Reklam
Kategoriler: İç Açı

Demirtaş’tan, demokratik cumhuriyet ve “Dolmabahçe Mutabakatı”na dönüş çağrısı

Reklam

HDP’nin, milletvekilliği düşürülen Figen Yüksekdağ’ın yerine yeni eş genel başkanının da seçileceği 3’üncü Olağanüstü Kongresi Ankara’da düzenlendi.

Açılış konuşmalarının yapılmadığı kongrede, tutuklu bulunan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın cezaevlerinden gönderdiği mesajlar okundu. Demirtaş’ın mesajı HDP Sözcüsü Osman Baydemir, Yüksekdağ’ın mesajıysa HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Serpil Kemalbay tarafından okundu.

Selahattin Demirtaş’ın mesajında rejim değişikliği olmadığı, aslında rejimin el değiştirdiği vurgulanırken, cumhuriyeti demokratikleştirme ve Dolmabahçe mutabakatına dönüş çağrısı yer aldı. Bilindiği üzere referandum öncesinde de AKP’nin temel tezlerinden bir tanesi “rejimin değil, sistemin değiştiği” olarak deklare ediliyordu. Demirtaş’ın bu mektup ve mutabakata dönüş çağrısı aracılığı ile ‘çözüm’ sürecini yeniden başlatma ve AKP ile masaya oturma arayışında olduğu görülüyor.

Mektubunda aynı zamanda ortak vatan ve yaşama vurgu yapan Demirtaş, “Demokrasi ve Mücadele Planı” hazırlanması gerektiğini ifade etti. Demirtaş’ın açıklamasından satır başları şu şekilde:

“Bu kısa mesajımda uzun uzadıya siyasi değerlendirmelere değinme şansım yok maalesef. Ancak son iki yılda yaşanan üç önemli kırılma noktasını hatırlatmadan geçemeyeceğim. Birincisi, 7 Haziran sonrası hayata geçirilen siyasi darbe ve savaş konsepti; ikincisi, 15 Temmuz darbe girişimi; üçüncüsü de 16 Nisan referandumudur. Bu konularda partim HDP yeterli ve doyurucu tespitler yapmış, bunları mütemadiyen kamuoyu ile paylaşmıştır. Elbette her üç kırılmanın da gerçek mağduru halkın, ezilenlerin bizzat kendisidir. Yönetici elitlerin kendi aralarındaki devleti ele geçirme kavgasının gerçek mağduru yoksul halklarımız olmuştur.

Kanaatimce ortada bir rejim değişikliği kavgası yoktur. Rejimin el değiştirmesi gerçeği vardır. Eski Türkiye’nin sahibi olduklarını iddia edenlerle, sözde Yeni Türkiye’nin sahibi artık biziz diyenler arasında yaşanan bir kayıkçı kavgasından demokrasinin çıkmasını beklemek hayal olurdu elbette. Bir de Fethullah Cemaati denilen, sağ iktidarlar ve son olarak AKP eliyle palazlandırılmış, alçaklıkta sınır tanımayan paralel devlet yapılanmalarının yarattığı tahribatlar vardır ki, bu da bütün bu mağduriyetleri katmerleştirmiştir.

(…)

Halen çok güçlü ve kararlı bir halk desteğine sahip olan HDP’yi siyaset arenasında öncü konumuna taşımanın gereklerini yapmak gibi ahlaki bir sorumluluğumuz vardır. Türkiye’nin çok dilli, çok kültürlü, çok dinli çoğulcu yapısına uygun Sünni, muhafazakar yurttaşlarımızdan Alevi inancına sahip vatandaşlarımıza; Müslüman olmayan topluluklardan, seküler kesimlere; Türk, Kürt, Ermeni, Arap, Süryani, Çerkes, Pomak, Boşnak vd. topluluklara; işçi, işsiz, çiftçi, işveren, esnaf kesimlerine; öğrenci, akademisyen, kamu emekçisi, gazeteciye kadar toplumun yarısını oluşturan ve geri kalanını da doğurup büyüten kadınlara; en dinamik gücümüz gençlere, çocuklara kadar herkesin arzu ettiği demokrasiye ve barışa nasıl ulaşacağız? HDP bu konularda nasıl daha fazla inisiyatif alabilir?

İşte bu konularda daha somut cevaplar üretebilmemizin zamanı geldi de geçiyor bile. Hiç şüphesiz ki, bizim de elimizde sihirli bir değnek yok. Demokrasi karşıtı güçlerin, devletin bütün olanaklarını kullanarak içerde ve dışarıda savaş politikalarıyla eş zamanlı olarak bizlere tasfiyeyi dayattığının farkındayız. İktidarın zoru, şiddeti ve savaş araçlarını bir siyaset yapma biçimi olarak kullandığını görmeyecek kadar saf değiliz. Fakat bütün bu gerçeklere rağmen, çok önemli bir mücadele dinamiği olan dirençli bir halk ile birlikte siyaset yapıyor olmak da bizim avantajımızdır. Demokratik siyaset kanallarının neredeyse tümden kapatıldığını görüyor, yaşıyoruz. Ancak ne olursa olsun, bir kez daha inatla belirtiyorum ki, HDP demokratik siyasetten katiyen vazgeçmeyecek, siyasal sorunlarımızın çözümü için şiddet dışı yöntemlerde ısrar edecektir.

