Eş dost gruplarının, profesyonellerin ve düzen adamlarının yerine yeni bir aydın hareketi için

Cengiz Kılçer yeni bir aydın hareketi yaratılmasının önemi üzerine yazdı.

Osmanlı’nın ilk aydınlarından İbrahim Şinasi (1826-1871) edebiyatımızdaki ilerici hareketlerin öncüsü olmuş, düşünceleriyle hem kendi dönemini hem de sonraki kuşakları etkilemiş bir düşünce adamı ve aydındır. Ebbüziya Tevfik’in ifadesine göre “Genç Şinasi, Paris’te öğrenimini yaptığı yıllarda 1848 İhtilali olmuş, o zaman Fransız başkentinde okumakta olan bütün yabancı gençlerin Fransız gençlerine katılması sırasında, Şinasi de o arada bulunmuş”tur. Ne var ki Şinasi’nin 1848 devrimi esnasında politik gösterilere katıldığı söylenegelmekle beraber bu olayın rivayet olduğu kanısı da yaygın.

Mehmet Emin Bey, Menapirzade Mustafa Nuri Bey, Kayazade Reşat 1865’te oluşmaya başlayan Yeni Osmanlılar Cemiyeti’nin kurucu ve örgütleyicileriydiler ve Paris’e kaçtılar. Üç genç aydın ancak 72 gün yaşayabilen muhteşem 1871 Paris Komününe tanık oldular. Yury A. Petrosyan bu üçlü hakkında şöyle yazıyor: “Mehmet Bey, Reşat ve Nuri, Fransız Ordusuna girdiler ve muharebelere katıldılar. Paris’in ve Paris komününün muhasarası sırasında, her üçü de bazı belgelere göre şehirde kaldılar ve şehrin savunmasında komünacılara katılarak aktif olarak çalıştılar.” (*)

Görkemli 1871 Paris Komünü’nün yarattığı fırtına Osmanlı Devleti’nin de üzerinde de etkisi göstermemesi mümkün değildi. 18 Mart 1871’de Paris halkının yönetime el koyması burjuva sınıfını ziyadesiyle kaygılandırmıştır.

Dönemin sadrazamı Ali Paşa, 25 Temmuz 1871’de yayımladığı bir emirname ile komün ve komüncüler üzerine şunları yazar: “İşçiler, sermayedarlarla servet ve refahça eşit olmak için mevcut malları bölüşmek gibi sakıncalı-tehlikeli düşüncelere kapılmışlar. Yalnız o kadar değil, hükümet yönetimine ortak olmak da istiyorlar. 1860-1861 yılları arasında beliren bu tehlikeli düşünceler, şu dokuz on yıl süresince habis ruhlar gibi Avrupa’nın her tarafına yayılmıştır. Bu nitelikli kişilerden oluşan ve teşekkül eden cemiyetin adı: Enternasyonal’dir. (…) Pekâlâ bilirsiniz ki, bu vahim-tehlikeli istekler-emeller-kuruntular, dünya düzenine (nizam-ı âleme) aykırıdır. Gerçekleşmeleri –Allah göstermesin- türlü türlü ihtilâl ve uyuşmazlıklara yol açar. Böyle düşünenlerin Komüna’da neler yaptıklarını gördük. Paris’in hali meydandadır. Haydutluğu meslek edinmiş bu adamların amacı, insan toplumlarını vahşet durumuna ve hayvanlığa geri götürmektir. Hem kişiliğimize (mizacımıza) hem ahlakımıza ters düşen bu gibi fikirlerin ülkemizde ilgi görmeyeceği doğaldır. Ancak, Osmanlı Devleti’nin toprakları çok geniş ve Padişahın kulları kalabalıktır. Bu nedenle dikkatli olmalıyız. Bu uğursuz fikirler hudutlarımızdan içeri girmemelidir. Bu bozuk düşünceli kişilerin amaç ve isteklerini yaymalarına olanak vermemeliyiz…” (**)

Sadrazam Ali Paşa’nın komün ve komünistler üzerine söylediği şeyler bu topraklarda 146 yıldan beri resmî ya da gayri resmî olarak bir görüş olarak varlığını sürdürmeye devam ediyor.

Günümüzdeki aydınlar mı? Uzun uzadıya tahlillere girmeye değmez. Onlara iş ve gelir sağlayan, güçlerini ve itibarlarını artıran ne varsa orayı tercih ediyorlar yani artık birer profesyoneller! Yurttaşların günlük meseleleri ya da derd-i maişetleriyle yani geçim derdi ve zorluğu onları ilgilendirmiyor ve güzel bir gelecek ütopyasını çoktan terk ettiler. En basitinden cumhuriyetçilik, bağımsızlıkçılık, aydınlanmacılık ve yurtseverlik gibi en başlıca kavramları çoktan unuttular. Ve Edward W. Said’in saptadığı gibi entelektüeller kamuoyunu biçimlendiren, onu konformistleştiren, iktidardaki bir avuç çokbilmişe güvenmeye teşvik eden uzmanlar, eş dost grupları, profesyoneller, düzen adamlarıdır.

Türkiye’nin ilerici birikimini temsil eden aydınlara bakalım, bu ülkenin biliminde, sanatında, kültüründe sadece ve sadece solcu ve komünist aydınlar vardır; tersini söylemek ve göstermek mümkün değildir. Bizim aydınlarımız vardı, sadece kültür sanatta Nâzım Hikmet, Orhan Kemal, Enver Gökçe, Ruhi Su, Arif Damar, Ahmet Arif, Kemal Bekir, Orhan Suda, Şükran Kurdakul, Nejat Özön gibi birçok isim ortaklaştığı nokta Türkiye Komünist Partisi üyeleri olmalarıdır. Bunlara Aziz Nesin, Sabahattin Ali, Abidin Dino, Oktay Rifat, Kemal Özer, Edip Cansever, Turgut Uyar, Suat Derviş’leri eklersek liste uzayıp gider.

Bugün ülkemizde politik ve kültürel hegemonyayı sosyalist ideolojinin temelleri üzerine kuracak olan yeni bir aydın hareketine acilen ihtiyaç vardır. Yukardaki örnekte verdiğimiz gibi bu yeni aydın hareketi mutlaka ve mutlaka dün olduğu gibi bugün de partili komünistlerin temel görevi ve boynunun borcudur!

Elbette şunu unutmadan ve birbirine karıştırmadan: “Hiçbir zaman aydınlara dayanmayacağız, yalnızca, tüm işçi ve yoksul köylülere önderlik eden proletaryanın öncüsüne dayanacağız. Komünist Partisi başka hiçbir desteği dayanak alamaz.” (***)

Notlar:

* Yuriy Aşatoviç Petrosyan, (1974). Sovyet Gözüyle Jön Türkler, Ankara Bilgi Yayınevi.

** Teber, S. (1986). Paris Komünü’nde üç yurtsever Türk: Mehmet, Reşat ve Nuri Beyler. İstanbul: De Yayınevi.

*** Lenin, Vladimir İlyiç, (1988) Ankara Başak Yayınları.