Kürt sorununda dik durmak
Barzani Kürt patronlarının temsilcisidir. Emperyalizme doğrudan bağlanmanın yolunu aramaktadır.
Kuzey Irak’ta gerçekleşen “bağımsızlık referandumu” Kürt sorununda tutum bağlamında yeni rüzgarlar estirmişe benziyor. Dün “yetmez ama evetçiliğe” benzer bir liberal rüzgar bugün Türkiye solunda bir kez daha estiriliyor, Kürt milliyetçiliğinin rüzgarına kapılanlar, ironiktir, tersinden Türkiye sosyalist hareketini ulusalcılıkla suçluyor.
Kürt siyasetinin en işbirlikçi ve sermaye yanlısı hareketi olan Barzani bugün “bağımsızlık savaşçısı” olarak alkışlanıyor, yıllardır Barzani karşıtı olan Kürt devrimcileri ve solcuları bugün Barzani’nin destekçisi haline geliyor. Daha dün, AKP Kongresi’ne konuk edilen Barzani, bugün bazı kesimler tarafından yere göğe sığdırılamıyor. Ortalık Barzani güzellemesinden geçilmiyor.
Çelişki yok mudur?
Mesele, Türk milliyetçiliği kadar ortalığı kaplayan Kürt milliyetçiliğinin gözlere perde çekmesidir. Herkes Kürtler adına konuşuyor; herkes Kürtlere, Arapların, Farsların, Türklerin baskı yaptığını söylüyor. Sanki Araplar ve Türkler emperyalizmin boyunduruğu, Farslılar emperyalizmin kuşatması altında değilmiş gibi. Sanki Ortadoğu’da mezhep ve etnik zenginliği kaşıyan emperyalizm yokmuş gibi davranılıyor. ABD silahları ve İsrail bayrakları Kuzey Suriye’de ve Kuzey Irak’ta ellerden düşmüyor.
Bu tabloda bir yanlışlık bulunmuyor mu?
ABD ne zamandan beri “sömürgeleri” kurtaran özgürlükçü bir devlet, Siyonist İsrail ne zamandan beri Ortadoğu halklarının dostu oldu?
Filistin halkını unutmak bu kadar kolay mı?
Öncelikle, üzerine basa basa belirtmemiz gerek: Emperyalizm işbirlikçisi AKP’nin, NATO üyesi olan bir sermaye devletinin, bugün Irak meselesinde söyleminin ne samimiyeti ne de geçerliliği bulunuyor. Daha dün ABD emperyalizminin planları doğrultusunda Suudi Arabistan, Katar ve İsrail ile birlikte Suriye’nin yıkımına sebep olan AKP iktidarının, bugün Ortadoğu ülkeleri parçalanırken diyecek tek bir sözü olamaz. Türk milliyetçiliği üzerinden hamasi sözler söyleyenler, aslında bugün emperyalist planların bu noktaya gelmesinin doğrudan ortağı olarak iş yapmışlardır.
NATO üyesi olan bir ordunun, bugün Ortadoğu’da ortaya çıkan tabloya dönük “sınırda yaptıkları tatbikatın” manevradan öte bir anlamı yoktur. Çünkü emperyalizmin işbirlikçisi olanlar, emperyalist planların parçası haline gelirler. Önümüzdeki günlerde olacak olan budur. Kuzey Irak’ta gerçekleşen referandumun politik sonuçları önümüzdeki yıllarda daha farklı bir seyir izleyecek, ortaya çıkan durum bugünkü siyasi hamasetin çok tersi bir duruma evrilecektir.
Bugün Barzani’yi alkışlayanlar, yarın AKP ile kol kola girdiğinde Barzani’ye ne diyeceklerdir? “Amerikan Barışı” gündeme geldiğinde kimse şaşırmamalıdır. Kaldı ki, AKP içinden çıkan sesler, yandaş medyada ortaya konan görüşler bugün sessiz kalsalar da alttan alta bu durumun kabul edilmesi gerektiğini vaaz edip duruyorlar. O yüzden ortada büyük bir iki yüzlülük bulunmaktadır.
Bugün Türk milliyetçiliği üzerinden Barzani’nin bağımsızlık girişimine hayır diyenler ile Kürt milliyetçiliği üzerinden “Barzani’nin referandumuna” evet diyenler, yarın ortak bir noktada buluşacaklardır. Amerikancılık ve emperyalizmle işbirlikçilik! Barzani ve AKP, aynı siyasal çizgidedirler.
Türkiye’de emperyalizmin askeri üsleri varken, bugün mangalda kül bırakmayan her türden burjuva siyasi akımın “milliyetçiliği” ikiyüzlülükten başka bir manaya gelmiyor.
Türk milliyetçiliği budur.
Peki Kürt milliyetçiliği?
