Uluslararası Kriz Grubu Başkanı: “ABD ve Avrupa'nın çıkarları hala Türkiye ile ortaklığa dayanıyor”
Uluslararası Kriz Grubu (ICG) Başkanı Jean-Marie Guehenno the Guardian’da "Suriye'yi kurtarmak için Türkiye'yi feda etmeyin" başlıklı makalesinde, Türkiye ve Ortadoğu'daki gelişmeleri alıyor.
Uluslararası Kriz Grubu (ICG) kimdir?
Brüksel merkezli kuruluşun Washington, New York ve Londra’da idari ofisleri Tiflis, Bişkek, Belgrad, İslamabad gibi başkentler ve kriz potansiyeli barındıran bölgelerde temsilcilikleri bulunuyor.
Destekçilerine bakıldığında Gates, Mac Arthur, Rockefeller, Ford vakıfları ile Soros’un Açık Toplum Enstitüsü’nü görmek ise kuruluşun başkanı Jean-Marie Guehenno’nun özellikle ulus devletlerin bittiğine dair tezleri ve uluslararası alanda aldığı görevler düşünüldüğünde şaşırtıcı değil.
Uluslararası Kriz Grubu (ICG) Başkanı Jean-Marie Guehenno, İngiliz The Guardian gazetesinde yayınlanan “Suriye’yi kurtarmak için Türkiye’yi feda etmeyin” başlıklı makalesinde, Türkiye ve Ortadoğu’daki gelişmeleri alıyor.
Ankara’da 28 kişinin hayatını kaybettiği intihar saldırısının da hatırlatıldığı makalede “Türkiye, çok yönlü krizlere sürükleniyor. Batı’daki dostları araya girmeli” deniyor.
Uluslararası Kriz Grubu (ICG) Başkanı Jean-Marie Guehenno, makalesinde “Türkiye’nin çok yönlü krizinin bazı kısımlarına, yönetimin kendisi sebep oldu. Fakat ülkeyi aşağı çeken bu kısır döngünün tersine çevrilmesi için Türkiye’nin dostlarının büyük bir müdahalesi gerekiyor” ifadelerini kullanıyor.
Guehenno, “ABD ve AB ile olan dostluğu giderek daha kırılgan hale gelen ülke şimdi de tarihi düşmanı Rusya ile kanlı bıçaklı.” sözleriyle devam ettiği yazısında Ankara’da dolaşan en korkunç senaryolarda bile 14’üncü Rus-Türk savaşının, Türk toplumundaki eşi benzeri görülmemiş kutuplaşmanın ve Suriyeli mülteci dalgasının devamının konuşulduğunu söylüyor.
Tüm sorunlarına rağmen, Rusya ile Batı ve Ortadoğu ile Avrupa arasındaki bugünün gergin jeopolitik fay hatları için istikrarın çapası olan Türkiye’ye odaklanma vaktinin geldiğini belirten Guehenno “Türkiye’nin çok yönlü krizinin bazı kısımlarına, yönetimin kendisi sebep oldu. Fakat ülkeyi aşağı çeken bu kısır döngünün tersine çevrilmesi için Türkiye’nin dostlarının büyük bir müdahalesi gerekiyor. Gerek üst seviyelerde ortak ziyaretler aracılığıyla, gerekse de mülteciler için mali destek veya sahadaki eylemlerle. En azından Batı cephesi açısından, ABD ve Avrupa’nın gerçek çıkarları her zaman olduğu gibi Türkiye ile sürekli, bağımlı ve istikrarlı bir ortaklığa dayanıyor.” ifadelerine yer veriyor.
ICG Başkanı Guehenno, Türkiye’nin sorunlarının belirli bir bağlamda değerlendirilmesi gerektiğini, ülke ekonomisinin hala güçlü olduğunu, Avrupa’da son beş yılda en iyi hava yolu seçilen Türk Hava Yolları’nın başarısının İstanbul Atatürk Havaalanı’nı hareketlendirdiğini belirterek Türk devletinin, tarihte de görüldüğü gibi, topraklarını başka hiçbir güce terk etmeyeceğini iddia ediyor.
“Türkiye gözden çıkarılmamalı”
1952 yılından beri NATO üyesi olan Türkiye’nin, Batı’nın 2003 yılında Irak işgaline ve 2011 yılında Libya bombardımanına karşı çıktığı ancak Beşar Esad’a yönelik dönüşü olmayan bir şekilde tepki gösterdiği belirtiliyor. Makalede “Tarih, Batı’nın Ankara’yı göz ardı etme ve Suriye’de erken ve keskin eyleme geçmeme kararını da ağır bir şekilde yargılayabilir” deniyor.
Suriye’nin kuzeyinde de tehlikeli bir dönüm noktasında bulunulduğuna dikkat çeken Guehenno, Türkiye’nin Kürt savaşçılar, Rusya ve İran’dan gelecek güçlüklerle karşı karşıya olduğunu iddia ederek şöyle devam ediyor:
“Türkiye ve ABD tarafından atılan yanlış adımlar, NATO ilkeleri çerçevesinde Türkiye’nin Batı’yla ilişkilerinde gedikler oluşturuyor. ABD’li ve Avrupalı liderler, IŞİD’i bedeli ne olursa olsun karşı konulacak ana tehdit olarak belirledi.
