Bahçeli'den Hande Fırat'a destek mesajı
MHP Lideri Bahçeli, Hürriyet'teki "Karargâh rahatsız" başlıklı haberine gösterilen tepkileri eleştirdi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Hürriyet gazetenin Ankara Temsilcisi Hande Fırat’ın imzasıyla yayımlanan “Karargâh rahatsız” başlıklı haberine gösterilen tepkileri eleştirdi.
Hande Fırat için “Darbe teşebbüsünün püskürtülmesinde büyük bir rolü olan bayan gazeteci” ifadesini kullanan Bahçeli, Fırat’ın ‘darbeci’likle suçlanmasının “tuhaf bir çelişki ve çarpıklık” olduğunu söyledi.
Bahçeli, TSK’da uygulamaya sokulan türban serbestisine Genelkurmay’ın görüşü alınmadan karar verilmesini eleştirdi. MHP lideri, “Mesele, Genelkurmay Karargahı’nın düşünce ve itirazlarını hükümet ile paylaşmadan bir gazeteye sızdırıp sızdırmadığıdır. Paylaşmışsa ve yanıt alamamışsa bir sorun var demektir. Paylaşmadan kamuoyu ile iletişime geçilmişse yine bir sorunun varlığına delalettir. Medya üzerinden başlatılan karalama kampanyası doğru mudur? TSK’nın başörtüsü yasağı kaldırılacaksa bununla ilgili Genelkurmay’ın niçin görüşü alınmaz?” ifadelerini kullandı.
Partisinin grup toplantısında konuşan Bahçeli’nin açıklamalarından satır başları şöyle:
“Türkiye beka mücadelesi vermektedir. Bu oluyorken siyasi kavga ve kutuplaşmalarla bölünmek hiçbirimizin tasvip edemeyeceği bir garabet, hatta gafillik olacaktır. Demokrasi birçok defa kesintiye uğramıştır, askeri darbeler Türkiye’ye on yılları kaybettirmekle kalmamış, tarihin gerisine de düşünmüştür. Abdülaziz’den bu tarafa birçok silahlı mücadele ve muhtıra gerçekleşmiştir. Dün böyleydi diye, bugün böyle olacağını beklemek bize vatana ihanetle eşdeğer bir sapma halidir. Dönem dönem yükselen sivil-asker geriliminden Türkiye yeterince zarar görmüştür. 28 Şubat’tan 15 Temmuz FETÖ ihanetine kadar bu vatanda fazlasıyla kanun dışı hareketler görülmüştür. Artık buna son nokta koyulmalı, demokrasinin tesisi sivil-asker dayanışmasıyla sağlanmalıdır.
“2007’den bu tarafa TSK çok hırpalanmıştır”
“Darbe varsa demokrasi yoktur. İktidarların seçimle gelip yine bu yolla gitmesi, millet dışında hiçbir iradenin belirleyici olmaması, demokratik kültür ve mirasın geleneğidir. Askeri cunta, şiddet curcunasıdır. Anti-demokratik alışkanlığın Türkiye’yi karanlığa itmesine kesin olarak son verilmelidir. Devlet ve toplum alanlarında, sınırları anayasa ile çizilmiş, demokrasiye kast eden fikri oluşumların önüne geçilmelidir. 28 Şubat 1997 post modern müdahalesinin üzerinden geçen 20 yılda neler olduğu gizlenemeyecek kadar ortadadır. Milletimizin tercihlerine saygı duymak, demokrasi ve hukukun temel ilkelerine uymak herkesin asli görevidir. Ama, fakat, ancak demeden, darbelere kılıf aramamak hepimiz için kaçınılmaz bir sorumluluktur. 15 Temmuz’da darbenin ne demek olduğunu acı duyarak, ama asla geri adım atmadan yaşayarak şahit olduk. 15 Temmuz, darbeler tarihimizin en karanlık dalgasıdır. Asker üniforması içine gizlenmiş caniler, 15 Temmuz gecesini kana ve hıyanete bulamıştır. FETÖ artıkları, devleti parçalamak için silaha sarılmıştır. 15 Temmuz’un faili askerimiz değildir. Çok şükür, yanlış hesap Türk milletinden dönmüştür. Ne büyük bir travmadır ki komuta heyeti ele alınmıştır, Genelkurmay Başkanlığı ele geçirilmiş, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları elleri bağlı, derdest edilmiştir. Az evvel söylediğim gibi, zorlu bir coğrafyada yaşıyoruz. Gücünü milletten alan askeri kuvvet, paha biçilmez önemdedir. Türk askeri huzursuz, heyecansız, gergin olduğu müddetçe, karşılaştığımız beka meselelerini, hain terör saldırılarını göğüslememiz akla ve mantığa aykırıdır. El Bab’da Türk milletinin onur mücadelesini veren Türk askeridir, birliğimiz, güvenliğimiz için gece gündüz devriye gezen kahraman Mehmetçiklerdir. Türk askeri aynı zamanda şehitlik anıtıdır. Bölücü teröre karşı amansız bir şekilde mücadele eden, peygamber ocağı gördüğümüz TSK’dır. Bu kadar sorunumuz varken, TSK’nin anlamsız ve sığ tartışmaların içine girmesi ya da çekilmesi so derece yanlıştır. 2007’den bu tarafa TSK çok hırpalanmıştır. FETÖ’nün emniyet ve adaletteki ayaklarıyla eş zamanlı planladığı Balyoz, Ergenekon gibi sözde darbe davaları, hemen ardından gerçekleşen FETÖ darbesi başka söze yer bırakmamaktadır.
