Türkiye’de AKP’ye karşı düzen muhalefetinin çaresizliğinin küfür haline bürünmüş halidir Sözcü gazetesi. En ağır sözlerle ve yeri geldiğinde gerçekten küfür dahi ederek yürek soğutmaktan başka bir yararı da görülmemiştir.
Yazmayı olmasa da okutmayı iyi bilen Yılmaz Özdil gibilerin yuvasıdır. Hamaset meraklılarını birkaç yüz kelimelik tiratlarla gaza getirmekten ekmek yemektedir. Sonuçta çocuklarının nafakasıdır. Muhalefet de etmiştir bakınca.
Peki sonuç nedir?
Özdil, bugün de Venezuela’yı diline dolamış. Cahil cesaretiyle Yankilere karşı direnen Venezuela üzerinden “Al sana başkanlık” diye buyurmuş.
Özdil hizmet ettiği yeri iyi biliyor. O yüzden verdiği örnek “yanlış”tır demeyeceğim. Ama nafiledir. Korkuttuğu veya korkutmaya çalıştığı, “Recep Tayyip Erdoğan size hizmet eder görünüyor ama hepinizi susturur” diye Amerikan ortağı, Avrupa muhibi patron takımıdır.
Özdil, patronlara yakarmaktadır. Ama nafiledir.
Nafiledir çünkü Erdoğan dönemi Türkiye sermayesinin parladığı dönemdir. Finans, sanayi ve ticaret burjuvazisi kârlarına kâr katmaktadır, rekorlar kırmaktadır. Dış ticaret almış başını gitmiştir. Bülent Arınç’ın dediği gibi “Mevla verdikçe vermektedir”.
Türkiye’nin son 15 yılına damga vuran söz “istikrar”dır. Yılmaz Özdil’in yazdığı gazeteler AKP’nin iktidara tutunmasını sağlayan bu sihirli sözcüğü parasızlıktan simit alamayan milyonların diline dolamasının vesilesi oldu.
Patronlar dillerinden düşürmediler “istikrar”ı.
Çünkü istikrar demek, düşen reel ücretler demekti. İstikrar demek, bir punduna getirip grevleri yasaklamak demekti. İstikrar demek, işçilerin sendikaya gidip beyinleri yıkanacağına camiye götürülüp ilim, irfanla dolması demekti. İstikrar demek, keserin hep onlara doğru kesmesiydi.
Tamam belki Etiler, Nişantaşı filan eski tadında değildi, arada sorunlar yaşanır gibi oluyordu ama istikrar da istikrardı hani…
Özdil, patronlara yakarmaktadır. Bakın başkan olursa sizi susturur, ekonomi batar diye uydurmaya çalışıyor. “Bizi getirin, biz de hizmet ederiz, biz öyle “sakıncalı” fikirlere sahip değiliz, orada desteklediğiniz gibi bizi de destekleseniz ne olur ki” diye yakarıyor.
* * *
Venezuela’nın refah içinde olması gerekirken ekonomisi ne hallerdeymiş diye türlü yalan ve desiseyle beziyor yazısını.
Sosyal politikalar ile AKP’nin oy pazarına çevirdiği kömür dağıtımlarını bir tutmaya çalışıyor. Halka barınma hakkı sağlanmasını TOKİ’cilikle eşdeğer sayıyor. Bir de yalan söylüyor Chavez hakkında: “Onun yönetim şekli yüzünden 1.5 milyon kişi ülkeden kaçtı. Nüfusun yüzde beşi ülkeden kaçarken… Twitter’dan kendisini takip eden üç milyonuncu takipçisine ev hediye ederek, kendisini alkışlatıyordu.”
Dünyanın en zengin petrol kaynaklarına sahip ülkesinin kendi yazdığı haliyle “açlıktan nefesi kokan” bir halk haline getirilmiş olmasının nedenleri yok elbette Özdil için. Petrol tekellerinin ülkeden kovulduğunu, petrolün yoksulun halkın barınma, sağlık, eğitim, beslenme gibi en temel insan hakları için kullanıldığını elbette yazamıyor.
Susturdu dediği muhalefetin ABD’nin, CIA’nın paralarıyla darbe yapmaya çalıştığını, katliamlar yaptığını, özgürlük diye tek bildiğinin Amerikancılık olduğunu biliyor da bilmezden geliyor.
ABD’nin milyonlarca dolarlık seçim yatırımına rağmen Maduro’nun kazandığı seçim hakkında bilerek ve isteyerek yalan söylüyor. Dünyanın en gelişkin seçim sistemlerinden birinin bulunduğu Venezuela’da, seçimlerde kullanılan oyların tamamı sayıldıktan sonra bir kez daha denetlendiği halde “şaibeli” olduğunu iddia ediyor. Başkan adayı Capriles’in oyların %54’ü denetimden geçmişken kalanların da denetlenmesini istemesini, bu talebi kabul edilince bu kez de seçimden önce kendisinin de onayladığı seçmen kütüklerinin de denetlenmesini isteyerek seçimi şaibeli gibi gösterme çabalarını yazmıyor.
