Yaşasın 1 Mayıs! İyi ki doğdun Boran!

1 Mayıs emek ve dayanışma günü, iyi ki doğdun Behice Boran!

İnsanın doğduğu gün ile yaşamı ve mücadelesi arasında tesadüfi olsa bile bir bağ olabilir mi? Bir tarih o insanın yaşamıyla birebir örtüşebilir mi?

Behice S. Boran’ın hayatı tam da bu soruların cevabını olumlu yanıtlamamıza sebep oluyor.

Boran, 1 Mayıs 1910 yılında doğmuş, Amerika’da almış olduğu doktora eğitimi sırasında Marksizm’le tanışmış, Marksizm ideolojisini benimsemiş ve Türkiye’ye döndüğü tarihten ölene kadar bu topraklarda sosyalizm mücadelesine kendisini adamıştır.

Gökhan Atılgan, Boran’ın biyografisinin anlatıldığı bir kitapta, isabetli olarak Boran’ın hayatını “Cumhuriyet döneminde yetişmiş bütün aydınlarda olduğu gibi halkı eğitmek, aydınlatmak isteyen genç bir yurtseverin; daha sonra bütün toplumu değiştirmeyi hedefleyen Marksist bir kuramcı ve siyasal lider olarak ortaya çıkılması arasında geçen bir serüven” olarak tanımlamıştır.

Boran, mücadelesi boyunca yapmış olduğu ideolojik ve siyasi tartışmalarda sosyalizm mücadelesinde işçi sınıfının önemini vurgulamıştır. Israrla Türkiye’deki temel üretim biçiminin kapitalist üretim olduğunu, bu anlamda işçi sınıfının var olduğunu ve bu sınıfın sosyalist devrim için öncü sınıf olduğunu belirtmiş, bağımsızlık mücadelesinin Türkiye kapitalizmini karşıya almadan verilemeyeceğini savunmuş, Türkiye’nin önündeki adımın sosyalist devrimin gerçekleştirilmesi olduğunu iddia etmiştir. Bu anlamda Boran, Türkiye’de bilimsel sosyalizm tezinin güçlenmesine öncülük eden kişilerden biri olmuştur.

Boran’ın o dönemki diğer aydınlarından farkı ise, sosyalizm mücadelesini hiçbir zaman entelektüel bir uğraş olarak görmemesidir. Boran bir kadın aydın olarak her zaman partili mücadele içinde olmuş, merkezi organlarda çalışmış ve II. Türkiye İşçi Partisi’ne ölene kadar liderlik yapmıştır.

Onu anlatan parti üyelerine göre, Boran bir lider olarak, kendi örgütüne seslenen değil; halka seslenen, halka doğrudan sosyalizmi ve mücadeleyi anlatan biri olmuştur.

Boran, sosyalizm mücadelesinde kararlı ve tavizsiz olmanın gerekliliğini hep savunmuştur.  Ona göre; “Ödünü seçmek siyasi mücadelede yanlıştır. Fizik yasalarına göre, eğik bir düzeyde yürümeyi seçmek, irade dışı hızlı bir ritme girmektir. Koşmaya başlar insan, sonra da tepetaklak düşer. İdeolojik ve politik mücadelede öyle bir yüzeyi seçmemek lazımdır. Ödünün sonu yoktur.”

Boran, sosyalizm mücadelesinin, bir 100 metre koşusu değil; maraton olduğunu bilmiş, sabırla ve titizlikle mücadelesini sürdürmüştür.

***

Günümüzde Türkiye’de işçi sınıfına, emekçi halka yapılan baskılar her geçen gün etkisini daha da gösteriyor. AKP tarafından 4857 sayılı Kanunda olmayan farklı esnek çalışma tipleri ve güvencesizlik yasalaştırılmaya çalışılıyor.  Kayıt dışılık her geçen gün artış gösteriyor. Resmi rakamlara göre 2015 yılında işsizlik rakamları %10,5 iken; resmi olmayan işsizlik rakamlarına göre şu an işsizlik rakamları %20’yi gösteriyor. İşçinin hayatının bu ülkede hiçbir değeri olmadığı ölen işçi sayılarından anlaşılıyor. 2015 yılında ölen işçi sayısı 1730 iken; 2016 yılında ilk üç ayda ölen işçi sayısı en az 430.

İşçi sınıfının örgütlenmesi, siyasi bir güç olarak siyaset sahnesine geri dönmesi sorunu ise tüm çıplaklığıyla ortada duruyor.

İşte bugün, bu bilinçle Türkiye’nin her yerinde işçi sınıfı ve sosyalizm mücadelesinin büyütülmesi için alanlarda olmalıyız, olacağız!

***

Doğumundan 106 sene sonra, Boran verdiği mücadelesiyle, tavizsiz duruşuyla ve Türkiye sosyalizm mücadelesine katkılarıyla, sorunların aşılması konusunda sosyalizm mücadelesine ışık tutmaya devam ediyor.

Boran’ın 1977 yılının 1 Mayıs’ında yayınlanan “1 Mayıs’ın Anlamı” başlıklı yazısının sonunda dediği gibi;

Yaşasın bağımsızlık, demokrasi, sosyalizm mücadelemiz!

Yaşasın işçi sınıfımız, emekçi halkımız!

Yaşasın işçi sınıfı enternasyonalizmi!

Selam dünyanın ve Türkiye’nin aydınlık geleceğine!

 

İyi ki doğdun Behice Boran!