Aydın zortlaması

Cengiz Kılçer: Ataol Behramoğlu’nun siyaseten körleşmesi tam bir dehşettir, üzüntü vericidir.

Türkiye sosyalist hareketinin önemli isimlerinden olan Doktor Hikmet Kıvılcımlı’nın kitabının adıdır “Devrim Zorlaması, Demokratik Zortlama”. Kitapta çeşitli meselelere değinmekle beraber genel olarak MDD ve Mihri Belli eleştirisine odaklanır Kıvılcımlı. Kitabın girişinde okurun  “Zortlama” sözcüğüne yabancılık çekeceğini tahmin ettiği için sözcüğü açıklamak zorunda hisseder kendini. Kıvılcımlı şöyle tarif eder bu sözcüğü: “Zortlama, kimi çok hareketli sesler çıkaran ilkel bir halk türküsü türüdür. Yerine göre dinlenilir. Arada pek hoşa da gidebilen “parçaları” geçer. Ancak ister istemez ilkel kalır, Zortlama’dır. Tam: “Zurnada peşreve bakılmaz” deyiminin yeri burasıdır.”

Aynı zamanda Teke zortlaması, değişmeli oyun olarak da bilinir. Burdur, Isparta, Antalya, Denizli ve Fethiye çevresinde yaygın halk ezgisi ve bu ezgi eşliğinde oynanan zeybek türü halk oyunudur.

Son günlerde bir aydın zortlaması almış başını gidiyor. Önceki haftalarda, solcu şair Ataol Behramoğlu’nun köşesinde MHP’den ihraç edilen Meral Akşener’i alkışlayıp övgüler düzmesi bir hayli şaşkınlık yarattı. Solcu şair Ataol Behramoğlu, köşesinde, Akşener için, “Sahnede pırıl pırıl, apaydınlık bir kadın konuşuyor… Samimi, bilgili, açık sözlü, zarif. Slogandan uzak, cesur, esprili” ifadelerini kullanarak, “Solda bir arkadaşınız olarak karşılaşacağınız bütün güçlüklerde yanınızda olmakta tereddüt etmeyeceğim” demişti. Behramoğlu “Fakat iktidarı gasp etmiş olan despotik gücü (yani AKP’yi), en zayıf yanından vurarak alt etmek için bu hareketi desteklemek, yanında yer almak gerektiğini görmemek için de siyaseten kör olmak gerekiyor” derken düşmanının düşmanını destekleyerek siyaseten kendi körlüğünün kanıtlamış olmuyor mu?  Ya da Ataol Behramoğlu, Yalım Oktay dostumuzun ifadesiyle Akşener’in sicilinin “en az AKP kadrolarını aratmayacak kadar kirli ve kanlı” olduğunu nasıl bilmez?

Yoğun tepkiler alan yazısı üzerine Ataol Behramoğlu bu sefer  “Meral Akşener’i desteklemek” başlıklı bir yazı kaleme alarak eleştirilere yanıt verdi. Behramoğlu, Akşener’in geçmişinin kendisini bu gün ilgilendirmediğini, bu konuda savunmasını ve gerekiyorsa özeleştirisini yapabilecek birikimde ve açıklıkta bir kişiliğe sahip olduğunu düşündüğünü söylüyor. Despotik yönetimden kurtuluşun ancak güçlü, kararlı bir muhalefet cephesiyle gerçekleşebileceğini Akşener hareketinin bu cephenin önemli bir unsuru olmaya aday olduğunu ve herkesçe desteklenmesi gerektiğini belirtiyor.

Ne söylenebilir? Elias Canetti ünlü ve mutlaka okunması gereken “Körleşme” ile bir büyük dehşetin romanını yazmıştır. Bu, insanoğlunun gerçeklikten ne denli kopabileceği, gerçeklik karşısında körleşebileceği konusunda duyulan dehşettir. Ataol Behramoğlu’nun siyaseten körleşmesi tam bir dehşettir, üzüntü vericidir.

