeyden önce emperyalizm ve işbirlikçi bölge hükümetleridir. Ortadoğu’da artık mezhepsel bölünmelerin yaşandığını söylemeye başlayanlar, başta Irak ve Suriye olmak üzere bölgede artık yeni bir tasnife ihtiyaç duyulduğunu dillendirirken, aslında halkları mezhepçilik ve milliyetçilik üzerinden parçalamaya girişiyorlar.
Emperyalistler ve sermaye ile birlikte onların işbirlikçisi AKP, egemen bir ülke olan Suriye’yi savaş bölgesi haline getirmenin parçası olmuş, yüz binlerce Suriyelinin ölümüne sebep olarak milyonlarca Suriyeliyi de göç yollarında sefalete sürüklemiştir.
AKP, yüzün üzerinde ülkeden on binlerce cihatçı katili, Türkiye topraklarından kafa kesmek, insan katletmek için Suriye’ye geçirirken, bu katil sürüleri Türkiye topraklarında eğitmiş, devlet hastanelerinde tedavi ettirmiştir. Binlerce TIR silah ve mühimmat, egemen bir ülke halkının katledilmesi için taşınmaya devam ediyor. Bütün bunlar Türkiye emekçilerinin ödediği vergilerle sağlanırken, bizler de böylece egemen bir ülke halkının katledilmesine, topraklarının parçalanmasına ortak edilmeye çalışılıyoruz.
Böylesi bir tabloda, AKP, “vatandaşlık” hamlesiyle, emperyalist hedeflere tutunmaya çalışırken, patronlar krizi fırsata çevirmek için ellerini ovuşturuyor.
AKP bir yandan “göçmen krizini” oya devşirmeye çalışırken, diğer yandan gerici bir toplumsal dönüşümü hedefliyor.
AKP, bütün haklardan mahrum bıraktığı ve mülteci statüsü bile vermediği Suriyeli sığınmacıları AB’ye karşı bir koz olarak kullanırken, içeride de kölelik koşullarında çalıştırılacak milyonlar yaratıyor. Savaştan kaçan Suriyeli sığınmacılar AKP’nin elinde tam anlamıyla rehin tutulmaktadır. Şimdi de rehin aldıkları milyonlarca Suriyeli sığınmacıyı bölgesel hırslarında yeni bir araç olarak kullanmaya amacı peşindedirler.
AKP tarafından gündeme getirilen Suriyelilere vatandaşlık verilmesi politikasının ilk etapta yaklaşık 30 – 40 bin, toplamda da 300 bin Suriyelinin Türkiye vatandaşlığına geçeceği yönündedir. BMMYK Aralık 2015 verilerine göre Türkiye’deki Suriyeli sığınmacı sayısı 2,287,360 kadardır. Kamplarda kalanların sayısı 263,677 ile toplam sayının yüzde 10’u bile değilken, kamplar dışında yaşamaya çalışanların sayısı ise 2,023,683’ü bulmaktadır.
İşsizlik ve ucuz emek cenneti haline getirilen Türkiye’de sığınmacılara vatandaşlık patronların çıkarı içindir
Göçü bir fırsata çevirmek için harekete geçen sermaye, böylelikle hem emekçiler arasındaki rekabeti arttırarak, emek maliyetini düşürmek istemekte, hem de işçiler arasındaki yerli-yabancı karşıtlığını keskinleştirerek, işçi sınıfının kendi içerisinde birbirine karşı kullanmanın yollarını döşemektedir.
Sermaye düşmanlıkları besleyerek “tehdit” algısını yaygınlaştırırken, emekçileri kendi politikasının taşıyıcısı haline getiriyor. Birçok ülkede olduğu gibi, Türkiye’de de ekonomik kriz durumunda oluşacak tepkiler yabancı düşmanlığına tahvil edilecektir.
Vatandaşlık uygulaması söz konusu olduğunda, “paralı” Suriyelilere gayrimenkul satışı, yatırım olanakları sağlanırken, Suriyeli sığınmacıların “girişimci” azınlığı haricindekiler ise tekstil, inşaat, tarım, ağır sanayi gibi sektörlerde, merdiven altı atölyelerde kayıt dışı, asgari ücretin altında, sigortasız olarak çalıştırılıyor. Bugün Suriyeli bir sığınmacının aldığı ücret Akçakale’de Türkiyeli bir işçinin aldığının yüzde 80’i, Urfa’da yarısı ile yüzde 80’i arası, Hatay ve Kilis’te yarısı, İstanbul’da ise üçte biri düzeylerinde seyretmektedir.
Gerici toplumsal dönüşüm hedeflenmektedir
AKP, Suriyeli sığınmacılara vatandaşlık planlarıyla gerici bir toplumsal dönüşümü hedeflemektedir. Kuracağı yeni rejimde kendi nüfusunu oluşturmayı hedefleyen iktidar, etnik ve mezhepsel çatışma zeminini hazırlayacak tehlikeli bir yolu döşemektedir. Suriyeli sığınmacılara ilişkin vatandaşlık gündeminin yanı sıra yerleştirme planlarıyla da demografik olarak bir gerici dönüşüm ortadadır. Böylece kuracağı yeni rejimde kendi nüfusunu yaratırken gerektiğinde kullanmak üzere etnik ve mezhepsel çatışma zeminini Kürt ve Alevilerin yaşadığı yerlerdeki demografik değişimle döşemektedir.
