IŞİD, Türkiye'den nasıl militan devşiriyor?
Suriye’ye yapılan emperyalist müdahalenin ardından ülkeyi kana bulayan IŞİD'e Türkiye'den katılan militanların hikayelerini derledik.
Yalım Oktay
Dünyanın en tehlikeli örgütlerinden biri olan ve Suriye’ye yapılan emperyalist müdahalenin ardından ülkeyi kana bulayan IŞİD saflarında geçtiğimiz yıllarda 100 bine yakın militanın savaştığı aktarılmıştı. İran lideri Ayetullah Ali Hamaney’in yüksek askeri danışmanı Tümgeneral Yahya Rahim Safevi, 2015 Eylül’ünde yaptığı bilgilendirmede, örgüt saflarında savaşan militanların 40 ayrı ülkeden geldiğini ifade ederken, Suriye’ye geçişlerin ağırlıklı olarak Türkiye’den yapıldığını da vurgulamıştı.
Peki Türkiye’den IŞİD’e katılan militan sayısı kaçtı? Bu konudaki rakamlar muallakta olsa da, gerçek verinin kamuoyu ile paylaşılan bilgilerden çok daha fazla olduğu tahmin ediliyor.
Dün Telafer’de, IŞİD militanları olan eşleriyle Irak ordusuna teslim olan Türkiye vatandaşı 400 kadının, ülkeye dönmek istediklerini belirtmesi yeniden bu tartışmayı akıllara getirirken, Gazete Manifesto olarak bu konuda basına yansıyan haberleri derledik. Ve çocukları IŞİD saflarında savaşmaya giden ailelerin hikâyesini sayfalara taşıdık. Hikâyelerin hepsinin ortak noktası, bir anlamı ile Türkiye’de emniyetin IŞİD’e karşı nasıl ‘mücadele’ verdiğini gözler önüne serer nitelikte. Zira ailelerin çocuklarının bulunması yönünde yaptıkları başvurular neredeyse sonuçsuz kalmış, emniyetin çok da ilgisini çekmemiş. Ailelerin anlattıklarındaki bir başka ortak nokta da, irili ufaklı tarikatların, dini kurumların IŞİD ya da başka selefi yapılanmalara rahatlıkla militan devşirdiğini gösteriyor.
“Oğlumu ilaçla uyutuyorum”
IŞİD’e Türkiye’den en çok militan devşiren şehirlerden birisi Konya. 2014’te oğlu IŞİD saflarında savaşmaya giden ismini vermek istemeyen bir emekli imam, yaşadığı süreci basına şöyle anlatmıştı;
“Ramazan ayında oğlumun, Özcan Grubu denilen dini bir gruba dahil olduğunu ve toplantılarına katıldığını öğrendim. Toplantılara giden gençlere IŞİD propagandası yapılıyor ve gençlerin beyni yıkanıyordu. Kısa süre sonra bu grubun Suriye’deki IŞİD’e Konya’dan adam gönderdiğini öğrendim. IŞİD’e katılan gençlerin borçları bu grup tarafından ödeniyor. Geride kalan ailelerine de para yardımı yapılıyor. Birden fazla grup IŞİD’e Konya’dan adam gönderiyor. Aralarında M.G. isimli bir kişi var. M.G.’nin grubu en aktif olan. Bu adam ‘Ebu Hanzala’ kod isimli H.B.’ye bağlı. 6 ay kadar önce Suriye’ye giden Mustafa isimli bir gencin cenazesi birkaç gün önce geldi. Özellikle kırsal bölgelerde neredeyse ev ev dolaşılıp gençlere IŞİD’e katılmaları konusunda telkinlerde bulunuluyor. Konya’daki IŞİD yapılanmasıyla ilgili emniyete bilgi verdim, yetkililer çalışma yaptıklarını söylüyor. Her gün Suriye’ye Konya’dan onlarca genç gidiyor.
Geçen mayısta oğlum tatile gitmek istediğini söyledi. 19 Mayıs günü ben evde yokken annesinin elini öpüp helallik istemiş. Eve geldiğimde annesi ağlıyordu. Arkadaşları, ‘Artık onu unutun, o IŞİD’e katıldı’ demiş. Yaptığım araştırmalarda oğlumun Suriye’de IŞİD’e katıldığını öğrendim. Oradaki tanıdıklarım kanalıyla oğlumu 21 gün sonra geri getirdik. Şu an yanımızda ama aklı hep orada. Her gün bizden helallik isteyip ‘Kardeşlerim orada cihat ederken sizler beni göndermiyorsunuz. Helallik verin gideyim’ diyor. Ne eşi ve 2 çocuğu gözünde ne de biz. Çocuğumu eve hapsettim. İlaçla uyutuyorum.”
“Ne hükmü var cenazenin oğlun şehit oldu”
Oğlu IŞİD saflarında savaşmaya giden Ankaralı Mehmet Büyükbaş ise, 2015’te yaşadıklarını İHA muhabirine şöyle aktarmış;
“15 yaşında bir çocuğum var. Annesinden ayrılmıştım.Ara sıra annesinin yanından gelip gidiyordu. 1 yıl önce Samanpazarı’nda işe girdi. Bana Sincan’da ilim öğrendiğini söyledi meğerse orada eğitiyorlarmış çocuğu. Daha 15 yaşında. Arapça öğreniyormuş. Suriye’ye IŞİD’e gitmiş.
