Brezilya Komünist Partisi'nden genel grev açıklaması
Brezilya Komünist Partisi'nin genel grev açıklaması.
Brezilya’daki sermaye iktidarının emek düşmanı politikaları karşısına dün genel grevle cevap veren Brezilya işçi sınıfı, bu politikaları geri püskürtmek için önemli bir adım attı.
Kendisinden önceki İşçi Partisi (PT) iktidarının yargı darbesiyle devirerek Başbakanlığa yerleşen muhafazakar liberal Michel Temer son altı ay içerisinde taşeron yasası, “mezarda emeklilik yasası”, kamu harcamalarının kısılması gibi başlıklarına imza attı ve büyük tepki çekti.
Tüm bu politikalara karşı 28 Nisan 2017 günü tüm Brezilya’da hayatı durduran genel grev başarıyla sonuçlandı ve milyonlarca işçi bu greve katıldı. Ülkedeki sendikalar, devrimci ve komünist partiler tarafından desteklenen ve örgütlenen bu grev ile ilgili Brezilya Komünist Partisi (PCB) tarafından yapılan açıklamanın çevirisini yayınlıyoruz.
Not: Açıklama grevden önce yayınlanmıştır ancak Brezilya’daki durumu iyi bir şekilde özetlediği için okurlarımızla paylaşmak istedik.
İŞÇİ VE GENÇLERE BREZİLYA KOMÜNİST PARTİSİ (PCB) BİLDİRİSİ
Emeklilik reformu, işgücü reformu, taşeronluğa ve vergi düzenlemelerine karşı. Halk iktidarı ve sosyalizm adına!
Brezilya, İşçi Partisi hükümetlerinin başarısızlıkları ile patronlar ve eski geleneksel politikacılarla ittifak politikasının yanı sıra Michel Temer bu darbe hükümetinin işçilere ve gençliğe acımasız saldırısı sonucunda, tarihinin en ciddi krizini yaşıyor. Aslında, bu aslında bir hükümet değil, kamu kaynaklarını pervasızca çalan ve şimdi de hapisten kurtulmak için her yolu deneyen Başkanlık Sarayı, Parlamento ve kamu idaresine çöreklenmiş bir çetedir. Ülke, ortalama negatif büyüme ile 13 milyonu aktif olarak iş arayan ve 7 milyonu iş bulma umutlarını tamamen yitirmiş 20 milyona yaklaşan acımasız bir işsizlik ile son dört yıldır derin bir durgunluk yaşıyor. Bu durum, ulaşım sisteminde kaos, büyük şehirlerde halk sağlığında gerileme, düşük ücretler ve güvenlik sorunları, eyaletlerin mali krizi ve nüfus büyük kesimleri için temiz kaynaklara erişememeyle birleşiyor.
Patronların hizmetinde olan Michel Temer’in gayrimeşru hükümeti, bu dramatik durumla da yetinmeyip, genel olarak bankalar, tarım endüstrisi ve büyük şirketlerin memnun etmek için halk karşıtı biz dizi önlemler almayı sürdürüyor. Parlamento 20 yıllık bir mali düzenlemeyi kabul ederek bu süre boyunca kamu harcamalarını dondurmayı, hastaneleri ve okulları özelleştirmek için eğitim ve sağlık harcamalarını azaltmayı ve toplumsal alanlara ayrılan kaynakları kesmeyi onayladılar. Bu kesintilerin ilk sonucu, eyaletler ve belediyelerdeki mali kriz, çalışanların ve emeklilerin maaşlarının borçları ve taksitlendirmeleri, sağlık ocaklarının kapatılması, okul yemeklerinin azaltılması, günlük bakım merkezlerinin azaltılması ve özellikle birkaç eyaletteki hapishanelerdeki barbarlık sahneleriyle en görünür yüzünü sergileyen hapishanelerdeki şiddet krizi olarak ortaya çıkmıştır.
Milyonerlere ve güçlülere hizmet etmek için tırmanışı sırasında hükümet, İş Kanunlarının Birleştirilmesi Kanunu’nu ihlal ederek işçi hakları, ücretler ve iş güvencesini azaltan taşeron yasasını onayladı. Bu kanunla şirketler tüm faaliyetlerini, ücretlerin düşürülmesine ve kötü çalışma koşullarına neden olacak şekilde, taşeronlara devredebilecektir. Dahası, hükümet 1940’larda verilen büyük mücadeleler ile kazanılan işçi haklarını sona erdirecek bir iş kanunu reformunu onaylatmak istiyor. Bu iki önlem, kırsal kesimde köle emeğini teşvik ediyor, şehirlerde işçilerin haklarını geriye çekiyor ve böylece Brezilya proletaryasının çağdaş tarihindeki en vahşi saldırıyı oluşturuyor.