(…)

Bu nedenle tüm arkadaşlarımızın, parti yönetimimizin, kurumlarımızın ve bileşenlerimizin katkısı ve desteği ile somut bir “Demokrasi ve Barış Mücadelesi Planı” hazırlanması gerekiyor. Bütün parti yapımızın, dostlarımızın, bileşenlerimizin bu planı sahiplenmesi ve hayata geçebilmesi için üstün bir gayret göstermesi gerekiyor. Siyasi sorumluluğumuz gereği içeride de olsak dışarıda da, bizler bu doğrultuda mücadelemize kararlılıkla devam edeceğiz.

Buradan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bir beka sorunuyla karşı karşıya olduğunu söyleyenlere seslenmek istiyorum. Evet, ben de bu tespite katılıyorum. Ancak bu tehdit ve tehlikeden kurtulmanın başka bir yolu var diyorum, başka bir seçenek, en gerçekçi, en ahlaki, tarihsel ve siyasi geçmişimize en uygun, en doğru seçenek.

(…)

Unutmayalım ki, demokratikleşme ve barış mücadelesi her şeyden önce sabır, inanç ve samimi, gönüllü katılımı gerektirir. Demokrasiler bir gecede yasayla inşa edilemez, ancak belli bir olgunlaşma süreci ile birlikte kalıcı bir kültüre dönüşmesi için durmadan çalışmak ve kararlı olmak gerekir. Demokrasi olmadan toplumsal barış da olmaz. İlgili tüm kesimleri önerilerimizi serinkanlılıkla, ciddiyetle ele almaya, katkı sunmaya; bu samimi, ülke ve toplum çıkarlarını aynı anda gözeten makul önerilere eleştiri ve görüşleriyle destek sunmaya çağırıyorum.

Siyaset kin, öfke ve intikam duygularıyla yapılmaz, yapılamaz. Türkiye toplumunun kahir ekseriyeti bizden şiddet ortamını değiştirecek, demokrasi ve barış mücadelesini başarıya ulaştıracak bir misyon üstlenmemizi bekliyorken, bu gerçeği göz ardı ederek siyaset yapamayız. Şüphesiz ki, bütün sorunlarımızı bir planla çözemeyiz. Ama siyaseti normalleştirmeyi, mücadelelerin barışçıl, demokratik yollarla sürdürülebilmesinin kanallarını açmayı, Türkiye’yi içinde bulunduğu zor durumdan demokrasisini güçlendirerek çıkarmayı hedeflemeliyiz.

İnançlarımız, ibadetlerimiz, ideolojilerimiz, türkülerimiz, halaylarımız, horonlarımız, dualarımız, rüyalarımız hep ortak yaşam ve toplumsal barış üzerineyken, bizler bunlar için daha somut, daha sonuç alıcı adımlar atmaktan çekinmeyelim. Siyasette cesaret budur. Binbir emekle gerçekleştirdiğimiz, ama bir türlü nihayete erdiremediğimiz, en son Dolmabahçe Sarayı’na gömülen barış umutlarımızı yeniden ve daha güçlü bir şekilde haykırma zamanıdır. Cumhuriyet’in demokratik değerlerine sahip çıkmak, eksiklerini gidererek, yanlışlarını düzelterek, Cumhuriyeti demokratikleştirerek mümkün olur. Ortak vatanda birlikte, eşit ve kardeşçe yaşamak için, demokrasisi güçlü bir Cumhuriyet’in onurlu eşit yurttaşları olarak korkmadan, birbirimize dostlukla sarılabilmek için hepinizi cesarete davet ediyorum.”

Bu haber en son değiştirildi 24 Mayıs 2017 02:11 02:11

Reklam

Önceki Haberler

Yeni Ülke dergisinin 29. sayısı “Devlet ve İktidar” dosya konusu ile çıktı

İki aylık fikir dergisi Yeni Ülke'nin 29. sayısı yayımlandı.

14 Mayıs 2024 22:36

Okullarda şiddet durmuyor: Ortaokul öğrencisi öğretmenini bıçakladı

Elazığ’da sınav esnasında kopya çekerken yakalanan öğrenci, yanında getirdiği bıçakla öğretmenini yaraladı.

14 Mayıs 2024 20:48

Zonguldak’ta maden ocağında göçük: 1 işçi hayatını kaybetti

Maden ocağında meydana gelen göçükte kalan iki işçiden biri hayatını kaybetti.

14 Mayıs 2024 20:09

Sakarya’da iş cinayeti: Boya varilinin patlaması sonucu bir işçi hayatını kaybetti

Boya varilinin patlaması sonucu yaralanan 3 orman işçisinden biri, tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti.

14 Mayıs 2024 19:59

İstanbul’da suya zam

İstanbul'da İSKİ'nin teklifi ile suya yüzde 36 ile 53 arasında zam yapıldı. Birinci kademe su…

14 Mayıs 2024 19:52
Reklam