İklim Konferansı'nda para kavgası: Türkiye'nin talebi Yeşil İklim Fonu'na para ödemek değil para almak

Türkiye'den İklim Konferansına katılan heyet rest çekip geri döndü.

İklim Konferansı'nda para kavgası: Türkiye'nin talebi Yeşil İklim Fonu'na para ödemek değil para almak

Almanya’nın Bonn kentinde bu yıl 23’üncüsü düzenlenen BM İklim Değişikliği Konferansı’nda (COP23) Türkiye’nin gündeme getirdiği talepler kabul edilmedi.

Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki’nin de katıldığı toplantıda, Ankara’nın taleplerini içeren 3 maddelik taslak kabul edilmeyince Türkiye heyeti rest çekerek geri döndü.

Türkiye’nin gündeme getirdiği talepler kabul edilmeyince heyet rest çekerek geri döndü. Türkiye’nin taleplerini başında 100 milyar dolarlık Yeşil İklim Fonuna para ödemek değil para almak yer alıyor.

Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki açıklamasında, “İki ana konu var. Birincisi 100 milyar dolarlık Yeşil İklim Fonu adı verilen pasta söz konusu. Kim para verecek, kim alacak? Mesele bu. Şimdiki durumda para verecek ülke konumundayız. Biz de diyoruz ki ‘Gelişmekte olan ülke olduğumuz için para alması gereken ülkeyiz’, birinci kavgayı bunun için veriyoruz. İkinci kavga da dünyanın yalnızca 0.7’sini kirlettiğimiz halde bizden mutlak karbon emisyonu azaltımı isteniyor. Köprü, termik santral gibi çok sayıda yatırımın önünü iklimi kirletme bahanesiyle kesecekler. Diyoruz ki ‘Taleplerimiz yerine gelmediği sürece Paris Anlaşması’na taraf olmayacağız’, bunu Meclis’e getirmeyeceğiz” dedi.

Küresel boykot

Trump’ın açtığı ticaret savaşına muhatap olan ülkelerde ABD ürünleri boykot edilmeye başlandı.

 Donald Trump, başta Çin olmak üzere yakın komşuları Kanada ve Meksika dahil ticaret yaptığı tüm ülkeler için açıkladığı yüksek gümrük tarifeleriyle piyasaları allak bullak etti. Göreve başladığından beri çılgın kararlar alan ABD başkanı, bunlardan çoğunun uygulamasını ertelemek zorunda kaldı. Trump’ın dünya ülkelerini küçümseyen tavrı, stratejik dehasından değil narsistik kişilik bozukluğundan kaynaklanıyor. Gümrük tarifelerine ilişkin tartışmalar sürerken Trump, sarı saçlarını ıslatmak için duşta on beş dakika beklediğinden yakınıyordu. Bunun üzerine yıllardan beri yürürlükte olan enerji yasasındaki su basıncı kısıtlamalarını kaldırdı[1]. Zaten saçlarına özen gösteren bir lider iklim krizine inanmıyorsa gezegendeki su kıtlığını da kafaya takmaz!

Trump’ın aklına eseni yapabileceği yönünde yaygın bir kanı var. Dolayısıyla  geleceğe dair sağlıklı öngörülerde bulunmak zor. Ticaret savaşında ısrar edilirse bunun öncelikle ABD’ye pahalıya patlayacağı bilimsel modellemelerle açıklanıyor[2].

Müttefik ülkelerin liderlerine bile kulak asmayan Trump’ın küresel ölçekte tüketici  baskısının artması halinde müesses nizam tarafından hizaya çekileceği düşünülüyor. Bu bağlamda ticaret savaşına muhatap olan ülkelerde bireylerin ABD ürünlerini boykot etmesi öneriliyor. Hatta Kanada Hükümeti tüketici boykotunu teşvik ederek yurttaşlarına yerli ürün almalarını ve tatillerini ülke içinde geçirmelerini salık veriyor. Kanadalı tüketiciler herkesin kolayca anlaması için market raflarındaki Amerikan ürünlerini ters çeviriyor. Boykotun etkisiyle Kanada kaynaklı turistik rezervasyonların geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 70’i aşan bir oranda azaldığı söyleniyor.

Öte yandan Trump yönetimindeki rolü nedeniyle Elon Musk’ın Tesla’sına yönelik küresel boykotun etkisinin giderek arttığı gözleniyor. Örneğin yeni araç satışlarının Avustralya’da yüzde 72, Almanya’da ise yüzde 76 oranında azaldığı, ayrıca şirketin hisselerinin Aralık 2024’ten bu yana yarıdan fazla değer kaybettiği belirtiliyor[3].

Danimarka’da ise tüm Avrupa kökenli ürünlerin fiyat etiketlerine siyah yıldız yapıştırılarak tüketicilerin ABD ürünlerinden kaçınması kolaylaştırılıyor.

Kuşkusuz küresel kapitalizme entegre olmuş kimi ülkelerde ABD markalarını boykot etmek yerel ekonomilere zarar verecek. Piyasada Amerikan şirketlerine ait yerel marka ismiyle bilinen ürünler olduğu gibi yabancı markalarla ortak olan yerel işletmelerin ürünleri de var. Yani küresel pazarda her şey iç içe geçmiş durumda. Bu nedenle ABD ile özdeşleşen Ford, Coca-Cola, Starbucks, Mc Donald’s, IPhone gibi dev markalara yönelik boykotun daha uygun olacağı öne sürülüyor. Alışverişlerde Visa, Mastercard ve Apple Pay gibi ödeme araçlarını kullanmak da ABD’ye para aktarmak anlamına geliyor.

Tüketici eylemlerinin yapılma nedeni ticari gibi görülse de arkasında siyasi nedenler yatıyor. Vekalet boykotları olarak isimlendirilen bu girişimlerin hedefinde siyasi karar alıcıları etkilemek var. Dolayısıyla kapitalist düzende boykot, şirketler üzerinde ticari baskı kurarak iktidar sahiplerini olumsuz uygulamalarından vazgeçirme eylemi olarak işlev görüyor. Örneğin 1990’lı yılların ortalarında Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’ın Pasifik’te nükleer denemeler yapma kararına karşı dünya genelinde Fransız  şarapları boykot edilmişti. Şarap üreticilerini büyük zarara uğratan boykotun da etkisiyle nükleer denemelerden bir süre sonra vazgeçilmişti[4].

Siyasi açmazların demokratik yoldan çözümünde oy sandığının yanı sıra yurttaşın üretimden ve tüketimden gelen gücünü kullanması da etkili oluyor. Yani örgütlenen kitleler siyasi iradelerini yalnızca oyla değil grevle ya da boykotla da iktidar sahiplerine gösterebiliyor.

Küresel tüketicilerin ABD markalarına yönelik boykot eylemi yayılırsa Trump’ta  “basınçlı” soğuk duş etkisi yapabilir mi acaba?

 

[1] https://www.leparisien.fr/international/etats-unis/jaime-prendre-soin-de-mes-beaux-cheveux-trump-signe-un-decret-pour-accelerer-le-debit-deau-des-douches-10-04-2025-3CGVKJGA6FFH3BWDG34XUZTQUM.php

[2] https://theconversation.com/new-modelling-reveals-full-impact-of-trumps-liberation-day-tariffs-with-the-us-hit-hardest-253320

[3] https://theconversation.com/trouble-at-tesla-and-protests-against-trumps-tariffs-suggest-consumer-boycotts-are-starting-to-bite-252489

[4] https://theconversation.com/consumers-are-boycotting-us-goods-around-the-world-should-trump-be-worried-253389