Kimse ezilen ulus edebiyatına girmesin. Açık ve net konuşmak gerek. Kuzey Irak Kürt yönetimi söz konusu olduğunda anadil sorunu, yönetim sorunu, yerel askeri güç sorunu vb. gibi bir dizi sorun ortadan kalkmışken bugün bağımsızlık referandumu nereye oturur? Hele bir de ellerde İsrail bayrakları varsa… Hele bir de ortada petrol satışının pazarlanması varsa, hele bir de bu rantın Barzani ailesi tarafından paylaşılması sorunu varsa, hele bir de ortada yolsuzluk Barzani yönetimini teslim almışsa, hele bir de ortada Kuzey Irak’ta yaşayan Kürt emekçisinin yoksulluğu varsa, hele bir de ortada emperyalizmin alttan desteği varsa, hele bir de ortada İran’ın emperyalistler tarafından kuşatılma planı varsa…
Türk milliyetçiliği kadar Kürt milliyetçiliği de gözleri kör ediyor bugün. Bu rüzgarlara teslim olmadan, görüş ve düşünceler, devrimciler açısından, net olarak ortaya konmak zorunda.
Bugün ortaya çıkan tablo birdenbire oluşmadı. 1991 yılında 36. paralelin kuzeyinde ABD tarafından oluşturulan güvenli bölgeyi unutacak mıyız? İncirlik üssünde konuşlanan ABD uçaklarının güvenliğini aldığı bu bölgenin bugün devletleşme aşamasına geldiğini yazmayacak mıyız? 2000’li yıllarda ABD tarafından Irak’ın işgal edilmesiyle ve bugün Suriye’nin parçalanması hedefleri ortadayken, Barzani tarafından gündeme getirilen bağımsızlık girişimi masum sayılabilir mi?
Kimse kimseyi kandırmasın! Milliyetçilik gözleri kör etmesin! Milliyetçilik halkları düşman hale getirmesin! Asıl sorunun emperyalizm olduğu açık bir biçimde yazılmalıdır. İşbirlikçilik, ister Türk ister Kürt olsun, ne fark eder?
Bugünün gerçeği nedir? Bu soru somut ve sarih bir biçimde yanıtlanmalıdır. Bugünün gerçeğinin üzerinden es geçilerek bir yorum yapılabilir mi? Bugünün gerçeği meta üretimine, kar hırsına, emek sömürüsüne, tekelci oligarşiye dayanan kapitalizmden başka bir şey değildir. Bugünün gerçeğinin üzeri örtülerek, kimlikçi liberal siyasetin goygoyuna kapılmayın. Kimlikçi, etnikçi, mezhepçi bütün politikalar, bugünün gerçeğinin üzerini örter. Emperyalizm tam da bunu yapmıyor mu? Özgürlükçülük adına konuşan liberalizm, bir kez daha söylemek gerekirse, emperyalizmin sözcülüğünden başka bir şey değildir.
Örtülen tekelci kapitalizmin çıkarları, kar hırsı, dünyayı ele geçirme projesi ve yıkımıdır.
Bu yüzden emperyalizm tırı vırı bir mesele değildir. Finans kapitalin, mali oligarşinin askeri-siyasi aşamasını önemsiz gibi gösterip, özünde işbirlikçi-burjuva milliyetçiliğin propagandasını yapmaya izin vermeyelim. Barzani, Irak petrollerini emperyalist tekellere peşkeş çeken bir işadamından daha ötesi değildir. Emperyalizme tırı vırı muamelesi yapan liberallere, devletin “sermaye diktatörlüğünün örgütlenmesi” olduğu gerçeğini basbayağı indirgeyerek söylemek lazım. Çünkü “Bilal’e anlatır gibi” anlatılmayınca anlaşılması zor oluyor.
Suriye’nin kuzeyinde ABD üslerini de tam da bu yüzden makul bulanlara da sözümüz sakınmayalım. Deyr ez Zor’da Rusya tarafından iddia edilen olay bir kez daha hatırlatılmalıdır. Suriye ordusunun, Deyr ez Zor kentini IŞİD işgalinden kurtardığı günlerde, ABD destekli PYD, IŞİD ile savaşmadan petrol bölgelerini ele geçirmesi açıkça sorulmalıdır. Mesele Kürt sorunu mu, petrol kaynaklarına sahip olmak mı?
Neyin kavgasını veriyoruz?
Bağımsızlık kavgası, sömürgeciliğe karşı verilir. Bugün bağımsızlık kavgası, emperyalizme karşı verildiğinde bir değer taşır. Irak, İngiliz kuklasıyken bağımsızlığını kazandığında önemli bir iş yapmıştı. Suriye, Fransız mandasına karşı bağımsızlığını kazandığında bir değeri haizdi. Ulusların, ulusal hakları boyutunda mücadelesi meşrudur ve komünistlerin mücadele programında yeri vardır; ancak bugün Barzani’nin “bağımsızlık referandumu”nun ulusal haklarla değil, tersine emperyalizmin parçalama, İran’ı kuşatma, İsrail’in çıkarları ile ilgisi olduğunu ve emperyalizmin yerleşme planlarının bir parçası olarak devreye girdiğini yazdığımızda niye kızıyorsunuz.
Kimse Kürtler adına konuşmasın. Barzani Kürt patronlarının temsilcisidir. Kürt burjuva sınıfı olarak yıllardır iktidardadır ve emperyalizme doğrudan bağlanmanın yolunu aramaktadır. Bugün, Kuzey Irak’ta gerçekleşen durum, emperyalizme karşı bir ulusal kurtuluş mücadelesi değil, Kürt burjuvazisinin emperyalist kapitalist sisteme doğrudan entegrasyonunun adımıdır.
Bunun ulus devletle olması aykırı bir durum hiç değildir.