Geçtiğimiz yıl Beşiktaş'taki bombalı saldırıda hayatını kaybeden Berkay Akbaş'ın ailesi konuştu: Maddi manevi tazminat davası açtık
TAK’ın sahiplendiği halk düşmanı saldırıda hayatını kaybeden Berkay Akbaş’ın acılı ailesi, katliamın yıldönümünde açıklamalarda bulundu.
10 Aralık 2016 tarihinde yani bir yıl önce bugün, İstanbul-Beşiktaş’ta bulunan Vodafone Arena’nın yanında ve Maçka Parkı’nın etrafında gerçekleşen patlama sırasında hayatını kaybeden 19 yaşındaki tıp fakültesi öğrencisi Berkay Akbaş’ın ailesi, katliamın yıldönümünde açıklamalarda bulundu.
TAK’ın sahiplendiği halk düşmanı saldırıda hayatını kaybeden Berkay Akbaş’ın ailesi, Hürriyet’ten Mesude Erşan’a konuştu. Acılı aile şunları söyledi:
“Benim için hayat durdu”
Allah kimseyi evlat acısıyla sınamasın, bir yıl çok zor geçti. ‘Ölümden sonra hayat devam ediyor’ deniyor. Aslında devam etmiyor. Benim için hayat durdu. Toplum içine çıkamıyordum. Şimdi çıkıyorum, tek farkı o. Ama içimdeki yangın hiç bitmiyor. Bir anne, babanın yaşabileceği en büyük acıyı yaşadık. Her gün, aynı acıyı yaşıyorum. Her gün ölüyorum. Hiçbir şey eskisi gibi olmuyor. Olmaz da bundan sonra. Kendi başıma baş edemiyorum. İlaçlarla devam ediyorum hayata. Kızım için; kızımın, eşimin, dostlarımın sayesinde ayakta kalmaya çalışıyorum. Burada (Sinop) olduğum müddetçe her gün Berkay’ın kabrine gidiyorum. Duasını okuyorum, konuşuyorum onunla. Kabrine gittiğimde kendimi yakın hissediyorum ona.”
“Anne demesini özledim”
Berkay ortaokul, liseyi Ankara’da okudu. Eşim işi nedeniyle Sinop’ta kaldı, ben çocuklarımızın yanındaydım. Hafta sonları o da gelirdi. Çok güzel zamanlar geçirdik. Oğlumla arkadaş gibiydik ama anne olduğumu da çok iyi bilirdi. Kısacık ömrü boyunca beni kıracak bir şey yapmadı. Dünya iyisi bir çocuktu o. Kimse hakkında kötü düşünmez, konuşmazdı. Gerçekten benim oğlum melek gibiydi. Çok mutlu etti bizi. Benim ona bütün annelik emeklerim helal olsun. Beni hiç üzmedi. ‘Anne’ demesini özlüyorum. Kapıdan içeri girişi, ‘Anne nasılsın, bir şeye ihtiyacın var mı’ diye sormasını, sohbetini çok özlüyorum. Keşke o günlere geri dönebilsem. Bana bir kere daha ‘anne’ diyebilse, canımı verirdim ben. Doktor olmayı çok istedi. Onun hayali buydu. Hem Berkay hem de ablası Selin tek tercih yaptılar o da tıptı. Hayalini, bizi yıktılar geçtiler. Gözümüz gibi baktığımız çocuğumuzu aldılar elimizden.”
“Oradaki zaafiyet büyük”
Koruyamadılar çocuğumuzu. İstanbul’un göbeğinde 46 can gitti. Nasıl fark edilmez o bomba yüklü araç? Bir anne olarak bunu söylemeye kendimde hak buluyorum. Devletin vatandaşını koruması gerekmez mi? Oradaki zafiyet büyük”
“Maddi manevi tazminat davası açtık”
İnşaat mühendisi baba Salim Akbaş şunları söyledi: “121’er lira maaş bağlandı. Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü üzerinden 10 bin lira verildi. 5 bin lirasını ÇYDD, 3 bin 500 lirasını LÖSEV, 1500 lirasını Mehmetçik Vakfı’na bağışladık. Devlet 19 yaşındaki tıp fakültesi öğrencisine 33 bin 600 lira değer biçti. Hoş katrilyon verseler bir parmağını geri getiremezler. Maddi ve manevi tazminat davası açtık. Karar çıkarsa kuruşuna dokunmadan bağışlayacağım. Terör mağdurları için oynanan maçlar vs. ile para toplanmıştı. Paranın Aile Bakanlığı’nda olduğunu öğrendik. Ancak bize verilen bir şey yok.”
“Oğlumun giysilerini kokluyorum”
Anne Zeynep Akbaş, “Odasını hiç bozmadım. Biz ölene kadar da bozmayacağız. Giysilerini kokluyorum, oğlum kokuyor. Canım gitti, tişörtündeki kokuya muhtaç oldum. Fotoğraflarını öpüyorum. Karşımdaymış gibi anlatıyorum, onunla dertleşiyorum. En büyük tutkusu Fenerbahçe’ydi. Birlikte formalarımızı giyer maça giderdik….