Hükümet, bu barbarlık döngüsünü tamamlamak için, çalışanların ancak 49 yıl çalışmaları koşuluyla tam olarak yararlanabilecekleri bir emeklilik reformunu da yürürlüğe sokmak istemektedir. Kadın ve erkekler emekliliğe hak kazanmak için 65 yaşına kadar çalışmak zorunda kalacaklar. Birçok eyalette ve özellikle kırsal bölgelerde ortalama yaşam süresinin 65 yıl olduğu bir ülkede bu nüfusun büyük bir bölümünün emekli olamadan öleceği anlamına gelmektedir. Gençlik, emeklilik umudunu kaybetmenin yanı sıra aynı zamanda sosyal bilimler disiplinlerini azaltan, eleştirel ve demokratik eğitimin yerine gerici ve baskıcı bir eğitim sistemi öngören lise reformuyla da engellenmektedir.
Bırakın krizin bedelini zenginler ödesin
Aslında, bu halk karşıtı önlemlerin işçiler, gençler ve varoşlardaki yoksullara karşı zenginler ve güçlülerden yana olduğunu açıkça anlamak önemlidir. Taşeronluk emek maliyetini azaltacak, emeğin akışını hızlandıracak ve ücretleri düşürecektir. İş kanunu reformu ile yıllık izin, 13. maaş, doğum izni, hafta tatili ve bir dizi başka hak ortadan kalkacaktır. Emeklilik reformu işçiler ve gençler için emekliliği mümkün olmaktan çıkartırken emeklilik sisteminin dağıtılmasını ve özelleştirilmesini ve bu kamu kaynaklarının özel bankalar ve finans kuruluşları tarafından yönetilmesini de sağlayacak. Bu zorba hükümet ulusal ve uluslararası tefecilere, büyük sermayeye ve tarım endüstrisine hizmet etmek için geleceğimizi çalıyor. Ülkenin yaşadığı kriz patronlar ve dostları tarafından çıkartılmıştır. Bu nedenle bırakın krizin bedelini işçiler değil onlar ödesinler.
Bu meşruluğu ya da desteği olmayan ve nüfusun büyük çoğunluğu tarafından nefret edilen bir hükümettir, seçilmemiş olan bir hükümettir ve bu nedenle işçiler ve gençler için hiç saygısı olmayan ve destekçilerinin, büyük sermatenin, mali oligarşinin ve tarım endüstrisinin kirli işlerini yaparak ayakta kalan bir hükümettir. Başkanından bakanlarına ve memurlarına yolsuzluğa batmış ve kamunun olan her şeyi Pazar tezgahına dökmüş bir hükümettir. Yarısından fazlası hakkında soruşturmalar süren, yolsuzlukla dolu ulusal utanç kaynağı bir Parlamento ile yönetmektedir. Eski belediye başkanı Eduardo Cunha gibi bazıları şimdiden tutuklanmıştır. Bu tip egemenler, halka karşı önlemleri onaylamamalı ve hapiste olmalıdır.
Tüm bunlar neden oluyor? İlk olarak, kapitalist sistem tüm dünyada kriz içinde olduğu için. Dünya burjuvazisi, krizin tüm yükünü ücretlilerin üzerine yıkmak için işçilerin haklarına ve güvencelerine saldırmaktadır. Şu anda Brezilya’da olanlar pek çok kapitalist ülkede de oluyor. Brezilya’nın krizi aynı zamanda sermayenin küresel krizinin bir parçasıdır. Ama Brezilya’nın krizi Başkan Dilma’nın görevden alınmasıyla dramatik bir şekilde kapanan bir döngünün de sonudur. Bu, sınıf uzlaşmacılığı siyasetinin başarısızlığını ortaya koyan ve burjuvaziyle ittifakın her zaman işleri yenilgiye götüreceğini açıkça göstermiş olduğu için bir çocuk hastalığı niteliğindeki bir döngüdür.
Bu nedenle, İşçi Partisi de bu krizde büyük sorumluluk sahibidir çünkü 13 yıllık iktidarında büyük sermayeyle ve geçmiş yıllarda eleştirdiği yolsuzluğa bulaşmış tüm politikacılarla ittifak kurmuş ve milyonerlerin ve güçlülerin gücünü azaltacak gerekli değişiklikleri yapmamıştır. Amarelou toplumsal döüşümler için mücadeleyle karşı karşıya gelmiş ve artık yararlı olmadığında egemen sınıflar tarafından kenara atılmıştır. İşçiler için çok az şey yapmıştır. Br fikir vermesi açısından, Bolsa Familia için yapılan harcamalar, bankaların ve rantiyerlerin genel olarak iç borç faiz ödemeleri adı altında ceplerine indirdikleri tutarın sadece yüzde 10’una karşılık gelmektedir. Rantiyelere ödenen bu kaynaklar, onların üretime yatırım yapmasını, ekonomik büyümeyi sürdürmelerini, eğitim ve sağlık harcamalarını genişletmelerini, mahallelerde gündüz bakım merkezleri ve daha fazla okul, hastane ve üniversite yapmalarını sağlardı. Bu hep böyledir, düşmanıyla yatan ölmüş ya da ölmek üzere kalkar.
