Dünya sendikalarından mesaj: 1 Mayıs 'emperyalist fırtınanın eşliğinde' karşılanıyor
Sekiz ülkeden 12 sendika “Ortak çıkarlarımız etrafında birleşmiş durumdayız; zenginliğin, yoksulluğun ve patronların olmadığı, kendimize ait bir hayat için birleşmiş bulunmaktayız” dedi.
Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 8 ülkeden 12 sendika, 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı dünya halklarına ve işçi sınıfına yönelik yayımladıkları bildiriyle kutladı. Bildiride sömürüsüz, savaşsız ve mültecisiz bir dünya için mücadele çağrısı yapıldı.
PAME (Yunanistan), Nakliyat-İş (Türkiye), Sosyal-İş (Türkiye), Birleşik Metal-İş (Türkiye), Tarım, Gıda, Tütün Sanayi Çalışanları Özerk Sendikası (Sırbistan), SLOGA (Sırbistan), GFTU (Suriye), WUCP (Filistin), Left Bloc (Avusturya), KTOEOS (Kıbrıs), USB (Italya), SGB (Italya) adına yazılan ortak bildiride, 1 Mayıs’ın “emperyalist fırtınanın eşliğinde” karşılandığı belirtilerek, “Silahlı çatışmalar, Ukrayna’dan Karadeniz’den Balkanlara, Ege Denizi’nden Doğu Akdeniz’e, Ortadoğu’dan Kuzey Afrika’ya kadar uzanan bir hatta yaygınlaşıyor” denilen bildiride şu ifadeler yer aldı;
“Yüz binlerce insanın yaşamını kaybetmesine ve milyonlarca insanın mülteci konumuna düşmesine yol açan Suriye’deki savaş, emperyalistler arasındaki rekabetin ve çok boyutlu bir emperyalist müdahalenin sonucudur.
Bu savaş, bir avuç sömürücünün servetini artıran kapitalizmin aynı zamanda krizler, sosyal sorunlar, savaşlar, mülteciler ve milyonlarca işçi için yıkıcı sonuçlar doğurduğunu da göstermektedir.
Emperyalistler dünyayı halkların kanı ile bölmekte ve halklar arasında ulusalcı rekabetler yaratmaktadır. Balkanlar, emperyalist savaşlar neticesinde sınırların değiştirilmesiyle birlikte ülkelerin nasıl kanlı ve yıkıcı bir biçimde dağıldığına tanıklık etmiştir. Baltık’tan Balkanlara, Ege Denizi’nden Akdeniz’e kadar geniş bir coğrafyaya yayılan NATO Ordusu ve donanması, ‘kurtlar ittifakı’nın çıkarlarını korumakta; bölgede rakiplerine karşı tekellerin çıkarlarını gözetmektedir.
Tüm ülkelerdeki işçi sınıflarını işsizlik, yoksulluk ve sefalete mahkûm eden bu saldırı, sınıf siyaseti bakımından madalyonun bir yüzüdür. Madalyonun diğer yüzünde ise büyük tekel gruplarının çıkarları için yürütülen haksız emperyalist savaş yer almaktadır.
Bölgemizde yaygın bir silahlı çatışma olasılığını gözeterek, kavganın en ön cephesinde yer alan halklarımız ve sendikalarımızla ortak eylem ve dayanışma içinde ülkelerimizin işçi sınıflarını korumak için bir duvar ördük. Tüm haklarımız için mücadele veriyoruz, işçi sınıfı ailelerinin güncel taleplerinin karşılanmasını talep ediyoruz. Sömürüye ve sömürücülere karşı mücadele ediyoruz.
Bu mücadele, sömürücülerin kendi ülkelerindeki hükümetler ve ABD-NATO-AB ile ittifaklar kurarak başka ülkelerin işçilerine karşı açmaya hazırlandıkları savaşlara kendi ülkelerimizin katılmasını engellemeye yönelik mücadelemizle da kopmaz bağlar içindedir. Burjuvazi hem savaş hem ‘barış’ dönemlerinde kendi sınıf çıkarlarını ‘ulusal çıkarlar’ olarak sunmaktadır. Onların kârı için kendimizi feda etmeyeceğiz, namlularındaki mermi olmayacağız.
Farklı ülkelerin işçi sınıflarını, halklarını bölebilecek herhangi bir şey yoktur. Aksine ortak çıkarlarımız etrafında birleşmiş durumdayız; zenginliğin, yoksulluğun ve patronların olmadığı, kendimize ait bir hayat için birleşmiş bulunmaktayız.