Körleşmeye inat, biz faşiste faşist diyoruz

Kamil Tekerek yazdı: Körleşmeye inat, biz faşiste faşist diyoruz

Burjuva siyasetinin yeni oyun alanı olan Meral Akşener vakası ile karşı karşıya olduğumuz herkesin malumu.

Zaten aylardır gündemde olan mesele ile ilgili belki de çok yeni şeyler söylemeyeceğiz. Ancak bir ezberimizi hatırlatmakta fayda var: Biz faşiste faşist diyoruz. Bunun küfür olmadığı ise açık olmalı. Siyasi bir değerlendirme olarak bunu, bu şekilde ifade ediyoruz.

Dün Gazete Manifesto sayfalarında Meral Akşener’in siyasi yaşamına dair bazı notları içeren bir yazı yayımlandı. Merak edenler ya da hafızalarını tazelemek isteyenler buna göz atabilir.

Burjuva siyasetinin eskimeyen figürü, her daim çeşitli misyonlarla gündeme gelen Akşener bu sefer de Türkiye’yi AKP’den kurtarma görevini sırtlamış, geliyor. Ancak nereden geldiğini ve nereye gittiği iyi biliniyor…

Akşener’in sağ bir figür olarak AKP’ye karşı ortaya çıkartılacağını söylediğimizde “Hadi canım” diyenler şu an neredeyse daha kurulmamış olan partiye üyeliklerini ilan edecekler. Bunların içerisinde 2015 yılında yapılan seçimlerde HDP aracılığı ile AKP’yi yıkmaya çalışan kişiler olması ise işin trajik yanını oluşturuyor.

Kötünün iyisi bile diyemeyeceğimiz saçma sapan bir durumla karşı karşıyayız. Herkes bunun yanlış bir şey olduğunu biliyor ama içten içe de desteklemek için “Ne yapsak acaba?” diye düşünüp duruyor.

Akşener hareketi, merkez sağda oluşan boşluğu dolduracakmış. Sol adına konuştuğu söylenen bazı kişiler bundan gerçekten heyecan duyduklarını ifade ediyorlar.

Akşener hareketi, CHP’den oy çalabilirmiş. Yine sol adına konuştuğu söylenen yine benzeri kişiler, böylesi bir durumun olmamasını umuyorlar. Ancak ne kadar ironik bir durum değil mi? Türkiye’de bir siyasi harekete AKP’yi devirme misyonu verilecek ve o hareket CHP’nin tabanından oy çalmayacak. O zaman pratik olarak CHP’nin sağa daha fazla açılması ve Akşener’in yerine merkez sağdaki boşluğu doldurmasını beklersiniz.

Akşener’in ilk turu geçmesi durumunda ikinci turda Başkan olarak seçilmesinin hesapları yapılıyor. Sol adına konuştuğu söylenen bazıları “çaktırmadan” bu ihtimali gündemde tutuyor. Ama demedi demeyin, geçtiğimiz seçimlerde Türkiye toplumunun karşısına Ekmeleddin İhsanoğlu’nu çıkarabilen CHP açısından Akşener bulunmaz bir nimet olabilir. Şundan da emin olun ki eğer böylesi bir durum yaşanırsa bunu taban ve toplum basıncına dayandıracaklardır.

Akşener’in toplum için yeni bir umut yaratacağı söyleniyor. Çiller döneminin İçişleri Bakanı, Mehmet Ağar’ın halefi, faili meçhul zamanların bir öznesinden o dönemlerin küçük bir izini hatırlayanlar için umut çıkabilir mi?

