Liberallerin rüyasından İslamcıların gerçeğine: İkinci Cumhuriyet
29-10-2017 13:53Liberaller, AKP’nin ilk zamanlardaki AB ile uyumunun terkedildiğinden yakınsalar da başından beri aslolan AKP-ABD ittifakıdır. AKP ve İkinci Cumhuriyet Amerikancı, NATO’cu ve işbirlikçidir.
Evrim Şenöz
İkinci Cumhuriyet kavramının miladı olarak 2010 Anayasa Referandumu ve 2011 Genel seçimlerini ele almak yanlış olmayacaktır. AKP, 2010 Referandumu ile birlikte HSYK’nın (şimdi HSK) ve Anayasa Mahkemesi’nin yapısını da değiştirerek tüm devlet kurumlarının dönüşümünü ve 1923 Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesinde ve rejiminde köklü bir değişimi gerçekleştirmiş oldu.
Peki bu değişimi gerçekleştiren AKP’nin alamet-i farikası neydi?
Sovyetler Birliği’nin çözüldüğü, iki kutuplu dünyaya ilişkin denge politikalarının bittiği ve bu politikalar ile kurulmuş veya devamlılığını sağlamış ülkelerin peyderpey değişim/dönüşüm, yıkım/yeniden yapılanma süreçleri yaşadığı bir dünyada, 1923 Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesiyle ayakta kalması mümkün değildi. Bir süredir sermaye birikimi dönüşüm içindeydi ve neo-liberal ekonominin egemen olmaya başladığı bu emperyalist-kapitalist düzende Türkiye’nin bu sisteme bağımlılığının artması için 1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin, yıllar içinde tahrip edilmiş̧ olsa da kısmen varlığını koruyan ilkelerinin tasfiye edilmesi, devletin çözülmesi ve yeni düzen ile uyumlaşarak yeniden yapılandırılması gerekliydi.
AKP’nin diğer burjuva aktörlerden farkı tam da bunu gerçekleştirmek için ortaya çıkması ve amaçları doğrultusunda adımlar atarak rejimi değiştirmesi oldu.
1923 Cumhuriyeti ile hesaplaşma: Liberal ve gericilerin işbirliği
AKP, 1990’lar boyunca devam eden ve 2000’in başında doruğa ulaşan siyasal ve iktisadi kriz sebebiyle merkezdeki siyasi partilere güvenin sarsıldığı bir döneme doğdu. Ekonomide istikrar, Kürt sorunun da demokratikleşme, uluslararası alanda AB süreci ve barış politikası söylemleriyle iktidara geldi.
AKP, iktidara geldiği andan itibaren devletin yeniden yapılandırılmasına ayak direyen devlet içindeki ulusalcıların direncini kırmak için liberallerle işbirliği içine girdi. 2001-2011 arası 10 yıllık süreç bu ittifakın gölgesinde geçti ve 2011 sonrasında AKP’nin attığı her adımda liberallerin işbirliklerinin etkileri hala görülüyor.
Liberaller ve gericiler, AKP’nin Avrupa Birliği ve demokrasi söylemlerini öne çıkarıp, “askeri vesayet rejimi” olarak kodladıkları 1923 Cumhuriyeti’yle hesaplaşmaya girdiler. O dönem Taraf Gazetesi bu hesaplaşmanın önemli odaklarından biri olarak kabul edilirse, bu odakların bir diğeri de Zaman Gazetesi’ydi. AKP ve liberaller, Ergenekon, Oda TV, Balyoz operasyon ve yargılamalarıyla bu süreci başlattılar, 2010 Anayasa Referandumu ve 2011 Genel Seçimleriyle bunu taçlandırdılar.
Ne var ki, 2011 sonrası devlet kurumlarını ele geçiren AKP, 1923 Cumhuriyeti’ni tasfiye etmiş ancak İkinci Cumhuriyet’in yerleşme sancılarını çekerken daha baskıcı olmak zorundaydı. Gerici ve baskıcı yönünü arttırdı, Kürt sorununda barış süreci bitti, komşularla sıfır sorun söylemi ortadan kalktı. Liberallerle yapılan işbirliği yavaş yavaş çözülmeye başladı.
Bu çözülme, polis ve asker içinde yerleşmesini sağlayan ve başından beri ittifak yaptığı Gülen Cemaati ile sürtüşmelerinin artmasıyla paralellik gösterdi. İkinci Cumhuriyetin kurulması konusunda gelinen noktada AKP ve Gülen Cemaati ortaklığı sürdüremedi. İktidardaki bu gerilimler, MİT soruşturması, dershanelerin kapanması, Türk Telekom Casusluk skandalı, 17-25 Aralık operasyonları, HSYK seçimleri, emniyet ve yargı içindeki tasfiyeler olarak kendini gösterdi. 15 Temmuz darbe teşebbüsü ise bu kavganın son halkasıydı.
15 Temmuz darbe girişimini kendi lehine döndüren ve bundan sonraki OHAL ve KHK’lar dönemini muhalifleri susturma aracı olarak kullanan, MHP ile ittifak yaptığı 2017 Anayasa referandumunda başkanlık sistemini geçiren ve HSK’nın yapısını yeniden değiştiren AKP, bu çatışmadan galip çıkan taraf oldu.
