Usta bir buçuk Demokrasi Cephesi kes...
Kamil Tekerek, son dönemde yeniden gündeme gelen demokrasi cephe, blok tartışmalarına yanıt verdi.
Uzun süredir beklenen şey oldu ve siyasetin dört bir köşesinden demokrasi cephesi çağrıları yükselmeye başladı.
AKP’nin iktidarda olduğu dönem boyunca işlettiği “ölümü gösterip, sıtmaya razı etme” politikası yine tutmuş gibi görünüyor. Artık ortada onurlu bir şekilde sıtma olma hakkımız da kaldı mı bilemiyoruz ama ülkemizin liberalleri, anlı şanlı demokratları, sosyalistler içerisinden bu teşne olan kesimler bir ucunda Rıza Türmen’in diğer ucunda “şimdilik” Altan Tan’ın olduğu bir demokrasi cephesini kurmak için yola çıkmış görünüyorlar.
Kendimizi bildiğimizden beri ülkemizde demokrasi mücadelesi olarak pazarlanan şey Kürt sorununda çözüm olarak karşımıza çıkmıştır. Bugün de benzeri ortaya konulmaktadır.
Oysa ki, bugün Kürt sorununu ve çözüm arayışlarını emperyalizmi, ülkemizdeki liberallerin pozisyonunu, yükselen milliyetçiliği, Ortadoğu’daki gelişmeleri, devletin durumunu, AKP iktidarını ve bunun sermaye sınıfı ile ilişkilerini çözümlemeden ya da bunlara karşı siyaset üretmeden bir demokrasi torbasına doldurarak toplumun karşısına sunmak halk ile dalga geçmekten başka bir şey değildir.
Ülkemizdeki çelişkilerin ve sorunların temeline inmeden, kapitalizme bir kelime laf etmeden, emperyalizmi bir pazarlık unsuru olarak görmeye devam ederek faşizmi yenemezsiniz. Dolayısıyla ülkemize bu yolla demokrasi de gelmez. Daha açık söyleyelim, anti-faşist mücadele vermek istiyorsanız da sınıfı örgütlemek zorundasınız.
İsterseniz bundan sekiz yıl öncesine gidelim. O günlerde her şey çok iyi olacak diye yine toplumun karşısına çıkanlar bugün ne diyecekler bilemiyorum. Hatırlanacağı üzere Gencay Gürsoy öncülüğünde bir grup aydın dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e ricacı olmuşlardı. Yaptıkları görüşmenin çıkışında, Abdullah Gül’den umut beslediklerini dile getirenler yine aynı pozisyondalar mı bunu bugün açıklamak zorundalar. Belki de son süreçte Abdullah Gül’ün, Tayyip Erdoğan’a karşı çıkış yapamamış olmasından hayıflanıyorlardır.
Ülkemizde özellikle siyasette ıslık çalarak dolaşmak makbuldür. Bunu herkes bilir. Kimse birbirine ses çıkartmaz.
Gelelim bugüne. Yine aynı telden çalınmaya başlandı. Önce liberaller ve buna yandaş olan bazı solcuların “şimdi başkanlık anayasasını tartışmanın sırası değil, önemli olan maksimalist demokratik talepler” minvalindeki imza metni yayınlandı. Metne ve imzacılara şu bağlatıdan ulaşmanız mümkün: http://www.diken.com.tr/once-demokrasi-girisiminden-uyari-bu-ortamda-anayasa-yapilamaz/
Özü itibariyle yine biraz önce bahsettiğimiz şey, yani AKP karşıtı tepkilerin siyasallaşmasının ve sermaye iktidarını hedeflemesini engelleyen bir çıkış CHP’li, HDP’li milletvekilleri, liberaller ve bunların yandaşları tarafından yapılmış oldu.
Sanıyoruz ki bu sefer Gencay Gürsoy’un misyonu eski CHP milletvekili Rıza Türmen’e devredilmiş. Köşe yazıları ve verdiği röportajlar ile AKP’nin hegemonik güç olmasının engellenmesi gerektiğini savunan Türmen’e göre iktidarın sınırlandırılması için çaba sarf etmek gerekiyor.
Kürt sorunu üzerinden ortaya çıkan savaş ortamı ve dokunulmazlıkların kaldırılması ile birlikte, düzen muhalefetinin zayıflığından dem vurmaya başlayan demokrasi cephecilerinin çağrısı şimdilik çeşitli karşılıklar bulmuş görünmektedir.
Dört bir yandan bu meselenin ne kadar önemli olduğunun altı çizilirken, bazı sol örgütlerin yayınlarında ise demokrasi mücadelesi bir kere başladığında toplum içerisinde domino etkisi yaratacağı vurgulanıyor. Utangaç demokrat ve reformist sol hareketlerin bu aralar ağızlarından düşürmedikleri söylem ise birleşik mücadelenin anlam ve önemi. Biçimsel olarak sol birlik makyajı içeren bu söylemin arka planı ise açık: HDP ve CHP’yi birleştirmek ya da onlarla birlikte demokratik blok kurmak.
Sırrı Süreyya Önder’den diğer HDP milletvekillerine, Melda Onur’dan CHP İzmir İl Başkanı’na, EHP’den Halkevleri’ne ve TTB’ye kadar bu söylem tekrar edilip duruluyor. Üzerine bir de Altan Tan’ın şu açıklaması da iyi bir sos oluyor:
“Son günlerde başta Sayın Rıza Türmen, Tarık Ziya Ekinci, Mehmet Altan, Mücahid Bilici, Ali Bulaç, Vahap Coşkun, Mesut Yeğen, Tarhan Erdem, Levent Gültekin ve Taha Akyol olmak üzere her kesimden çok sayıda aydın ve siyasetçinin demokrasi bloğu oluşturma ve sorunları ‘sakin, bilgece ve rafine’ bir şekilde çözme çağrıları hayati derecede önemlidir. Bu çağrılar mutlaka karşılık bulmalıdır. İçinde tüm farklı kesimlerin ve çevrelerin yer alacağı böyle bir demokrasi bloğu/cephesi ancak bu ülkedeki tansiyonu ve gerilimi düşürerek toplumsal uzlaşmayı ve barış iklimini sağlayabilir”
“Aslında CHP adam edilse, HDP de PKK’nin dayatmalarına boyun eğmese ne güzel demokratik muhalefet yaparız” diye düşünenlerin Türkiye’deki sermaye iktidarına karşı verilecek çetin mücadeleden tutun, emperyalizme karşı duruş, AKP gericiliğine ve milliyetçiliğe karşı kavganın bütünselliğini nasıl inşa edeceklerine dair yanıt vermesi gerekiyor.
Fettulahçılar da eziliyor diye düşünüp onlarla ittifak arayışına gidenler, düzenin koltuk değneği CHP’nin içindeki tartışmalarda liberaller ile ulusalcılar arasında yalpalayanlar, Rojava’daki Amerikan, İngiliz, Fransız ve Alman askerlerini kurtarıcı olarak görenler, demokratizm ile devrimciliği sentezlemeye çalışanlar, “faşizme karşı mücadele esastır” diyerek siyasal İslâm’a karşı ses çıkartmayanlar, TÜSİAD ile kavgası olmayanlar ve benzerleri…
Bunlarla emekçilerin çıkarı için bir cephe kurulamaz.
Bunlarsız kurulursa da demokrasi cephesi olmaz, adlı adınca sol, sosyalist ve devrimci bir cephe olur.
Sanıyoruz ki memleket için de, ülkemizdeki tüm emekçiler için de en hayırlısı bu olur.