Cemil Bayık emperyalizmden beklentilerini ifade etti: ABD, PKK'ye doğru bir yaklaşım geliştirmiyor
KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Cemil Bayık Al Monitor gazetesine röportaj verdi.
KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Cemil Bayık Al Monitor‘dan Kemal Chomani’nin sorularını yanıtladı.
Özellikle Suriye ve Irak’taki Kürtlerin durumunun ele alındığı görülen röportajda, güncel gelişmelere dair yorumlar bulunuyor.
Röportajda emperyalist kapitalist sisteme karşı net bir tutum bulunmazken, özellikle Suriye ve Irak’taki gelişmeler üzerinden “Demokratik Ulus”un inşasına dayalı yaklaşımın devam ettiği görülüyor. Bilindiği üzere Kürt siyasi hareketi çok uzun süredir kapitalist sistemin reformu ya da restorasyonuna dayalı ve “Kapitalist Modernite” olarak tanımladıkları yapının kötü sonuçlarının budanmasına ya da düzeltilmesine dayalı liberal tezin taşıyıcılığını yapıyor. Bunu ulusal kurtuluş mücadelesine uyarlayarak, Irak ve Suriye’deki savaş ortamında federasyon, özerklik ve/veya federasyon altı özerklik gibi kavramsallaştırmalara giden Kürt siyasi hareketin temsilen verilen röportajda bu yaklaşımın hakim olduğu görülüyor. Bu yaklaşımın ise Sovyetler Birliği’nin ortadan kalkmasından sonra emperyalist odaklar ve liberal merkezler tarafından ortaya atılmış olduğu biliniyor. Örnek vermek gerekirse, demokratik özerklik, demokratik cumhuriyet, devletçi anlayışın ortadan kaldırılarak demokrasinin inşa edilmesi, anti-emperyalist özden yoksun siyasi anlayış vb… kavramlar bu kapsamda ele alınabilir.
Bayık’ın öne çıkan başlıklar arasında, özellikle Suriye’deki verili durumdan hareketle ABD’nin PYD ile işbirliği üzerinden PKK’ye yaklaşımı hakkında verilen mesajlar ile birlikte birlikte, Trump yönetiminin daha önceki ABD yönetimlerinden farklı bir yönelime sahip olması gerektiğine dair beklenti “Trump yönetiminden beklentimiz, Türk devletinin Kürtler üzerinde uyguladığı soykırım politikalarına destek vermemesidir” ifadeleriyle yer buluyor. “ABD’nin PKK’ye doğru bir yaklaşım geliştirdiğini söylemek mümkün değildir.” diyen Bayık, Soğuk Savaş sonrasında dünyada dengelerin değiştiğini ifade ederek, “Bu açıdan ideolojik ve siyasi mücadelenin de karakterinin değiştiği bir zaman içindeyiz. Bu yönüyle Ortadoğu’da, Suriye’de yaşanan politik ilişkileri ve zaman zaman politikalardaki ortaklaşmayı, yakınlaşmayı bu çerçevede ele almak daha doğru olacaktır.” vurgusunu yapıyor.
Aynı zamanda IŞİD’e karşı mücadele sürecinde PKK ile ABD’nin aynı çizgide buluştuğunu ifade eden Bayık bununla ilgili de “Ortadoğu politikalarında ABD’nin IŞİD’e karşı tutumu ve PKK’nin tutumu yan yana getirildiğinde geçmişte çok şiddetli biçimde bir karşıtlık içinde olan ABD’nin mevcut konjonktürde bu karşıtlığını açık biçimde ortaya koyma durumu görülmemektedir” yaklaşımını geliştiriyor ve sözlerine şunları ekliyor: “Bizimle ABD arasında da ideolojik ve siyasi farklılıkların genel demokratik zihniyet ve kriterler çerçevesinde, savaşa ve şiddete başvurmadan sürdürülmesi mümkündür.”
