Herkesin peşinden koştuğu top
17-09-2017 19:2722 kişinin bir topun peşinden koştuğu söylenen dönemler geride kaldı. Türkiye solunda ise geçmişte lümpenlikle eş değer görülen futbolun artık bir “heyecan” kaynağı olduğu söylenebilir. Sol, taraftar gruplarının Haziran Direnişi’nde öne çıkmasıyla ve ardından sonu gelmeyen AKP protestolarıyla birlikte bir “muhalefet” odağı bulduğunu düşünerek futbol üzerine düşünmeyi sürdürüyor. Bununla birlikte, futbolun bugün içeriğini belirleyen ekonomisi,... View Article
22 kişinin bir topun peşinden koştuğu söylenen dönemler geride kaldı. Türkiye solunda ise geçmişte lümpenlikle eş değer görülen futbolun artık bir “heyecan” kaynağı olduğu söylenebilir.
Sol, taraftar gruplarının Haziran Direnişi’nde öne çıkmasıyla ve ardından sonu gelmeyen AKP protestolarıyla birlikte bir “muhalefet” odağı bulduğunu düşünerek futbol üzerine düşünmeyi sürdürüyor.
Bununla birlikte, futbolun bugün içeriğini belirleyen ekonomisi, kural koyucu federasyonları ve bu dünyanın “gladyatörleri” futbolcular ile solun tribünlerde gördüğünden çok daha farklı bir dünyası var.
Türkiye solunun liberallerden ödünç aldığı “endüstriyel futbol” yanlışlığı ve taraftar güzellemeleri arasında futbolun geldiği noktada neyi temsil ettiği çoğunlukla tam anlaşılamıyor.
PUSULA’da bu hafta dosya yazısı olarak “Endüstriyel değil piyasacı” ile birlikte Serdar Kızılboğa’nın “Bir kapitaliste aşık oldum: Futbol“, Alev Doğan’ın “TFF kötü de FIFA ve UEFA iyi mi?” ve Ozan Can Atakol’un “Futbolun değişen aktörleri: Futbolcular” başlıklı yazılarıyla futbolun ekonomi politiğini, federasyonları ve futbolcuları ele alıyoruz.
İyi okumalar dileriz…