Emperyalist savaş ve tecrit çemberinde KDHC

Emperyalist savaş ve tecrit çemberinde KDHC

02-10-2017 15:14

PUSULA'da bu hafta, Behiç Oktay ABD'nin tehditlerinin hedefindeki Kore'nin emperyalizmle mücadele tarihini anlattı.

Behiç Oktay

 

Bugün KDHC nükleer silah üretimini yapmasaydı dahi ABD’nin KDHC’ye yönelik saldırganlığını sürdüreceğine hiç şüphe yok.

Kore Yarımadası bölgede bir süredir yükselen tansiyon sebebiyle dünya gündemine oturmuş durumda. Kore Yarımadası 1800’lü yılların sonundan günümüze kadar her zaman tansiyonun ve gerginliğin yüksek olduğu, emperyalist saldırganlığın bitmediği bir bölge olmayı sürdürüyor.

Emperyalizmin en vahşi saldırılarından biriyle karşı karşıya kalan yarımadada bugün de Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti (KDHC) emperyalizmin hedefinde.

Japon işgalinin sonu başlangıç oldu

Kore 1890’larda, Batı müdahalesi ile modernleşen ve emperyalist bir yayılmacılığa soyunan Japonya’nın işgali altına girdi. 2. Dünya Savaşı’nın sonuna kadar Japonya’nın işgali altında olan Kore, savaş sonrası Japonya’nın yenilgisi ile birlikte işgalden kurtulup bağımsızlığını kazansa da sonuçta ikiye bölünmüş olarak çıktı.

Savaş sonrası Almanya’daki duruma benzer bir şekilde Kore Yarımadası 38. paralel sınır kabul edilerek ikiye ayrıldı. Hedef, her iki bölgenin 1945-1950 yılları arasındaki 5 yıllık dönemde kendi düzenlerini kurması ve 5 yılın sonunda ABD ve SSCB’nin birlik komisyonu oluşturarak Kore’nin tekrar birleşmesiydi.

Ancak 2. Dünya Savaşı sonrası başlayan Soğuk Savaş ve ABD ile SSCB arasında yükselen tansiyon bunun olmasını engelledi. ABD çözüm önerisi olarak her iki ülkede de demokratik seçimler ile iki bölgenin kendi liderlerini seçmesi gerektiği fikrini Birleşmiş Milletler’e (BM) taşıdı ve bu karar kabul edildi. Syngman Rhee 1948 yılında seçilerek Güney Kore’nin ilk başkanı oldu. Aynı yıl içinde Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti kuruldu ve Kim Il Sung başkan olarak seçildi. Sonraki yıl ABD ve SSCB bölgeden tüm askerlerini çekerek Kore Yarımadası’nı iki ülkenin idaresine bıraktı.

İşbirlikçilik ve katliamların ardından Kore Savaşı

Bu dönemde, Kore Savaşı’na giden süreci tetikleyen kritik gelişmelerin başında ilk olarak Güney Kore Başkanı Syngman’ın Güney Kore’de bulunan komünistlere yönelik baskısı ve katliam derecesine varan şiddetin de etkisiyle Stalin ve Mao KDHC’ye silah yardımı yapmaya başladılar. Güney Kore’deki anti-komünizm, KDHC için endişelerin artmasına sebep oluyordu ve sosyalist ülkeler bu nedenle KDHC’ye destek oluyordu.

Güney’de komünistlere yönelik saldırganlık tüm uyarılara rağmen azalmayınca, Kore Halk Ordusu (KHO) 38. paralelin altına indi. KHO, Kore Yarımadası’nın neredeyse tamamını ele geçirdi. Daha sonra BM kararı ile oluşturulan ABD öncülüğündeki uluslararası koalisyon Kore’ye müdahale kararı aldı. O dönemde BM’de veto hakkı bulunan SSCB, BM’yi boykot ettiği ve dolayısı ile kararı veto edemediği için karar yürürlüğe girdi.

SSCB, hem ABD’nin Çin İç Savaşı’na müdahil olmaması, hem de Güney Kore’ye yönelik askeri bir destek vermemesi sebebiyle KDHC’nin Kore Yarımadası’nda hakimiyeti kolaylıkla kurabileceğini düşünmüştü. Ancak BM boykotu sebebiyle geçen BM’nin müdahale kararı beklenmedik sonuçlara yol açtı. Kore Yarımadası bu kez de neredeyse tamamen Güney’in eline geçti.