Merkez sağda nasıl bir boşluk oluştuğu ise ayrı bir tartışma konusu ortada duruyor. AKP iktidarının yükseliş dönemlerindeki durumunda olmadığı açık olmakla birlikte Kemal Kılıçdaroğlu’nun her zamanki gibi gizemli sayılabilecek üslubu ile ifade ettiği bir olgu bu. Ancak gerisi yok. Daha doğrusu bunun da CHP açısından da sağa açılmanın bir gerekçesi olarak ifade edilmiş olması muhtemel görünüyor. Oysa ki sol kimlikle bilinen bir partinin ya da kişilerin sağdaki boşluğu doldurabilmesi için öncelikle orayı parçalaması, daha fazla solculuk yapması ve işi emek-sermaye çelişkisi eksenine çekmesi beklenir. CHP’ninse böyle bir arayış içerisine olmadığını biz zaten biliyoruz. Toplum açısındansa Çanakkale’de son yapılan Adalet Kurultayı ile birlikte daha fazla görünür olmuştur.

Amacımız bugün CHP’yi tartışmak değil. Ancak Akşener ile birlikte CHP’nin daha fazla tartışılır hale gelmiş olması da CHP’nin bulunduğu zeminin kayganlığını göstermesi açısından önem taşıyor.

Öyleyse Akşener’in kim olduğunu ve onunla birlikte ete kemiğe bürünen siyasi çizginin ne olacağını bir kere daha ifade etmekte fayda bulunuyor. Bununla birlikte bu harekete verilen “AKP’yi yıkma misyonunun” payesinin ne anlama geldiğinin de ortaya konulması gerekiyor.

Öncelikle Türkiye solunun görevi bu ve benzeri siyasetçilerin cirit attığı burjuva siyaseti düzlemini toptan karşıya almaktır. İlkesizlikten ve toplumun umutlarını sermaye sınıfına peşkeş çekilmesinden kurtulmanın yegane yolu budur.

Akşener’in temsil ettiği değerler sermaye devletinin ve iktidarının değerleri ile birebir örtüşür. Dolayısıyla Akşener hareketi AKP’yi yıkamaz.

Türk-İslam sentezi Türkiye sağının temel karakteridir. Bu hareket böylesi bir ideolojik çerçeveyi reddedemez. Dolayısıyla AKP’yi yıkamaz.

Sermaye diktatörlüğü Türkiye’deki sömürü düzeninin adıdır. AKP’yi yıkacağı söylenen hareket bu düzenin has evladıdır. Piyasacıdır, neo-liberalizmi savunur, devletçi değil özelleştirmecidir. O yüzden AKP’yi yıkma şansı yoktur.

AKP yancısı bazı sağ kesimler, AKP’nin ABD karşıtı çizgiyi temsil ettiğini ürkek bir şekilde savunmaya çalışıyorlar. Akşener’in de bunun karşısında lanse edilen bir figür olduğunu ifade ediyorlar. Bize göre ülkemizdeki en Amerikancı yapı olan AKP ile Akşener’in siyasi çizgisi arasında işbirlikçilik açısından büyük bir fark yoktur. Dolayısıyla ne Akşener, ne de AKP ülkenin bağımsızlığının adı olamaz. AB’ci Akşener Amerikancı AKP’yi yıkamaz.

AKP iktidarı ülkemizdeki sömürü düzeninin halk düşmanı yönelimlerinin bütününü temsil etmektedir. Akşener hareketi özü itibariyle faşist bir siyasi oluşumdur, bu anlamıyla AKP’nin temsil ettiği değerleri yıkamaz. O da onunla aynı çizgidedir.

Yıkamaz dememizin sebebi güçle ve seçimlere alınması muhtemel oylarla ilgili değil. Akşener hareketi seçimlerde büyük bir başarı elde etse de, Meral Akşener başkan olsa da, AKP’yi yıkmak adına sağ değerler karşısında yaşanan körleşme ülkemizin içinde gireceği batağı ve yaşayacağımız köhnemiş düzeni görmezden gelecektir.

Türkiye’de solun görevi halkı aydınlatmak ve körleşmeyi engellemektir. Bunun için öncelikle kendilerinin körleşmemesi gerekmektedir. O yüzden gericiye gerici, hırsıza hırsız, faşiste faşist demeye devam edeceğiz.

http://gazetemanifesto.com/2017/10/02/manifesto-ozel-turkiye-saginin-kidemlisi-meral-aksener/