Ne de olsa, “Seçimde şaibe olduğunu, oyların çalındığını elbette herkes biliyordu ama, itirazlardan netice alınamadı, çünkü, seçim kurulu, yargı, komple Maduro’nun kontrolündeydi. Toplum karpuz gibi ikiye bölündü.” diye yazınca okunur ve duygudaşlık sağlanırdı.
Halkı “açlıktan nefesi kokan” diye aşağılayan Özdil, Maduro’yu ise “otobüs şoförü, lise mezunu, sendikacılıktan tırmanmış” diye benzetmeye çalışıyor. Durmuyor Chavez’in “iktidar halkındır, elitler-seçkinciler istemese de otobüs şoförü başkan olur” sözlerini de diziveriyor arkasına. En sonunda da bombayı patlatıyor: “Harvard mezunu muhalefet lideri tutuklandı.”
“Halk plajlara akın etti, vatandaş denize giremiyor” değil mi Yılmaz Özdil?
* * *
Utanmaz yalanlar bitmiyor Özdil’de. Protesto gösterileri başlayınca, halka ateş açıldığından kendisinin başkanlığını kabul etmeyenlere konuşma yasağı getirdiğine, yandaş medya oluşturduğundan, muhalif medyayı susturup yayınlarını beğenmediği televizyon kanallarını kablolu kanaldan çıkardığına, Maduro’yu geri çağırmak için dört milyon imza toplanmasının bile nafile kaldığına…
Ne de olsa artık gerçeğin bir önemi yoktu. Mesela o imzalar içinde yüz binlerce gerçekte var olmayan insanın, yaşı küçüğün, mahkumun imzalarının yanı sıra sahte imzaların olduğunun önemi yoktu.
Chavez iktidara geldiğinde halkın ancak yüzde 30’u yeterli besine ulaşırken, yaklaşık 15 yılda gıda tüketiminin yüzde 80 arttırılmış olması değil artan gıda tüketimini karşılamakta yetersiz kalındığı tespitini içeren raporu “Kıtlığın sebebi halkın çok yemesiydi yani” diye sunmakta da beis görmüyor.
Ya da örneğin Başkan Yardımcısı Tarek El Aissemi’yi “Bu herif “uyuşturucu baronu” olarak tanınıyor!” diye tanıtıyor ama dayanağının arkası gelmeyen tek bir uyduruk habere dayanan bir kara propaganda olduğunu gizliyor.
Doğru Venezuela çok hatalar yaptı, çok eksiklikler bıraktı. Petrol fiyatlarının yüksek olmasını kalıcı bir fırsata çeviremedi, sosyalizme yönelmeyip “Araf”ta kaldı. Bugün bunların bedeli sorunlarla boğuşuyor. Çözümler de buluyor. Ama Özdil’in uydurduğu gibi bir Venezuela yok. Onun anlattığı Venezuela, Amerikan düşünce kuruluşlarında imal edilen Venezuela.
Bunları yazma nedeni basitçe aradaki benzerlikleri kurmanızı istemesi, ama gerçeklere gerek yok. Oysa gerçekler her zaman kazanıyor. Venezuela’da da emekçiler kazanacak.
* * *
Türkiye’de de emekçiler kazanacak, biz kazanacağız. AKP’ye su taşıyan bu bezirgan, yalancı, sahte muhalif takımına rağmen HAYIR denilecek.
Ama yine de sen “Evet” de Yılmaz Özdil, çünkü biz bir Amerikancının yerini bir başka Amerikancı ile doldurmaktan çoktan vazgeçtik.
Sen “Evet” de Yılmaz Özdil!..
Bu haber en son değiştirildi 20 Ocak 2017 19:01 19:01
Hamas yöneticilerinden Sami Ebu Zuhri yaptığı açıklamada en önemli önceliklerinin İsral saldırılarının durdurulması olduğunu ifade…
Erzincan'ın İliç ilçesindeki altın madeni sahasında 13 Şubat'ta meydana gelen heyelanda 9 işçinin hayatını kaybettiği…
İçişleri Bakanlığı’nca kayyum atanan Tunceli Belediyesi Eş Başkanı Birsen Orhan, savcılık sorgusunun ardından tutuklama talebiyle…
Narin Güran cinayetinde amca Salim Güran ve baba Arif Güran'ın araçlarının içinde bulunduğu 5 araç…
Şahin, " Bilinmelidir ki RTÜK sansür kurumu değildir. Anayasamız net bir hükümle sansürü yasaklar" ifadelerini…
Dokuzuncu olağan kongresini gerçekleştiren Saadet Partisi'nde genel başkanlık için Kayseri milletvekili Mahmut Arıkan ile İstanbul…