Suriye’deki meşru iktidar ile Kürt siyasi hareketinin ilişkisi konusuna değinmeyen Bayık, PKK’nin güncel çizgisinin Demokratik Kuzey Suriye Federasyonu’na odaklandığını vurgularken, Kürt siyasi hareketinin bütün Ortadoğu için ortaya koyduğu “Demokratik Ulus” inşasının temel çözüm olduğunu ifade ediyor. Ancak bunun emperyalist kapitalist sistem içerisinde bir çözüm olduğu açıkken, Bayık’ın kapitalizm ya da ABD karşıtı denilebilecek yaklaşımları söylemsel olmanın ötesine geçmiyor. Aynı zamanda röportajda yer alan Suriye’nin bütününün “demokratikleşmesinin” yolunun Demokratik Kuzey Suriye Federasyonu’ndan geçeceğine dair yaklaşım ve Suriye’deki iktidarın bunu gerçekleştiremeyeceğinin ifade edilmesi PKK’nin yaklaşımını gösteriyor. Bayık’a göre PKK “Özgürlükçü demokratik” bir hareket.
Ortadoğu’da Üçüncü Dünya Savaşı’nın yaşandığını iddia eden Cemil Bayık, verili konjonktürde Kürtlerin çok önemli bir yere oturduğunu, ABD’nin de, Rusya’nın da bunu gördüğünü ya da görmesi gerektiğini vurguluyor. Ancak ABD tarafından silahlandırılan YPG ve Peşmerge’nin tarihsel anlamda nereye oturduğuna dair bir yaklaşımın verilen görüşler arasında bulunmaması da dikkatleri çekiyor.
Bunlarla birlikte röportajda Irak ve Kerkük başlığında yorumlarda bulunan Bayık, Irak’ta PKK’nin askeri bir oluşuma gitmeyeceğine, Kerkük’teki askeri varlığını ise yakın zamanda sonlandırmayacağına dair ifadeler yer alıyor.
Röportajda aynı zamanda Şengal’deki PKK varlığının sonsuza kadar sürmeyeceği ifade edilirken oradaki amacın da Demokratik Özerkliğin inşa edilmesi olduğu, KDP’nin ise Türkiye tarafından desteklenerek savaş çıkartmak istediği vurgulanıyor.
Son olarak Cemil Bayık, Irak’ta PKK’nin İran, Irak Hükümeti ve Nuri Maliki tarafından desteklendiğini iddialarını kesin bir dille reddediyor.
ANF’nin Al Monitor’den aktardığı röportajdan çeşitli pasajlar şu şekilde:
Demokratik Kuzey Suriye Federasyonundan “Rojava” kavramı çıkarıldı. Birçok Kürt buna karşı çıktı. PKK “Rojava” kelimesinin çıkarılmasını tamamıyla destekledi mi? Acaba bu durum PKK’nin milliyetçi olduğu iddialarına son noktayı koyma ve tüm Ortadoğu’ya kendi konfederal demokrasi anlayışını hakim kılmak istediği anlamına mı geliyor?
