Sınıfın tavrı, sınıfın partisi
Kurtuluş Kılçer yazdı: Sınıfın tavrı, sınıfın partisi
Cam işçisinin “iş, aş, adalet” talebiyle verdiği mücadele büyük harflerle yazılmalıdır. Türkiye işçi sınıfının mücadele tarihinde, içinden geçtiğimiz koşullar düşünüldüğünde böylesi bir mücadelenin verilmesi ve sonunda taleplerinin karşılandığı bir kazanımın ortaya çıkması, üzerinden geçilecek bir durum olamaz.
Çünkü baskının ve hukuksuzluğun egemen olduğu, devlet zorunun toplum üzerinde tehdit aracı olarak kullanıldığı bir politik iklimde bu direniş önemli sayılmalıdır. Bugün AKP iktidarı tarafından yaratılan tam bir korku rejimidir. Hukukun bir devlet zoru aracı haline getirildiği, neredeyse her muhalif sesin “vatan hainliği” ile damgalandığı, toplumsal direnişin geriye çekildiği bir ortamda “iş, aş, adalet” diyerek boyun eğmeyen işçilerin yürüyüşü, tek başına sınıf mücadelesi açısından değil aynı zamanda devrimci siyaset açısından da atılmış kalıcı bir çentiktir.
Sınıf hareketinin geriye çekildiği, sendikal hareketin kıpırdamadığı bir zamanda ve sarı sendikacılığın sınıfı teslim aldığı bir yerde ortaya çıkan bu direniş, sınıf mücadelesinin etkisini bir kez daha göstermiştir.
Daha yürüyüşün başladığı kentten çıkılmadan yasaklanmasına rağmen… Daha yürüyüş büyük bir kamuoyu yaratmadan, cam işçilerinin bütününü kapsamadan, sınıf kardeşlerine dönük etkisi henüz oluşmadan…
Sermaye tedirgin olmuştur. Yürüyüşün gücünü görmüş, geri adım atmıştır. İşçi sınıfını saran sendikal bürokrasinin bütün ayak oyunlarına rağmen “90 Trakyalı’nın” koyduğu tavır, sınıfın mücadele ettiğinde gücünün etkisini bir kez daha ortaya çıkarmıştır.
İşte bu sınıf tavrıdır. Sınıf tavrını koydukça, mücadelenin etkilerini bizden daha çok karşı cephe görebilmektedir. Bu direniş kazanımla sonuçlanmasaydı bile sendikal hareketin dengelerini bozacağı için başarılı sayılmalıydı. Şimdi kazanım, cam işçisinin daha örgütlü kılmalı ve sendikal tahakkümün sermaye ile birlikte bütün planlarını bozacak yeni bir mücadele evresine taşınmalıdır.
Sınıf tavrını koydukça, hem sınıfın örgütlenmesinin önü açılacak hem de işçi sınıfı siyaseti yeniden şekillenecektir. Bugün işçi sınıfının politik temsilciliğini, öncülüğünü, örgütlülüğünü temsil iddiasında olan komünist siyaset de kendisine bakacaktır.
Hele hele işçi sınıfının partisi nasıl olunur tartışmalarını yürüttüğümüz bu zamanda. Hele hele ülkenin komünist partisi olmak ne anlama gelir diye tartıştığımız bu kesitte… Hele hele Türkiye’nin komünist partisi nasıl örgütlenecek sorusunu sorduğumuz bu günlerde…
Halkçılık kavramı üzerinden sınıf siyasetinden kopup açıkça popülizmi savunan görüşlerin devrimci siyaset olarak lanse edildiği “yeni solculuğun” kafaları karıştırmasına en güzel yanıt cam işçilerinden gelmiştir. Sınıf partisi ve öncüsü olduğunu söyleyip, işçi sınıfı mücadelesi söz konusu olduğunda sadece “parti bayraklarını sallamayı” anlayan ve “kent merkezlerinde boy göstermeyi” siyasi çalışma sayan tarzın fasit bir daireden ibaret bir mücadele kültürü olduğunu cam işçilerinin mücadelesi bir kez daha göstermiştir.
90 işçinin aileleriyle birlikte “iş, aş ve adalet” talebiyle başlattığı yürüyüş, lokal bir direniş olarak da görülebilir. Ancak bizler açısından bu mücadele, sosyalistlerin yürüyeceği yolun nereden geçtiğini göstermesi açısından ele alınmalıdır.
Ezberimize döneceğiz. Sınıfın örgütlenmesi, sınıfın tavrını koyması, sınıfın genel grevini örgütlemek için büyük bir stratejiyi önümüze koyacağız. Bir ülkenin komünist partisi olmak bu yolu örgütlemekten geçer.
Yolun başındayız, yolumuzu döşüyoruz.
Türkiye’nin komünist partisi olmanın yolu sınıf tavrını ortaya koymakla mümkündür.