Ataol Behramoğlu’na yapılan eleştirilerden biri de kendisi gibi Cumhuriyet yazarı olan Işıl Özgentürk’ten geldi. “Robotlaşma saridir, solcu şairlere de bulaşır…” başlıklı yazısının sonuna da “hamiş” ekledi Işıl Özgentürk. Hamişte Ataol Behramoğlu’nu şu cümlelerle eleştirdi: “Not: Robotlaşma, yıllardır muhalif bir kimlikle yaşayan, şiir yazan bazı solcuları da ele geçirir. Ve o kişi ansızın, arkasında onlarca faili meçhul cinayeti olan eski bir bakana methiye yazabilir ya da kendisini ona adar. Robotlaşma saridir. (Bakınız: Meral Akşener Gerçeği (30 Eylül 2017), Ataol Behramoğlu, Cumhuriyet gazetesi”

Özgentürk’ün “Sâri” sözcüğü ise bir gönderme olarak okunmaya müsait. Sâri sirayet eden, (hastalık anlamında) başkalarına geçen, başkalarını da etkileyen,  bulaşan, bulaşıcı anlamına geliyor.

Aydın zortlaması bayağı uzun bir havaya bürünüyor, oyuna bu kez de Cumhuriyet gazetesinin vazgeçilmezi, liberal ablası, aynı zamanda Türkiye PEN Başkanı Zeynep Oral giriyor.

Frankfurt Kitap Fuarı kapsamında düzenlenen “Edebiyat Ödüllerinin Jürileri Nasıl Çalışıyor?” konulu panelin konuşmacılarından gazeteci-yazar Zeynep Oral, Türkiye’deki ödüllerle ilgili konuşuyor. Oral, “Bazen okumadan ödül veriyoruz” diyor.

Zeynep Oral, yaptığı açıklamalarla adeta malûmu ilâm ediyor.

Panelde yer alan konuşmacılar, her yıl binlerce yazarın, binlerce kitabının yayınlandığı dünyada, dağıtılan ödüllerin asla ‘adil’ olamayacağını vurgulayan konuşmalar yaparken kendi jürilerinin nasıl çalıştığına dair malumat veren Zeynep Oral, “Bazen de hiç okumadan ödül verdiğimiz oluyor” deyiveriyor. Üstüne üstlük Zeynep Oral, ödüllerin birer siyasi araç olarak görülmesine karşı çıktığını söylerken bile aslında bir itirafta bulunuyor.

Son olarak, Antikapitalist Müslümanların kurucusu, ilahiyatçı, yazar İhsan Eliaçık Kayseri Kitap Fuarı’na girmek üzereyken faşistler tarafından saldırıya uğradı.

Kayseri Kitap Fuarı’nda gerçekleşen saldırının ardından, İhsan Eliaçık, solcu, sosyalist, cumhuriyetçi aydınlar Ataol Behramoğlu, İbrahim Kaboğlu, Enver Aysever, Orhan Gökdemir’in katılımıyla bir basın toplantısı düzenleniyor ve hep birlikte yaşanan saldırı kınanıyor. Elbette böyle gerici faşist güruhun saldırısı mutlaka kınanmalıdır, mutlaka ve mutlaka karşısında durulmalıdır.

Ama bir şartla:

“IŞİD’in yaptıklarına karşıyım, kendisine değil.”*

“Kadın da gıybet, dedikodu ve teşhirden arındığı kadar kadındır”**

“IŞİD’cilik ve fanatik ateistlik birbirini besler. Gece gündüze muhtaç bana da sen lazımsın halleri”***

Sözlerini sarf edebilecek kadar aydınlanmanın, bilimin, laikliğin karşısında yer alabilen biriyle de kol kola girerken iki kere düşünmekte fayda var. Aksi takdirde insan kendini aydın zortlaması oynarken bulabilir.

 

(*) İhsan Eliaçık

(**) İhsan Eliaçık

(***) İhsan Eliaçık