Demokratik Kuzey Suriye Federasyonu-Rojava tanımlamasından Rojava’nın çıkarılması bizce yanlış değildir. Çünkü Kuzey Suriye Federasyonu tamamen Rojava’dan oluşmuyor. Demokratik Kuzey Suriye Federasyonunda birçok Arap kenti de vardır. Örneğin Şedadê, Hol, başka kent ve kasabalar var. Bu açıdan Demokratik Kuzey Suriye Federasyonu yanına Rojava’yı eklemek yanlış algılar ortaya çıkarırdı. Yoksa Rojava’nın oradan çıkarılması Rojava’nın varlığının inkâr edilmesi, ortadan kaldırılması anlamına gelmiyor. Demokratik Kuzey Suriye Federasyonu Rojava’yı da içeriyor. Rojava’nın da içinde olduğu Demokratik Kuzey Suriye Federasyonudur. Böyle tanımlamak gerekir. Burada karşı çıkışlar çok anlamlı değil. İyi niyetli kaygılar olabilir. Fakat bu gerçeği tümüyle bilmemekten kaynaklanıyor. Çünkü bizim bildiğimiz Demokratik Kuzey Suriye Federasyonu içinde Rojava Kürdistan’ın içindeki kantonlar yine özerkliğini koruyacaklardır. Yani demokratik özerk bir Rojava olacaktır. Çünkü Demokratik Kuzey Suriye Federasyonu içinde her bölge kendi kendini yönetecektir. Demokratik Özerklik yönetimleri olacaktır. Demokratik Kuzey Suriye Federasyonu merkezi bir yönetim olmayacaktır. Hatta her ilçe, her il kendini yönettiği gibi, her bölge de -eskiden kantondu şimdi bölge denilebilir- kendi kendini yönetecektir, bir özerk yönetim olacaktır, demokratik özerkliğe kavuşacaklardır.
(…)
Son süreçte PKK-ABD ilişkileri daha açık konuşuluyor. Suriye Kürtlerinin ABD ile olan çok yakın ilişkileri ve ABD’nin YPG ile bir nevi kurduğu ortaklık birçok uzman, diplomat ve gazeteci nezdinde “ABD, YPG ve PKK arasındaki bağlantıyı iyi bildiği halde, PKK niye hala ABD terörist örgütler listesinde yer alıyor” merakını uyandırmıştır. PKK gibi solcu bir örgütün kapitalist ABD ile dolaylı ya da dolaysız ortaya çıkan ilişkisi hakkında ne düşünüyorsunuz? IŞİD’e karşı savaşın ‘iyi Kürt, kötü Kürt’ kavramına son verdiğini düşünüyor musunuz?
Kapitalist modernist sistem çok pragmatiktir. Öyle ilkelere dayanan bir ideolojisi olmadığı gibi, siyaseti de ilkelere dayanmamaktadır. Çıkarları esas aldığından çıkarına uygun düştüğünde birçok güçle ilişki kurabilir. Kuşkusuz IŞİD’e karşı savaş İkinci Dünya Savaşında olduğu gibi birbirine karşıt olan birçok gücü yan yana getirmiştir. Bugün Rusya ile ABD birçok yerde çok ciddi bir mücadele içinde oldukları halde Ortadoğu’da ortak davranmaları bunun sonucudur. ABD “iyi Kürt kötü Kürt” kavramına son verdi mi bunu bilemiyoruz. Çünkü hala PYD ile YPG ile Demokratik Suriye Güçleri ile iyi ilişki içindeyken, diğer taraftan Türkiye’ye de “biz PKK’ye karşı savaşınızda size destek veriyoruz” demektedirler. Kuzey Suriye’de Kürtlerle ilişki kurarken, PKK’ye yaklaşımında ise hala Türk devletinin politikalarını destekleyen bir pozisyondadırlar. Bu yönüyle hala ABD’nin PKK’ye doğru bir yaklaşım geliştirdiğini söylemek mümkün değildir. Kuşkusuz PKK’nin IŞİD’e karşı verdiği bir mücadele vardır. Bu yönüyle mücadele zemininde belli düzeyde dolaylı bir ilişkilenme ya da ortaklık durumu ortaya çıkmıştır. Ancak hala ABD ile doğrudan bir ilişki söz konusu değildir. Hatta YPG’ye, PYD’ye, Rojava’daki devrimci güçlere PKK ile ilişkinizi kesin baskısı yapmaktadır. Bu yönüyle ilişkilerini kullanarak ve çeşitli biçimlerde Rojava Devrimcilerini Önderlik çizgisinden uzaklaştırmak, bu temelde de Rojava Devrimcilerinin ideolojik ve siyasi olarak Önderlik çizgisi çerçevesinde PKK ile dostluk ilişkilerini ortadan kaldırmak gibi bir çabası da görülmektedir. Bu açıdan sizin belirttiğiniz ölçüde sonuçları olacak bir ABD-PKK ilişkisinden söz etmek mevcut gerçeği ifade etmemektedir. Ama Ortadoğu politikalarında ABD’nin IŞİD’e karşı tutumu ve PKK’nin tutumu yan yana getirildiğinde geçmişte çok şiddetli biçimde bir karşıtlık içinde olan ABD’nin mevcut konjonktürde bu karşıtlığını açık biçimde ortaya koyma durumu görülmemektedir. Ama hala Türk devletine PKK’ye karşı savaşında destek vermektedir, PKK’yi terör örgütü listesi içinde tutmaktadır. Rojava Devrimcilerine de PKK ile ilişkiniz varsa kesin baskısıyla Rojava Devrimcilerini Önderlik çizgisinden uzaklaştırma yönlü bir ideolojik-siyasi mücadele ve psikolojik savaş yürüttüğünü söylememiz gerekmektedir.