Gittiklerinden haberim olmadı, kandırılmış. Aldılar, gittiler çocukları, ailece komple gitmişler. Dayısının telefonuna ulaştım, aradım, ‘Nerede öldü, nasıl öldü’ diye sordum. O da ‘Ne hükmü var cenazenin oğlun şehit oldu’ dedi. Kendi oğlu da 5 ay önce vefat etmiş. Benim oğlum da vefat etti onlar şehit zaten o ölmedi’ diyor.
Karakola gittim, onlar beni çocuk şubeye orası da terörle mücadeleye yönlendirdi. 6 aydır bir haber alamıyorum. Son olarak Kobani’de hayatını kaybettiği duyumunu aldım. Dayısı, annesi, teyzesi, anneannesi, dayısının çocukları sınırı geçmişler. Emniyet güçlerine telefon numaralarını da verdim. Ama ilgilenen olmadı. Sincan’da dayısının telefonunu buldum, aradım. Enes’in, kendi oğlunun ve eniştesinin vefat ettiğini söyledi. Kendi de omzundan yaralanmış. Oğlunun birinin ise bacağından yaralandığını söyledi. Bize o şekilde bilgi verdi. Ben de tekrar savcılığa dilekçe verdim. ‘Oğlumun ya ölüsü ya da canlıysa getirilmesi’ diye”
“Kendini dine verdi”
Çocukları IŞİD’e katılanlardan birisi de Adana’lı Safi ailesi. Merkez Çukurova İlçesi’nde oturan Abdullah Safi, liseyi bitirdikten sonra Eskişehir Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi İlahiyat Bölümü’ne kaydını yaptırmış. Abdullah Safi, 5 Ocak 2015’te ailesine “Allah yolunda ölmeye gidiyorum” notu bırakıp ortadan kaybolmuş.
Sabah oğlunu odasında bulamayan baba Ahmet Safi, bıraktığı notu okuyunca şoke olmuş ve ardından oğlunun IŞİD’e katılmak için evden ayrıldığını düşünerek, bulunması için Cumhuriyet Savcılığı’na kayıp dilekçesi vermiş. Oğlunun notunda ayrıca uzun uzun cihat ve savaşın önemini anlattığını belirten baba Safi, DHA muhabirine yaptığı açıklamada şunları kaydetmiş;
“Yaptığımız araştırmada oğlumun kaybolduğu günlerde 3 arkadaşı da evlerini terk etmiş. O benim göz bebeğimdi. Bugüne kadar onun incinmemesi için elimden geleni yaptım. Bir yıldan beri kendini dine verdi, ama aşırılığı yoktu. Namazlarını kılar, ibadetlerini yapardı. 6 ay önce sakal uzatmaya başlamıştı, kaybolmadan 2-3 gün önce sakalını da kesmişti. Bıraktığı nottan IŞİD’e katılmak için evden ayrıldığını anladım”
Kızı, çocuklarını da alarak Rakka’ya gitti
2014’te kızı, damadı ve iki torunu ile birlikte IŞİD’e katılan Meliha Yıldız, yaşadıklarını Cumhuriyet Gazetesi’nden Sinan Tartanoğlu’na şöyle anlatmış;
“Damadımın 24 yaşındaki erkek kardeşi, El Kaide’ye katıldı. Afganistan’a düzenlenen bir hava saldırısında orada öldü. Damadım bu olaydan, cenaze töreninden çok etkilendi. Çevresi değişti. Ankara’da toplantılara katılmaya başladı. Sakalını uzattı. Daha sonra işini bıraktı. Suriye’ye gitmelerinden kısa bir süre önce Bursa’ya gitti. Bayram için Ankara’ya geldi. Sonra sınırı geçtiklerini öğrendik. Hiçbir iş yapmıyordu kızım. Kocasının kara çarşafa girmesini istediği anlattı bana. ‘Eğer kara çarşafa girersen seni asla kabul etmem’ dedim. Sonra benden uzaklaşmaya başladı. Kara çarşafa girmiş.
Polise haber verildi. Terör Mücadele’de dosya oluşturuldu. Ailenin ve olayın tüm taraflarının 5 yıllık geçmişlerine kadar araştırılacağı söylendi. Ancak ailenin boşalttığı evde bir inceleme bile yapmadılar. Polisin anlattığı bir hikâye var: Genç bir erkek 18 yaşında Türkiye’de evleniyor. Karısını da götürüyor. Gittiklerinin hemen ertesinde erkek çatışmalar esnasında ölüyor. O kız geri gelemiyor. Orada başka biri ile evlendiriliyor. Polisin kendisi anlattı. Bu şekilde çok sayıda Türk’ün sınırdan geçtiğini söylediler. Facebook’tan çağrı yaptık. Oraya yazılan yorumların hepsi, ‘Benim de ağabeyim, amcam, dayım gitti’ ya da ‘gitmeye hazırlanıyorlar’ şeklinde.
Anlatılanlar elbette bununla sınırlı değil. Türkiye’de sayısız militanın gerici/barbar IŞİD saflarında savaşmaya gittiği verilerle ortaya konmuş bir gerçek. Bu militanların da Türkiye’de yuvalanmış irili ufaklı tarikat yuvalarında, dini kurumlarda örgütlendiği düşünülecek olursa, Türkiye’nin IŞİD’e karşı mücadelede ne kadar ‘samimi’ olduğu gözler önüne serilmiş oluyor. İç içe yaşadığımız tehlikenin farkında mısınız?