Türkiye NATO’dan çıkarılır mı?
Suriye’de savaşın daha da karmaşık hale geldiği bir sürecin içinden geçiyoruz. AKP dış politikasının başarısızlığının daha da belirginlik kazandığı ve aynı zamanda büyük güçlerin masada anlaşmak ister gözüktükleri bir tablo var. Böylesi bir kesitte AKP tarafından atılan adımların mahiyetini ve olası sonuçlarını kestirmek üzerine bir kaç noktanın altı çizilmelidir. Öncelikle AKP ile ABD arasında görünürde... View Article
Suriye’de savaşın daha da karmaşık hale geldiği bir sürecin içinden geçiyoruz. AKP dış politikasının başarısızlığının daha da belirginlik kazandığı ve aynı zamanda büyük güçlerin masada anlaşmak ister gözüktükleri bir tablo var. Böylesi bir kesitte AKP tarafından atılan adımların mahiyetini ve olası sonuçlarını kestirmek üzerine bir kaç noktanın altı çizilmelidir.
Öncelikle AKP ile ABD arasında görünürde bir açının oluştuğu varsayılmaktadır. Yalnızca AKP ile ABD arasında değil Suudi Arabistan ve Katar ile ABD arasında Suriye politikası söz konusu olduğunda bir açının bulunduğu konusunda genel bir yaklaşım mevcut.
Bu durum daha ileriye götürülerek, Türkiye’nin NATO’dan çıkarılacağı, ABD’nin ve genel anlamıyla emperyalist blokun çıkarları ile AKP iktidarının zorladığı politikanın arasında uyuşmazlık bulunduğu, NATO’nun Rusya ile bir savaşı göze almayacağı ve eğer AKP iktidarının zorlaması durumunda Türkiye’nin NATO’dan çıkarılmasının gündeme geleceğine dair tezler üretilmektedir.
AKP iktidarının zorladığı dış politikanın başarısız olduğu ve emperyalizmin desteğini yitirerek iktidarını kaybedeceği şeklindeki bu teze ihtiyatla yaklaşmalı ve daha yakından bakılmalıdır.
Türkiye’nin PYD mevzilerini bombalaması ve Suudi Arabistan’ın kara gücü ile müdahale ederiz tehdidi ile Katar yetkilisinin “biz kara müdahalesini ABD ile planladık” demecinin ne manaya geldiğini iyi okumak gerek. Öncelikle Suriye konusunda ateşkes anlaşmalarının hemen öncesinde ve NATO toplantısından hemen sonra bu girişimlerin vuku bulması altı çizilerek not edilmelidir. ABD’nin “stratejik müttefik” olarak gördüğü Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye’nin kendisine rağmen ve kendi politikasına karşıt bir çıkıştan ziyade, bu durum, bizzat ABD tarafından bir tehdit ve şantaj unsuru olarak kullanılmaktadır.
NATO savaş gemilerinin Ege denizinde konuşlandırması ile Suudi Arabistan’ın kara gücü oluşturması, Katar’ın açıklaması ve Türkiye’nin Suriye’yi bombalaması ABD ve NATO’nun bilgisi ve onayı dışında atılacak adımlar değildir. Dış politikada iyi polisi oynayan ABD ile yaramaz çocukları Suudiler, AKP ve Katar şeklindeki bir denklemle masada elini güçlendirmek isteyen emperyalist politikayı net olarak görmek gerek.
Söz konusu Suriye olunca, ABD ile Türkiye arasında bir açının varlığı ile Türkiye’nin ABD’nin yörüngesinden çıkacağı ya da çıkarılacağı tezi iki farklı konudur. ABD’nin bölgede tarihsel ittifaklarından vazgeçeceği şeklinde bir yaklaşımın gerçeklikle bağı çok kuvvetli değildir. İkinci olarak iç siyasette AKP’nin “millici” bir duruşa evrileceğini varsaymak gerekir ki bunun da Türkiye kapitalizminin gerçekliği ile tezatlık içinde olacağı görülmelidir.
Türkiye söz konusu olduğunda NATO ile ittifak denince akla gelen ilk kurumun ordu olduğu açık. AKP’nin ABD tarafından ipinin çekileceğini söylemek aynı zamanda ordunun AKP karşıtı bir pozisyona oynayacağını varsaymak gerekir. En azından Türkiye’nin iç dinamiklerini okurken AKP karşıtı dinamiklerini veri kabul ettiğimizde böylesi bir tezin mantıki olarak öne sürülmesi gerekir. Ancak bugünkü siyasal tablodan AKP karşıtı bir ordu beklentisi bugün için gerçekçi ve doğru değildir.
Bugün ortaya çıkan tabloda, oluşan faz farklarının ya da açıların emperyalist blokta elbette karşılıkları olacaktır. Ancak ABD’nin başını çektiği emperyalist bloğun çıkarlarının stratejik yönelimleri Rusya ve Çin gibi ülkeleri sınırlandırmaya yöneliktir. Bugün Ortadoğu’da ABD emperyalizmi açısından bir Irak deneyimi vardır ve aynı hataya düşmeden birden fazla ata oynamak istemektedirler. İran ile yapılan anlaşma, Irak ve Suriye’nin dengesinin tamamen bozulması, ABD emperyalizmi için önemli aşamalardır. Bu sürecin Türkiye ve Suudi Arabistan’a tesiri ise yeni bir durumdur ve ortaya çıkan gerilimler ise bununla ilgilidir.
Ortadoğu’da kusursuz yeni bir dengenin kurulması ve istikrarın ortaya çıkması hiç kolay olmayacaktır. Önümüzdeki on yıl çatışma ve istikrarsızlığın devam ettiği bir süreç olarak geçecektir. Bu açıdan bugün yaşanan bütün gelişmelere mutlak anlamlar yüklemeden, bütünlüğü ve tarihsel gelişimi gözden kaçırmadan bir yaklaşım geliştirilmelidir.
AKP’nin hemen gitmesini beklemek iyidir, ancak AKP’nin sıkıştığı her durumda işte şimdi gidiyorlar gibi kesin sonuçlar üretmek risklidir. Türkiye’nin NATO’dan çıkarılacağını ve ortada bırakılacağına dair görüşler ileri sürülürken iki kere düşünülmelidir.
Ülkemiz NATO’dan çıkmalıdır, bunun gerçekleştirecek güç emekçi halkımızdan başkası olmayacaktır.