Kuşkusuz soğuk savaş dönemindeki karşıtlıklar son bulmuştur. Bu açıdan soğuk savaş dönemindeki PKK karşıtlığı ile soğuk savaş ortadan kalktıktan sonraki PKK karşıtlığı belli yönleriyle değişikliğe uğramıştır. Çünkü eskisi gibi ne iki kamp gerçeği vardır ne de bütün çelişkilerin, bütün farklılıkların zorla, şiddetle ezilip etkisizleştirilmesi gibi bir politika mevcut durumda ABD ve kapitalist sistem güçlerinin çıkarınadır. Bu açıdan ideolojik ve siyasi mücadelenin de karakterinin değiştiği bir zaman içindeyiz. Bu yönüyle Ortadoğu’da, Suriye’de yaşanan politik ilişkileri ve zaman zaman politikalardaki ortaklaşmayı, yakınlaşmayı bu çerçevede ele almak daha doğru olacaktır.
Trump yönetiminin Kürtler ile daha fazla işbirliği yapma konusuna ilgiyle baktığı görülüyor. YPG en son ABD’den silah aldı. Bu daha önce rastlanmamış bir durumdur ve Suriye geleceğinde ABD ile müttefik olabilen sahadaki tek yerel gücün Türkiye’nin ifade ediş tarzıyla PKK bağlantılı “kötü Kürtler” olduğu görülüyor. PKK ve ABD arasındaki ilişkilerde herhangi bir gelişme var mı?
Kuşkusuz şu anda politik olarak, askeri güç olarak Suriye konusunda proje sahibi olan tek tutarlı güç Kürtlerdir. Kürtler dışındaki herhangi bir yerel gücün ne tutarlı bir siyasi projesi vardır, ne de bir toplumsal tabanı vardır. Şu anda muhalif denen güçlerin hepsinin durumu bilinmektedir. Hiçbirisinin Suriye’nin geleceğinde etkili olabilecek bir karakterleri yoktur. Muhalif denen güçlerin zihniyetiyle oluşacak bir Suriye hiç kimsenin çıkarına değildir. Bu açıdan Kürtlerin varlığı, YPG’nin varlığı, Demokratik Suriye Güçlerinin, Demokratik Suriye Meclisinin ve Demokratik Kuzey Suriye Federasyonunun varlığı Suriye’de istikrar, barış isteyen her gücün tek dayanağı durumundadır. Bu açıdan ABD de bu güçlerle ilişkilenmek zorunda kalıyor, Suriye de bu güçlerle ilişkilenmek zorunda kalıyor. Çünkü ne rejim Suriye’nin geleceği açısından temel olabilecek bir politik yaklaşıma sahiptir, ne de muhalifler. Bu açıdan Kürtler hem muhaliflerin, hem de mevcut Suriye rejiminin kabul edebileceği bir zemini, bir gücü ifade etmektedir. Eğer Suriye rejimi ile muhalifler arasında bir uzlaşma olacaksa bu uzlaşma zeminini yaratacak olan da yine Kürtler olacaktır. Eğer ABD ile Rusya arasında yeni Suriye’nin kuruluşunda bir uzlaşma ortaya çıkacaksa bu uzlaşma zemini de yine Demokratik Kuzey Suriye Federasyonu ve onun siyasi anlayışı üzerinde olacaktır.