“Hande Fırat”ın ‘darbeci’likle suçlanması tuhaf bir çelişki ve çarpıklıktır”
“Bugünlerde TSK üzerinden yürüyen tartışmalar vardır. Hürriyet Gazetesi 25 Şubat’ta 7 eleştiriye 7 yanıt manşetiyle tartışmaların seyrini değiştirdi. Darbe teşebbüsünün püskürtülmesinde büyük bir rolü olan bayan gazetecinin ‘darbeci’likle suçlanması da bize göre tuhaf bir çelişki ve çarpıklıktır. Genelkurmay Başkanı ile ilgili bazı eleştirilere karargahın nasıl baktığı ve cevap verdiği ortaya çıkmıştır.
“TSK doğrudan kamuoyu ile iletişime geçmişse yine bir sorunun varlığına delalettir”
“Elbette olması gerekeni, doğru olanı, Genelkurmay Başkanı’nın rahatsız olduğu konuları silsile yoluyla iktidara iletmesidir. Medya üzerinden mesaj vermek, eski manşetleri hatırlatmaktadır. TSK’nın doğrudan sorumlu olduğu bakan, başbakan ve cumhurbaşkanına hassasiyetlerini aktarması doğaldır, gereklidir. Farklı yerlere çekmek ise anlamsızdır. Genelkurmay Başkanı dün başbakan ve cumhurbaşkanı ile sırasıyla görüşmüştür. Genelkurmay Karargâhı’nın düşünce ve itirazlarını hükümet ile paylaşmadan bir gazeteye sızdırıp sızdırmadığıdır. Paylaşmışsa ve yanıt alamamışsa bir sorun var demektir. Paylaşmadan kamuoyu ile iletişime geçilmişse yine bir sorunun varlığına delalettir. Medya üzerinden başlatılan karalama kampanyası doğru mudur? TSK’nın başörtüsü yasağı kaldırılacaksa bununla ilgili Genelkurmay’ın niçin görüşü alınmaz?
“Miras yedi gibi milli kurum ve kurallarımızı yiyip bitirmek nedir?”
“Huzur kaçarsa tutamayız. İstikrar hepten giderse geri getiremeyiz. Çatışıp çürüyelim mi, kardeşçe mi yürüyelim? FETÖ, PKK, IŞİD, PYD hazır kıta infaz mangalarını Türkiye’ye yönlendirmişken, devlet ve millet arasındaki kenetlenmenin hırpalanması gaflettir. Türkiye’nin diriliş ruhuyla eskiye sünger çekmesi elzemdir. Asker bizimdir, devlet bizimdir, hükümet bizimdir. Fitneye çanak tutan, cepheleşmeye meydan açan ise bizim gibi görünse de asla bizden değildir. Biliniz ki zarar ziyan büyüktür. Biliniz ki Türkiye yoğun bakımdan çıkamamıştır. Bunca patırtı kütürtüye, fuzuli görüş ayrılıklarına ne gerek vardır? Paylaşılmayan nedir? Korkularla, kuşkularla nereye kadar gidilecek? Bu kafa karışıklığının, bu güvensizliğin gerçek manasını nasıl yorumlayalım? Devletteki çatlak sesler ancak düşmanları sevindirecektir. Türkiye Cumhuriyeti ecdadımızın, aziz şehitlerimizin bizlere mirası değil midir? Miras yedi gibi milli kurum ve kurallarımızı yiyip bitirmek nedir? Biz devletteki kargaşanın son bulması, devletin yönetenlerin anayasal sınırlarına çekilmesi için referandumda ‘Evet’ diyeceğiz. Açılması gereken karanlık yollar var, bunun için 80 milyona ‘Evet’ deme çağrısı yapıyoruz.”