“Yazarlar Okullarda Projesi” İstanbul’da terör estiriyor
İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün yürüttüğü ‘Yazarlar Okulda Projesi’ koordinatörleri durumdan vazife çıkararak hiç de muhatabı olmadıkları bir konuda hukuksuz bir uygulamalara başladı.
İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün yürüttüğü ‘Yazarlar Okulda Projesi’ koordinatörleri durumdan vazife çıkararak hiç de muhatabı olmadıkları bir konuda hukuksuz bir uygulamalara başladı. Telefon mesajı üzerinden, koordinatörlere ve komisyon üyelerine şu mesaj dolaşıma sokuldu: “Yazarlar Okulda Projesi temsilcileri… İl ve ilçe müdürlerimiz… Okul müdürlerimiz… Okul müdürlerimiz… Herkesin dikkatine… Teröre destek imzası veren yazar listesi aşağıdadır. Bu yazarları okullara davet etmek resmen suçtur. Bu yazarları öğrenciler karşısına çıkaranların da suç işleyeceğini düşünerek gerekli hukuku takibimiz devam edecektir.”
Yazarlar Okullarda Projesi 2007 yılına dayanıyor. Proje, zamanla İl Milli Eğitim Müdürü Dr. Muammer Yıldız tarafından desteklenerek 2007 yılında hayata geçirilir. 78 yazar 39 ilçeye dağıtılır. Aralarında Ahmet Ümit, Ayşe Kulin, Ali Çolak, Cemil Kavukçu, Haydar Ergülen, Sunay Akın, Sevinç Çokum, Ömer Erdem’in de bulunduğu çok sayıda şair-yazarı öğrencilerle buluşturuldu. Başlangıçta heyecan veren bu projenin gerekçeleri arasında “öğrencilere eleştirel bakış kazandırmak, öğrencileri çok yönlü düşünebilme yetisine sahip kılmak” vardı. Zamanla iktidara yakın isimlerin yoğunluğu bu yazar kontenjanını belirlemeye başladı.
Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi’nin yayınladığı bildirinin ardından Cumhurbaşkanı’nın hedef göstermesiyle 30’a yakın üniversitede birçok akademisyene soruşturma açılmış, gözaltılar yapılmış, sosyal medya üzerinden linç kampanyası başlatılması üzerine, bu sefer ‘Edebiyatçılar’, linç kampanyasına dâhil edilen akademisyenlere destek için verdiği imzalarla gündeme geldi. Önce Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) akademisyenlere destek veren edebiyatçıların listesini yayımlayarak “Teröre destek veren yazarları okullarınıza çağırmayın” nidaları içinde bir bildiriyi dolaşıma sokup, imza sahibi edebiyatçıları -ki bunların önemli bir kısmı okullarda öğretmenlik yapmaktadır- hedef göstermeye başladı.
Kadıköy’deki Liselere dönük Yazarlar Okullarda Projesinin koordinatörü şair/yazar (!) Hayrettin Taylan liselerdeki edebiyat zümresi sorumlularına gönderdiği yazıda şu tehdit kokan ifadelere yer vermekte bir sakınca görmüyor: “İlçemizden habersiz davet edilen yazarın, yasal sorumlusu başta okul müdürü sonra bu etkinliği düzenleyen öğretmendir.” Devam ediyor Taylan: “Bu listede belirtilen yazarların davet edilmesi zorunludur. İlçe komisyonuna sunulmadan, ilçemizin olurunu almadan okullarımıza yazar davet edilemez.” Pes doğrusu!
İktidara muhalif olan hemen herkesin ‘teröre destek’ listesine kaydedildiği bir dönemde edebiyat-sanat gibi muhalif alanlarda söz alacak insanları tamamen görmezden gelme anlayışı yeni bir uygulama değil; yeni olan “Koordinatör Hayrettin Taylan”. Kimdir, edebiyat- kültür hayatımızdaki karşılığı nedir ki ‘koordinatör’ olarak atanmıştır. Üslûbuna bakılırsa bir edebiyatçıdan ziyade parti komiserlerine benziyor. Edebiyat sahasında nasıl bir yetkinliğe sahip olduğunu, bugüne dek ortaya koyduğu eserlerin nitelik derecesini, hangi edebiyat-sanat dergilerinde ürünlerini yayımladığını bilmiyoruz. Çünkü yaptığımız araştırmalar bize sağlıklı hiçbir sonuç vermedi, edebiyat çevreleri tarafından da tanınmayan Taylan Kadıköy’deki 17 liseden 7’sine, konuk yazar olarak, kendi adını yazmaktan çekinmemiş. Sadece kendi adını değil, yine kendisiyle aynı soyadı taşıyan ‘Nermin Taylan’ı da üç ayrı liseye ve dört ayrı ortaokula konuk olarak yazmış. Ve gönderdiği yazının sonunda “Bu listede belirtilen yazarların davet edilmesi zorunludur.” yazmaktan da geri durmamış.
Peki, bu 17 liseye davet edilen diğer şair/yazarlar kimler? Bir göz atalım: Erol Kızıl, Üzeyir İlbak, Nermin Taylan, Mehmet Akıncı, Süleyman Dama, Aliye Akan, Faruk Öndağ, Gökhan Ergür, Erol Erdoğan, Selami Yalçın, Selvigül Kandoğmuş Şahin… İlk önce bu isimlerin “müstear” olabileceği fikri yanıyor okurlarda, çünkü bu isimler, eğer müstear değilse Türk edebiyatında hiçbir karşılıklarının olmadığı ortadadır. Edebiyatın içinde şair, yazar, eleştirmen kimlikleriyle bulunan hangi arkadaşa danıştıysak bu isimleri “ilk kez duyduğunu” ifade etti. Akademisyenlere destek amacıyla yaklaşık dokuz yüz edebiyatçının imza attığı için “terörist” damgası yediği ve açık hedef kılındığı bir yerde meydanın adını ilk kez duyduğumuz şair, yazarlara(!) kalmasından daha doğal ne olabilir!