Sadece örgütlü mücadele yaşamını değiştirir
Başka bir deyişle, her şekilde kaçınılması gereken bir sosyal felaketin eşiğindeyiz. Patronlar ve hükümet ile uzun bir mücadele deneyimine sahip PCB, herkesi bu ölümün gelmesini evde oturarak beklemenin hiçbir faydası olmayacağına ilişkin olarak herkesi uyarır. Bir şey olmuyormuş gibi ölü taklidi yapılmamalıdır. Kriz halkın çok büyük bir çoğunluğunu etkilemektedir. Şimdi tepki göstermezsek, bu ihmalimiz için ağır bir bedel öderiz. Bugünküden çok daha kötü bir hayatımız olur. Çocuklarımız ve torunlarımızın da bizimkinden daha zor hayatları olur, yoksulluk, sefalet, düşük ücretler, kötü yaşam koşulları, işsizlik, parası olmayanın hastane kapısında öldüğü özelleştirilmiş sağlık, marjinalleştirilmiş, çetelere terk edilmiş ve varoşlarda her gün öldürülen geleceği olmayan bir gençlik karşısında sadece zengin ve güçlülerin iyi bir eğitim alabildiği ve üniversiteye gidebildiği bir hayat.
Kavga etmezsek bu kaderimiz olacak. PCB, sadece işçi sınıfının, gençliğin ve varoşlardaki yoksulların örgütlü mücadelesinin bu dramatik durumu tersine çevirebileceğine inanıyor. İşçilerin ve gençlerin hak ve güvencelerinin ortadan kaldırılmasına karşı kavgayı yaygınlaştırmak gereklidir. Nüfusun büyük kesimini kuşatan büyük memnuniyetsizliğin bu gayrimeşru hükümeti yenmek için somut ve örgütlü bir mücadeleye çevrilmesinin zamanı gelmiştir. Sokaklarda, futbol statlarında, kültürel etkinliklerde yürütülen kavga ve protestolar ve son olarak 15 ve 31 Mart’ta hayatı durduran eylemler, bu kavganın sokaklarda, işyerleri ve okullarda yoğunlaştırılmasının ve bu ezici önlemlere karşı genel grev için güçleri bir araya getirmek üzere varoşların örgütlenmesinin gerekliliğine işaret etmektedir.
Brezilya için alternatif bir program
Temer’e karşı güçlerin birliğine katkıda bulunmak için PCB, sosyalist sol ve toplumsal hareketlerin örgütlerinin yanı sıra sendikalar ile demokratik mücadele örgütleri ve diğerlerine daha fazla mücadele alanı sağlamayı hedefleyen bir miting takvimi önerir. Brezilya’daki durumun ağırlığı karşısında, Temer hükümetinin dayatmak istediği işçilere karşı saldırılar ve demokratik özgürlükler ile ulusal egemenliğe yönelik tehditlere karşı kapitalizm ve barbarlık karşıtı mücadelenin derinleşeceği ve güçleneceği büyük bir ilerici alan bulunmaktadır.
Bu mücadele sürecinin tüm bileşenlerinin aynı hedeflere sahip olmadığını tarihsel deneyimlerle biliyoruz. Bu nedenle sosyalist ve sınıfçı solun bu birleşik alanda güçlendirilmesinin kalıcı bir siyasi cephe ve sokaktaki kitlesel memnuniyetsizliği 2018 seçimlerine aktararak işçileri kandırmak isteyenlerin çıkarlarına karşı bir alan oluşturmak zorunludur. Bu tartışma ve anlayış sürecinde Ulusal İşçi ve Halk Hareketi Toplantısı’nın araçlarının, Brezilya toplumunda bugün var olan memnuniyetsizlik için bir odak örgüt haline gelecek alternatif bir projenin inşa edilmesi perspektifiyle yaratılması gereklidir. Bu blok ne kadaar güçlü olursa halkın kazanımlarını ilerletme imkanları da o kadar büyür.
2017 yılı Brezilya’nın geleceği için belirleyici olacaktır. Bizim mücadelelerimizin sonucu ülkenin yakın geleceği ile bağlıdır. Bu anlamda, eski politikacılar ve onların yozlaşmış partileri iktidardan süpürülmelidir. Biz kararlar burjuvazinin salonlarında değil işçilerin ve halk hareketinin arasında alındığı başka bir toplum inşa etmek istiyoruz. Sömürüsüz, sefalet olmayan, açlık yaşanmayan, herkesin onurlu ve mutlu bir hayata sahip olabileceği yeni bir toplum. PCB, işçileri, gençleri ve varoşlardaki yoksulları Brezilya’nun çürüyen temsili sisteminin yozlaşmış güçlerini yok edecek ve halk iktidarı ve sosyalizmi ina etme perspektifiyle halkın çıkarlarını gözeten yeni bir iktidarın ele geçirilmesi için uzun bir mücadeleye çağırmaktadır.
Hep birlikte 28 Nisan’da genel greve!
İş ve emeklilik reformlarını yeneceğiz!
Yozlaşmış siyasetçileri hapse atın ve varlıklarına el koyun!
Halk iktidarı ve sosyalizm için!
Brezilyalı Komünist Parti (PCB) Merkez Komitesi