Mültecilik hakkı bile tanınmıyor
Bugün sığınmacılara vatandaşlık tartışmaları “göçmen, mülteci ve sığınmacı kavramları” tam olarak tanımlanmadan birbiri yerine kullanılarak yapılmaktadır.
Türkiye’ye batılı ülkeler haricinde gelenlerin hiç biri mülteci statüsüne alınmıyor. Türkiye 1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Durumuna İlişkin Cenevre Sözleşmesi’ne “coğrafi kısıtlama” ile taraf olduğu için sadece Avrupalılara mülteci statüsü veriyor. Diğer ülkelerden gelenlerin hepsi sığınmacı olarak tanımlanırken yalnızca “geçici koruma” statüsü alabiliyorlar. Yani, Tayyip Erdoğan’ın vatandaşlık vereceğini ilan ettiği Suriyeliler mülteci bile sayılmıyorlar.
Suriyeli sığınmacılar AKP’nin elinde rehin tutuluyor
AKP, bütün haklardan mahrum bıraktığı Suriyeli sığınmacıları, AB’ye karşı bir koz olarak kullanarak “Geri Kabul Anlaşması” karşılığında üç milyar Avro’ya Brüksel’de satarken, iç siyasette de malzeme haline getirmektedir. Savaştan kaçan Suriyeli sığınmacılar AKP’nin elinde rehin tutulmaktadır.
Vatandaşlık hamlesi: Emperyalizmin B planında yer edinmek içindir
AKP’nin “vatandaşlık” safsatası egemen bir devletin haklarına saldırıyı güçlendirecek yayılmacı bir hamleden başka bir şey değildir. ABD’nin, bölgede yeni bir Sykes-Picot düzenlemesini ön gören “B planını” hayata geçirmek üzere yaptığı hamlelerle birlikte, AKP ve Tayyip Erdoğan da paralel bir politika izlemektedir.
Osmanlı hayalleriyle İsrail’le masaya oturan, Riyad’la Sünni ordusu kuran AKP için, vatandaşlık hamlesi, Şam’a yeni bir saldırı anlamına geliyor. Böylece, Suriye üzerinde hak iddia edebilecek zemini oluşturmayı hedefleyen AKP, egemen bir ülkeye yönelik emperyalist planlardan pay kapmaya çalışmaktadır.
Suriyelilere karşı çıkmak kolaycılıktır, savaşın sorumluları hedef alınmalıdır
Suriyeli sığınmacılara karşı olmak ise AKP’ye ve onun Suriye politikasına muhalefet etmek değil, bu politikanın sürdürücüsü olmak demek, emperyalizmin ve AKP’nin bu coğrafyadaki hedeflerine katkı sunmaktır.
AKP’nin emperyalizmle işbirliğine, Suriye halkını katleden yobaz çeteleri bizzat ülkemizde besleyip eğitmesine karşı çıkmak yerine bu politikaların sonucunda ülkesini terk etmek zorunda kalan Suriyeli sığınmacılara yönelik milliyetçi tepkilerin karşısında yer alınılmalıdır. Bugün vatandaşlık masalları anlatanlar milliyetçiliği yükseltirken emekçileri karşı karşıya getirmektedir.
Savaşın, katliamların ve göçlerin sorumlusunun emperyalizm ve AKP olduğu, onların Suriye’deki savaş politikaları olduğu asla unutulmamalıdır.
AKP’nin elinde rehin tutulan ve gerek içeride, gerekse dışarıda bir koz olarak kullanmaya çalıştığı Suriyeliler değil, onları yurtlarından eden savaşın sorumluları hedef alınmalıdır.
“#ÜlkemdeSuriyeliİstemiyorum” sloganlarıyla ortaya çıkan hezeyan ise AKP’ye ve onun Suriye politikasına muhalefet etmek bir yana, bu politikanın uzantısı haline gelmektir.
Parası olan azınlık dışındakilere daha fazla sömürü, daha fazla yoksulluk dışında bir şey vaat etmediği gibi, Suriye savaşının bizzat sorumlusu olanların, Cenevre Sözleşmesi’ndeki coğrafi kısıtlamayı insanların çaresizliğinden faydalanarak ve onları rehin tutarak bir pazarlık malzemesi olarak kullananların, sığınmacılara mültecilik hakkını bile tanımayanların vatandaşlık masalları emekçileri karşı karşıya getiren milliyetçiliği yükseltirken, ortak bir toplumsal yaşamın inşa edilmesini de sağlamayacaktır.
Suriyeli sığınmacılar dramının sorumlusunun emperyalizm ve AKP, onların Suriye’deki savaş politikaları olduğu unutulmamalıdır. AKP’nin elinde rehin tutulan ve gerek içeride, gerekse dışarıda bir koz olarak kullanmaya çalıştığı Suriyeliler değil, onları yurtlarından eden savaşın sorumluları hedef alınmalıdır.
Türkiye Komünist Hareketi / Merkez Komitesi “