ABD öncülüğündeki BM müdahalesi ile Çin sınırına kadar gelinince bu kez Çin de Kore Savaşı’na dahil oldu ve ABD ile müttefiklerini savaş öncesi sınırların olduğu 38. paralele kadar püskürttü.

Bu tarihten itibaren ise yaklaşık iki yıl boyunca kanlı savaş devam etti. ABD, Kore’ye hava saldırılarında 635 bin ton bomba atarken bu 2. Dünya Savaşı’nda tüm Pasifik cephesinde havadan atılan 503 bin tonun dahi üzerine çıkıyordu. ABD uçakları KDHC sınırlarındaki her yeri bombalamıştı. Tarlalar, madenler, fabrikalar ABD bombardımanları ile harap olmuştu. Bazı kaynaklara göre savaşın son dönemlerinde KDHC’yi bombalamak üzere havalanan ABD uçaklarının vuracak hedef bulamayıp geri dönüyorlardı.

ABD’nin bu vahşi saldırganlığı 1953’e kadar sürdü. Bu tarihte bir ateşkes imzalandı.

ABD saldırganlığına karşı mücadele

KDHC kurulduğu günden bu yana Kore’nin tek bir ülke altında birleşmesine yönelik bir tutum almıştı. Çeşitli müdahaleler ile işbirlikçi Güney Kore rejimini devirerek Kore’nin tekrar birleşmesine uğraşsa da başarılı olamadı.

Kore Savaşı sonrasında kısa sürede bir ekonomik mucize yaratan KDHC, “kendine yetebilme” fikrini sistematize etti ve ortaya KDHC’nin resmi ideolojisi olan “Juche” çıktı. Sovyetler Birliği’nin çözülmesi ve Çin’in değişen öncelikleri ile KDHC ekonomik olarak oldukça zor bir döneme girdi. 1994 ile 1996 yılları arasında çok sayıda Koreli kıtlık nedeniyle hayatını kaybetti. Bu yılları “Çetin Yürüyüş” olarak adlandıran KDHC, yurttaşlarının desteği ve özverisi ile bu yılları atlatmayı başardı. Bu zorlu yıllar aynı zamanda Kim Jong-il’in “Songun” (önce ordu) politikasının da başlangıcı oldu.

Özellikle 2001 yılında Bush’un ABD Başkanı olması, Güney Kore ile KDHC arasındaki yumuşamayı sonlandırması ve Orta Doğu’ya yönelen saldırı dalgası sırasında KDHC’yi de hedefe koymasıyla KDHC ABD saldırganlığına karşı bağımsızlık, kendine yetebilme ve kendini savunmaya öncelik verdi.

Bu kapsamda, nükleer silahlanma bir zorunluluk olarak gündeme geldi. İlk nükleer testini 2006 yılında gerçekleştiren KDHC bugün nükleer bir güç haline geldi. Bugün amacı kendini hiçbir ülkeden yardım almaksızın Güney Kore ve ABD’ye karşı savunabilmek olan KDHC bu yöndeki çalışmalarını sürdürüyor.

ABD, 2. Dünya Savaşı sonrası yarımadaya yerleşirken Kore Savaşı’nda 3 milyondan fazla insanı öldürdü. Sovyetler Birliği’nin çözülmesinden sonra ABD, bölge için izlediği politikalarla ve uyguladığı ambargolarla KDHC’yi dünyadan tecrit etti.

Bugün Küba’nın, Venezuela’nın ve Suriye’nin elinde herhangi bir nükleer silah olmamasına rağmen ABD bu ülkelere yönelik emperyalist saldırganlığını sürdürüyor. Aynı şekilde KDHC de bu ülkeler gibi ABD’nin hedefinde. Ancak KDHC’nin diğer ülkelere göre daha avantajlı olduğu konu, ABD’nin ülkenin içişlerine müdahale edemiyor oluşu ve artık açık bir şekilde nükleer bir güç olarak kabul edilmeye başlanması.

ABD saldırganlığı için KDHC’nin nükleer güç olması ancak bir bahane kabul edilmeli. Bu saldırgan politikalar KDHC nükleer güç olsun ya da olmasın uygulanacaktı. Kuşkusuz, emperyalizm dünya üzerinde pazarına giriş yapamadığı bir karış toprak için bile her türlü savaşa her zaman hazır bekliyor. Bu gerçekleri görmeden bir Kore değerlendirmesi yapmak da mümkün değil.