Bu açıdan Kürtlerin durumu, Demokratik Kuzey Suriye Federasyonunun durumu yeni oluşacak demokratik Suriye’de tek istikrar zeminidir. Demokratik Kuzey Suriye Federasyonu Ortadoğu’daki tek istikrar adasıdır. Şu anda Demokratik Kuzey Suriye Federasyonunun siyasi anlayışından, toplumsal anlayışından, demokratik yaklaşımından kim rahatsız olabilir? Kim böyle bir demokratik sisteme açıktan karşı çıkabilir? Bu açıdan herkes Rojava Devrimiyle, Kürtlerle ilişki kurarak yeni Suriye politikasını şekillendirmek istiyor. ABD de böyle yapmak istiyor, Rusya da böyle yapmak istiyor. Çünkü dayanılacak tek istikrarlı güç odur. Diğer hiçbir gücün ne muhalif yanı vardır ne demokratik yanı vardır ne de yeni oluşacak Suriye’de rol oynayabilecek bir karakterleri vardır. Bunu ABD de görmektedir, Rusya da herkes de görmektedir. Bu açıdan uluslararası güçlerin Demokratik Kuzey Suriye Federasyonu ile Kürtlerle ilişki kurmak istemesi anlaşılır bir durumdur. Çünkü tek istikrarlı yerel güç Kürtler ve etrafındaki Demokratik Suriye Güçleridir. Suriye’nin geleceğinde gerçekten pozitif rol oynayabilecek tek yerel güçtür. Böyle bir yerel gücün varlığı çok çok önemlidir. Eğer bugün Suriye’de hala bir çıkış umudu varsa buna zemin sunan, bunu sağlatan da Demokratik Kuzey Suriye Federasyonudur. Bu açıdan Demokratik Kuzey Suriye Federasyonunun herkesle ilişki kurma, karşılıklı çıkar çerçevesinde ilişki geliştirme imkânı ve avantajı bulunmaktadır.
Bu durum ABD’nin PKK ile ilişkilerine nasıl yansır, bunu zamanla göreceğiz. Rojava Devrimcileri iyidir, Rojava’da, Suriye’de Önder Apo çizgisinde yürüyen Kürtler iyidir, ama PKK kötüdür demekle hiçbir yere varılamaz. Rojava’daki devrimci güçleri demokratik Suriye’nin oluşumunda temel bir zemin olarak görmek, ama benzer bir ideolojik ve siyasi çizgiye sahip olan, Önder Apo çizgesinin esas temsilini yapan PKK’ye karşı eski düşman politikalarını sürdürmek gerçekten tutarlı bir politika olmayacaktır. Kuşkusuz ideolojik ve siyasi farklılık vardır. Ne PKK ABD’nin çizgisine gelebilir ne ABD PKK’nin çizgisini kabul edebilir. Bu gerçekliği de ortadan kaldırmak mümkün değildir. Ama günümüz dünyasında ideolojik ve siyasi mücadeleyi demokratik ölçüler ve demokratik zemin çerçevesinde yürütmek mümkündür. Nasıl ki ABD ve Avrupa içinde partiler demokratik ölçülerde siyasal mücadele veriyorlarsa, buna sosyalistler de dahilse, o zaman bizimle ABD arasında da ideolojik ve siyasi farklılıkların genel demokratik zihniyet ve kriterler çerçevesinde, savaşa ve şiddete başvurmadan sürdürülmesi mümkündür.
(…)