AKP ve Erdoğan'ın emperyalizm uşaklığı serüveni 7: İsrail işbirlikçiliği
AKP ve Genel Başkanı Erdoğan'ın işbirlikçilik serüveninden kesitler.
Dün yaptığı bir konuşmada “Gezicilerin arkasında emperyalistler vardı” diyen ancak on beş yıldan fazla süredir ülkemizi emperyalizme peşkeş çeken AKP’nin Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, AKP’ye karşı olanları itham ederek siyaset yapmayı sürdürüyor.
Oysa ki gerçekler hiç de böyle değil. Gazete Manifesto olarak 2002’de iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi’nin ve on beş yıla yakın başkanlığını sürdüren, bu dönemde başbakanlık yapan ve bugün AKP’li olarak Cumhurbaşkanlığını sürdüren Tayyip Erdoğan’ın aslında emperyalizme nasıl bağımlı olduklarını gözler önüne sermek istiyoruz.
AKP’nin emperyalizm ile işbirliğinin en kritik halkasını İsrail’in oluşturduğu biliniyor. Her ne kadar 2008-2009 yıllarında, Tayyip Erdoğan’ın yaptığı çıkış ve sonrasında yaşanan Mavi Marmara olayı ile ipler gerilse de, bölgede İsrail’in en önemli ittifak unsurunun Türkiye ve burada AKP olduğu biliniyor.
En gerilimli zamanlarda bile, Türkiye’yle ticari ilişkileri azalmayan tersine artan, askeri ilişkileri sekteye uğramayan İsrail, AKP döneminde Türkiye’yi bir müttefik olarak kabul etti. Bölgede İsrail’e karşı düşmanlık sergilemeyen tek ülke Türkiye oldu.
Türkiye’nin İsrail ile olan yakın ilişkisinden elde ettiği avantajların en somutu güçlü bir askeri işbirliği kurmuş olmasıydı. Türkiye askeri işbirliği çerçevesinde birçok anlaşmalarla, askeri ve istihbarat konularında kapasitesini yükseltti, askeri uçaklar ve silahlar aldı, İsrail ile müşterek askeri eğitimler ve tatbikatlar yaptı. Türkiye’nin İsrail ile olan yakınlığı ABD siyasi sisteminde ülkeye pratik bir avantaj da sağladı.
Tüm bunlarla birlikte İsrail ile kurulan ilişkinin, İsrail’in bölgede taşınması ve yayılmacı emellerini hayata geçirmesi için önem taşımaktadır. ABD açısından İsrail’in güvenliğinin sağlanması esastır. AKP de bu noktada rolünü oynamaktadır. İsrail’in Mavi Marmara baskını sonrasında AKP’nin anlaşma yoluna gitmesi de bu rolün bir parçası olarak görülmelidir.