İkinci cumhuriyetin kodları: Gerici, piyasacı, işbirlikçi ve karşıdevrimci
AKP, 1923 Cumhuriyeti’nin tarihsel olarak doğduğu dönemin özelliklerini benimsediği ve ilkeleri haline getirdiği laikliği, bağımsızlığı, kamuculuğu bertaraf ederek; gerici, işbirlikçi ve piyasacı bir rejim olan İkinci Cumhuriyeti yerleştirmeye çalışıyor.
İktidar, sermaye sınıfının ve neo-liberal politikaların ihtiyaçlarını karşılamak için başından beri var gücüyle çalıştı. Yaklaşık 15 yıllık iktidarı boyunca, kamu malları tasfiye edildi, işçilerin güvenceleri ellerinden alındı, sendikalar güçsüzleştirildi, memleket uluslararası sermayeye peşkeş çekildi.
AKP, siyasal İslam’ın gerici ve dini referanslarını her alana sokmaya çalışıyor. Eğitim, sağlık, aile gibi konularda İslami referanslar egemen olmaya başladı. AKP’nin seleflerine göre başarısı gericiliği liberalizmle uyumlu hale getirmesi oldu.
Liberaller, AKP’nin ilk zamanlardaki AB ile uyumunun terkedildiğinden yakınsalar da başından beri aslolan AKP-ABD ittifakı. AKP, uluslararası alanda emperyalistler arasındaki değişimlere oynayarak kendi yerini sağlamlaştırmaya ve Ortadoğu’daki gerilimleri farklı birliklerle aşmaya çalışıyor ve bu sebeple ABD ile zaman zaman gerilimler yaşıyor olsa da bu, ABD ile olan ilişkilerini asla ortadan kaldırmıyor. AKP ve İkinci Cumhuriyet Amerikancı, NATO’cu ve işbirlikçidir.
Doğası itibariyle İkinci Cumhuriyet karşı devrimcidir. 1923 Cumhuriyeti’nin yıkılması, siyasal İslamcılığın önünün açılması, Ortadoğu’da emperyalist planlar doğrultusunda mezhepçi dış politikanın devreye sokulması, yurt içinde haksız ve hukuksuz operasyonlar, muhaliflerin susturulması ve başkanlık sistemi gibi olgular bu sürecin önemli adımlarıydı.
İkinci Cumhuriyet kalıcı mı gidici mi?
AKP, 2010 Anayasa Referandumu ile 1923 Cumhuriyeti’ni yıkmış ve İkinci Cumhuriyet’in kuruluş adımlarını atmış ise, 2017 Anayasa Referandumu ve başkanlık sistemi ile de İkinci Cumhuriyet’in yerleşmesi için en önemli dönemeçlerden birini geçti. Ancak bu dönemeçlerin aşılması İkinci Cumhuriyet’in yerleştiği ve kalıcı olduğu anlamına gelmiyor.
İkinci Cumhuriyet kuruluş felsefesi bu ülkede yaşayanların yarısı tarafından kabul görmüyor. 2017 Anayasa Referandumu bunun açık kanıtı ve halkın yarısı tarafından meşru görülmeyen bir rejim, krizlere gebe demektir.
Bununla birlikte, İkinci Cumhuriyet için Kürt sorunu hala en önemli başlıklardan biri. Bu sorun, uluslararası bir boyutu da içeriyor. Ortadoğu’daki gelişmeler ve Kürt sorunu, rejimin akıbetini belirleyecek unsurlardan biri olacaktır.
İkinci Cumhuriyet’in piyasacı karakteri, emekçilerin haklarının tek tek ellerinden alınmasına sebep olmaya devam ediyor. 15 yıllık AKP döneminde emekçiler mücadelelerle kazandıkları birçok hakkını kaybederken iş ve gelecek güvencesi olmadan çalışmaya mahkûm edildi. Bu anlamda İkinci Cumhuriyet sermaye sınıfının rejimi olduğunu defaten kanıtladı. Bu durumdan kaynaklanan işçi sınıfının rahatsızlığı ve huzursuzluğu siyasi bir kanala aktarılabilirse, İkinci Cumhuriyet’in yerleşmesine engel olacak hatta onu yıkacak unsurlardan biri olabilecektir.
Ne var ki, İkinci Cumhuriyet’in bu kriz dinamikleri, bu rejimin restore edilerek AKP öncesine, 1923 Cumhuriyeti’ne dönüleceği düşüncesi yaratmamalı. Daha öncede belirttiğimiz gibi, yeni dünya düzeninde 1923 Cumhuriyeti’nin yaşayabilmesi mümkün değil ve bu sebeple devlette gerçekleştirilen yapısal dönüşümler geriye dönülmesini imkânsız hale getiriyor. Sermaye sınıfının da bu doğrultuda bir talebi bulunmuyor.
O halde, İkinci Cumhuriyet’ten kurtuluş ancak yeni bir cumhuriyetle gerçekleşebilir. Kurtuluş için bize gereken eşitlikten, bağımsızlıktan ve özgürlükten yana emekçilerin cumhuriyetidir.