Bu teşhis doğru değil. IŞİD’in vahşi soytarılıkları, Ortadoğu’da daha önce uygulanan kötü politikaların ve iktidar boşluğunun doğurduğu berbat sonuçlardan daha önemli bir gerekçe oluşturmuyor. Esad’ın Suriye hükümetinin yaptığı kontrolsüz bombardımanlarda, IŞİD’in öldürdüklerinden daha fazla insan öldü.
Her şeyi IŞİD merceğinden görmek, (örgütün) oluşturduğu propaganda tuzağına düşürür. IŞİD’in öncelikli olarak belirlendiği taktikler, daha büyük bir ödülün, istikrarlı, müreffeh bir Türkiye’nin kaybedilmesi riskini doğurur. Sürdürülebilir her türlü Suriye stratejisi Türkiye boyutunu da dâhil edecek en iyi biçimde ele alınmalıdır.”
“Batı ve Türkiye, Suriyeli Kürtler konusunda uzlaşmalı”
“Burada, Türkiye ve Batı, Suriyeli Kürtlerle ilgili gerilimlerin üstesinden gelmelidir. ABD, IŞİD’le mücadele adına Suriyeli Kürt milis grubu YPG ile işbirliği yapıyor. YPG ise, Türkiye’ye karşı 31 yıldır savaşan ve ABD ile AB’nin terörist örgüt olarak tanıdığı PKK’nın, bütünüyle hâkim olduğu, ortağıdır.
Batılı hükümetler kendi politikalarını birbirleriyle uyumlu hale getirmelidir. Türkiye’nin, Kürt hakları dâhil, yönetim konusunda uluslararası standartlara bağlı kalmasını sağlamalı ve Türkiye’yi geçen yıl kesintiye uğrayan PKK ile barış görüşmelerine dönmeye ikna etmek için elinden gelenin fazlasını yapmalıdır.
Ancak, PKK’nın ateşkesin sabote edilmesinde büyük bir rol oynadığını ve Batı’nın Suriye’deki desteğinin Türkiye’de kendisine yeni kazanımlar sağlayacağı beklentisine girdiğini de kabul etmelidir.
Türkiye, Rusya ile İran’ın kendisine çelme takmak ve fırsatçı bir şekilde Suriye krizini kullanarak Türkiye’nin Batı’yla ilişkilerini zayıflatmak, NATO’da kriz yaratmak amacıyla PKK’yı desteklediklerine inanıyor. Rus savaş uçakları sürekli olarak Türkiye’nin Suriye sınırı yakınlarında uçuyor ve Türkiye’nin kolay sinirlenen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı öfkelendirmeye çalışıyor.”
“PKK ile barış çabaları yeniden başlamalı, YPG ile anlaşmaya varılmalı”
“Erdoğan’ın şimdi, Türkiye’nin stratejik güvenliği için iyi niyetine ihtiyacı olduğu Batılı ortaklarıyla yapıcı bağlar kurmaya ihtiyacı var. PKK ile barış çabalarını yeniden başlatmalı. YPG ile doğrudan görüşmeler yoluyla, Türkiye sınır güvenliğinin sağlama alınacağı ve Türkiye ordusunun Suriye’ye ateşi sona erdireceği bir anlaşmaya varmalı.
Batı da, gelecek için doğru olan stratejisine geri dönmeli, Türkiye’de istikrarın bozulmasının kabul edilmez olduğu konusunda PKK’yı uyarmalı, barış sürecine dönülmesi çağrısı yapmalıdır. Türkiye’nin Rusya ile tırmanan gerilimini dindirme çabalarına yardım etmeli ve Türkiye ile AB ilişkilerini inşa etmeye yönelmelidir.”
Guehenno, Türkiye’nin AB üyelik sürecine ilişkin gelecekte ne olacağını kimsenin bilmediğini, 1963’te Ankara Anlaşmasıyla başlayan entegrasyon sürecinin muğlak olduğunu ve AB içindeki diğer krizlerin, birliğin genişleme konusunda istekli olmadığına işaret ettiğini belirtiliyor. Ancak, müzakerelerde sağlanacak ilerlemenin Türkiye’ye, geleceğe yönelik olarak ülkedeki yaşamın ve yönetimin gelişmesini sağlayacak inandırıcı bir reform gündemi verebileceğini iddia ediyor.
AB’nin mülteci kriziyle baş etmek için Türkiye’ye 3 milyar Euro teklif ettiğini hatırlatan ICG Başkanı Ortadoğu’daki açmazın Türkiye’ye daha fazla yayılması durumunda, sadece bu bedelin daha ağır olmayacağını, aynı zamanda 1990’lı yıllardaki gibi Türkiyeli Kürt mültecilerin sayısına da yansıyabileceğini belirtiliyor.
Ülkeleri Türkiye’den daha zengin ve daha güvenli olan Avrupalı liderlerin yüce gönüllü davranıp kılavuzluk etmeleri gerektiğini tavsiye ederken, Türk yetkililerin de eski işbirliğine dönmekte istekleri oldukları ifade eden Guehenno makalesini “Suriye savaşı, giderek büyüyen uluslararası bir trajedi. Mevcut jeopolitik fırtınalarda, Türkiye ve Batı da şüphesiz aynı gemide.” sözleriyle sonlandırıyor.